- Kategori
- Sosyoloji
29 Ekim tarihe düşülmüş bir nottur..

1923, klasik anlamda, birinci paylaşım savaşı sonrasında dünyayı şekillendirmeye çalışan egemen güçlere karşı, bir toplumun bağımsızlık savaşının noktalandığı zaman olarak tarihe geçmiştir. Gerçek anlamı ise, tarihin uzun yıllarının yükünü sırtında taşıyan ve kendini zamanın ruhuna uyduramayıp parçalanan bir imparatorluk yerine; köhnemiş anlayış ve saplantılardan kendini kurtarmış, kazandığı bağımsızlık savaşı nedeniyle paylaşımcı egemen ülkeler karşısında bile saygınlık uyandırmış; ama en önemlisi, yüzünü çağdaşlıktan yana dönen, bilim ve kültür alanında kendi ayağına dolanan bağlardan kurtulup yüzyılların oluşturduğu açığı kapatmak için atılımlar yapan, kendine güvenen bir devletin kuruluş tarihidir.
Kuşkusuz ki cumhuriyetin ilanı gökten inen bir gücün etkisiyle olmamıştır. Tarih, bu zaman gelene dek, ağır aksak ilerlemeye çalışan, ama iflasın eşiğine gelmiş bir imparatorluğun kurtarılması için iyi niyetli pek çok insanın biraraya gelerek birşeyler yapmaya çalıştığını yazar. Tarihin içindeki her zaman dilimi, o zaman dilimini etkileyen daha geniş ama yakın zamanların bakış açısı ile değerlendirilmelidir. Çünkü, hiç bir zaman bugünün doğrusu geçmişin doğrusu olmamıştır. Her zamanın doğrusu kendine aittir. Her ne kadar tarihsel ya da sosyolojik olarak temel ilkeler değişmese de, 1923, ancak kendisini yaratan zaman dilimindeki dünya ölçeğinde ele alındığında doğru saptamalar yapılabilir. Bugünün bakış açısı ile bakıldığında, yapılan her değerlendirme yanlış olacaktır. Bunlar; eskiye özlemi ifade eden, zamanın ruhuna aykırı ve gerçeklikten uzak yaklaşımlardır.
1923, aynı zamanda bir dönüşümün simgesidir. O yüzden cumhuriyet devrimlerle anılmaktadır. O yüzden, bugün, kendisiyle eş zamanlı olarak bağımsızlığını kazanan benzer geçmişe sahip ülkeler ile arasında neredeyse çağ farkı vardır. Devrim, dönüşüm demektir. Dönüşüm ise yeni bir ruh, yeni bir anlayış, yeni bir bakış açısıdır. Hantal, yorgun ve battal hale gelmiş bir topluma yapılan gençlik aşısıdır. O aşı tuttuğu içindir ki bugün bu ülkede ayakları yere basan, ülkesine sahip çıkan, ilkeli ve dürüst bir insan topluluğu vardır. Ülkenin içinde bulunduğu karmaşa ve açmaz kesinlikle bu insanlar sayesinde aşılacaktır.
1923 ruhunun Mustafa Kemal ile özdeşleşmiş olmasının da kimseyi rahatsız etmemesi gerekir. Mustafa Kemal; ne doğaüstü ulvi yeteneklerle dolu bir kişidir, ne de bu işi yapmak için görevlendirilmiş bir kişi. Doğru zamanda ve doğru yerde olan en doğru kişidir. En doğru kişidir, çünkü benzeri ülküler ile hareket eden çağdaşları başarısız olmuştur. Zamanın gidişi onu sürüklerken, o, zamana hükmetmeyi başarabilmiş, liderlik yeteneğiyle tarihin akışına ismini yazdırmış bir önderdir. Bana sorarsanız en önemli özelliği devrimci olmasıdır. Sürmekte olan bir anlayışı ya da bir düzeni yeni bir yola sokmak devrimciliğin tanımıdır bir anlamda. Genel bir kuraldır. Devrimler mutlaka karşı devrimciler yaratır, devrimler mutlaka kendi çocuklarını yer. Bu da işin doğasıdır. O fırtınada ayakta kalmaktır aslolan. Gerçek devrimci çıktığı yoldan dönmeyen, yılmayan ve zaten başarmak zorunda olandır.
Kendine inanmayan, kendine güvenmeyen insanlar ya da toplumlar bir süre sonra başka insanların ya da toplumların boyunduruğu altına girer. Özgüveni olmayan insan aklını ve benliğini kiralar. Özgüveni olmayan toplumlar yaşamlarını sürdürmek için köle olmak zorundadır. Bir süre sonra öyle olur ki, rüzgara kapılmış bir şekilde bir oraya bir buraya savrulur dururlar. İşte liderlik burada bir farkı ortaya koyar. Sahip olduğu değerleri kaybetmek istemeyen liderler böylesi insan topluluklarında yükselirler. En görkemli yollar, en görkemli binalar, en görkemli inşaatlar ve en görkemli mezarlar bu liderlerin eserleridir. Bazı liderler de vardır ki, onların geride bıraktıkları en büyük değer, özgüveni olan ve ayakları üzerinde durabilen bir toplumdur. Mezarlarının herhangi bir yerde olmasının önemi yoktur, onların mezarlarını halkları yapar. Ve onların mezarları yolunda, yaşarken ve öldükten sonra hiçbir beklentilerinin olmadığını kendilerinin ifade ettiği “benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır” yazar..
Sağlıklı günler dileklerimle.
Prof. Dr. İrfan Serdar ARDA
Çocuk Cerrahisi Uzmanı