Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

26 Eylül '10

 
Kategori
Anılar
 

24 saat

24 saat
 

Kurulmuş gibi kalktı çay suyunu koydu ve yüzünü yıkamaya gitti. Mutfağa dönüşte kahvaltılıkları çıkardı mutfaktan.. Zeytin, peynir, yağ, reçel.. Yatak odasına geri dönüp yatakta uyumakta olan kocasına seslendi.. Uzun bir uğraştan sonra kalktı kocası da yataktan. Henüz evlenmelerinin üzerinden çok kısa bir süre geçmesine rağmen fazlaca konuşmadan yendi yemek. Ardından fabrikaya gidecek olan kocası çıktı evden. O da hazırlanmaya başladı. Daha pijamalarını henüz çıkarmıştı ki, kapı çaldı. Merakla kapıya seğirtti:
-Kim o?
-Benim
Kocasının sesiydi bu. Açtı kapıyı. Adamın yüzü alı ar, moru mordu. Zaten ketum olan dili daha bir kitlenmişti sanki. "Ne oldu?" dedi.
Adam zorla açtı ağzını ve tek bir cümle döküldü dudaklarından;
-DARBE!
Darbe, darbe, darbe......
Bu sözcük yankılandı kulaklarında. İnanamadı bir an.. Hoş beklenmedik bir şey değildi son günlerin gelişmelerini düşününce. Ama yine de inanamaz ya insan bazı şeylere. Hep beklerde, yine de gelmesin der ya, işte öyle. Ama gelmişti işte. Beklenen ama istenmeyen. Ürpererek karşısındaki takvime kaydı gözü. Takvim yaprağı 12 Eylül 1980'i gösteriyordu.
İçeriye, tek odalarına geçtiler karı-koca. Hiç konuşmadan oturdular uzun bir süre. Sonra adam anlatmaya başladı; "Sokağın başına çıktım. Tanklar ve askerler tutmuş. 'Geri dön, asker yönetime el koydu' dediler. "
Tüm söylediği buydu, zaten pek de konuşmazdı adam.
Hemen siyah-beyaz televizyonu açtılar. Akıllarına henüz gelmişti. Kenan Evren konuşuyordu durmaksızın. Aralarda başka şeyler, yine Kenan Evren: "......Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koymuştur"
Günün ilerleyen saatlerinde televizyondan yasaklar sıralanmaya başladı. Akşam olmak üzereydi. Telefon yoktu ki arkadaşlar, dostlar, akrabalar, eş-dost aransın. Öylecene oturup beklediler....beklediler.... beklediler.... O saatlerde ülkenin birçok evinde bekleyen, birçok diğerleri gibi.
Hava karardığında bir tedirginlik aldı ikisini de. Kadın birşeyler hazırlamak istedi yemek için. Kocası 'Bırak' dedi.. Yakınlarında oturan "...... teyzeye gidelim" Kadın ürktü. Sokağa çıkma yasağı vardı. Şimdi durup dururken, hala gelmemişlerdi de... Kendi kendilerine mi ellerine düşeceklerdi? Kocası diretti. "Bahçelerden geçeriz" Gençlik ve ne yapacağını bilememezlik. "Olur" dedi kadın, çıktılar evden. (Sonraları hep bu_olur_u düşündü kadın. Bir olur belki de hayatını değiştirmişti) Bahçelerden atladılar ve caddenin asker olmayan bir kısmından karşıya geçerek vardılar gidecekleri yere. 7-8 dakika sürmemişti. Şaşırdı evdekiler, 'Sokağa çıkma yasağında nasıl geldiklerini' merak ettiler ama sevindiler de. Onlar da evde ana- oğul ve bahçe komşularıyla oturup, tedirginlikle bekleşiyorlardı. Neler olacağı, ne yapacakları gibi şeyler konuştular ürkek, tedirgin. Gece yarısı olduğunda kadın ve kocası kalktı. Geldikleri yerlerden geçerek evlerine ulaştılar. Her zaman olduğu gibi kapıyı açan yine kadın oldu. Eve girdiğinde bir değişiklik çarptı gözüne.. Sanki birileri dolaşmıştı evde. Tam böyle düşünürken kapı çalındı gümbürtüyle... Ürkerek birbirlerine baktılar. Dışarıdan gelen ses, kocasının ağabeyine aitti. "Nerdesiniz be oğlum, sizi aradılar"
-Kim?
_Polismiş.
...................
:
-Siz akşam üzeri evdeydiniz, ben de evdeler dedim.
................
-Açsana kapıyı!
Kocası kapıyı açıp dışarı çıktı. Dışarıda konuşmalar.... Ağabey içeri girmedi. Hiç girmezdi zaten. Hiç konuşmazdı kadınla. Nedendir bilinmez? Geri döndü kocası.
-Biz çıktıktan sonra gelmiş polisler. Ağbim evdelerdi deyince de " Kapıyı açmıyorlar" deyip kendileri açmış. (Demek ki eve girdiğinde farkına vardığı değişiklik ondandı. Ama pek bir özenli davranmışlar. Hiç bir karışıklık yoktu. İlk saatlerin acemiliği olsa gerek) Ağbim de gelmiş arkalarından bütün odalara, banyo-tuvalete baktıktan sonra gitmişler"
Oturdu kadın.. Oturdu adam... Beklemeye başladılar.. Saat tik-tak, tik-tak......
Gece, sabaha dönmeye başladı... Sokakları çıkmaz sokaktı.. Bir araç geldi gürültüyle, durdu. Durdu saatin tik-takı...
Durdu sanki yürekleri... Kapılar açılıp kapandı... Pat pat birileri indi. En fazla birkaç dakika... Pat pat birileri tekrar yürüdü, bindiler araca... Gürültüyle gitti araç.. Çalınan kapı onlarınki değildi bu kez.
Ama ya yarın? Yarın da gelmedi beklenenler... Bir "Olur", bir anlık kararlılık onların hayatını bir başka tarafa taşımıştı. Ama aynı saatlerde binlerce insan bir karanlığa, bir bilinmezliğe doğru gidiyordu. Bir çoğu çıkamadı karanlıktan, çıkanlarınsa hayatları hiç eskisi gibi olmadı. Hep bir tarafları eksik kaldı, hep bir tarafları yaralı...

 
Toplam blog
: 13
: 713
Kayıt tarihi
: 15.09.09
 
 

1959 Ankara doğumluyum. Şu anda yaşadığım şehir İzmir ve İzmir'de yaşamayı sevdiğim için kendimi İzm..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara