- Kategori
- Kitap
6. Bursa Kitap Fuarı ve Ayşe Kulin

Mart ayının ikinci günü – Pazar. Sabah erken uyandım.Gün ışınmamıştı henüz. Dışarıya baktığımda hüzünlü bir manzara vardı.
Bulutlar kurşun renginde - elimi uzatsam dokunacaktım sanki- o kadar yakındılar.Yağmur geliyorum, diyordu. Gece boyunca esen sert lodostan sonra sürpriz olmayacaktı. Önce iri iri damlalar şeklinde, sonra giderek hızını arttırdı yağmur, oldukça şiddetli fakat sesiz yağmaya başladı.Rüzgar dinmişti.
Kitap fuarına gitmek için plan yapmıştık akşam yatmadan önce. Yağmur, planlarımızı engelleyebilir mi, sorusu aklımda yanıp, söndü. Sabah kahvemi hazırladıktan sonra, bilgisayarımın başına oturdum. Ev sessizdi. Elektronik postamı kontrol ettim ve kısa bir ileti gönderdim. Kahvemi bitirdikten sonra, bilgisayarımı kapattım ve pazar kahvaltısını hazırlamaya koyuldum.
Çok severek hazırlarım pazar kahvaltılarını. Her zaman özel ve değişik olmasına dikkat ederim. Bir taraftan dışarıdaki hava durumunu takip ederken bir taraftan mutfaktaki işlerimi tamamlıyordum. Saat on civarında dışarıya baktığımda, inanamadım.
Sanki gizli güç sihirli çubukla, bulutları aralamış güneşin çıkmasını sağlamıştı. Sabahın erken saatindeki kasvetli havadan eser kalmamış, karşımda güneşli bir bahar günü vardı. Eşimi ve çocuklarımı uyandırdım. Kahvaltımızı yaptıktan sonra, evden cıktık.
Dışarıda inanılmaz net bir manzara vardı. Dağ eteklerindeki evler kartpostal gibi görünüyordu. Gece boyu esen lodos havayı temizlemiş ve bu net görüntüyü sağlamıştı. Harika bir bahar günü bizi bekliyordu.
Kitaplar beni her zaman heyecanlandırmıştır. Kitap ile ilgili bir girişimde bulunduğum zaman kalbim kıpır kıpır olur. Bugün de öyleydim, kitap fuarına doğru yol alırken. Benim heyecanım ailemdeki herkese yansımıştı. Fuar alanına yaklaştıkça trafik yoğunlaştı. arabamızı, fuar girişine çok uzak bir yerde park edebildik.
Fuar otoparkı tamamen kilitlenmişti.
Ziyaretçi sayısı inanılmaz çoktu.
Saçma sapan güvenlik kontrolünden geçtik. Çözemiyorum şu güvenlik kontrolünü. Ötüyor çantamda bir şeyler, geçebilirsiniz işaret ediyorlar. Yüzlerinden takip ediyorlar teröristleri herhalde. ”Temiz” olduğumuza göre, birinci kitap salonuna girebildik.
Güçlükle ilerleyebiliyorduk, kalabalık gerçekten inanılmaz büyüktü. Sevmiyorum kalabalık mekanları. Başım dönmeye başlıyor. Kitaplar hakkında araştırma, inceleme mümkün olmayan bir ortam.
Meğer ne “çok okuyan” varmış? Bir de millet olarak kitap okumayı sevmediğimizi dile getiririz zaman zaman. Kalabalığa baktıkça, Japonları hatırladım. Bursa Kitap Fuarı'ndaki izdihamı görebilselerdi, korkarlardı- kitap okuma birinciliği ellerinden kaçıracaklar diye.
Sevinsem mi üzülsem mi karar veremedim bir türlü.
Hamdi Koç, Maeve Binchy ve Friedrich Schiller kitaplarını almak vardı aklımda. Onları bulmak ve bir an önce kafeteryada oturmak istedim.
Biri birimizi kaybetmeden, ayrılma kararı aldık, ben küçük oğlumla, eşim büyük oğlumla birlikte
dolaşacaktık. Saat ve buluşma yerini belirledik.
Ayrılmadan önce eşimi uyardım:” Kitap satın alma konusunu abartma istersen! ” Gülümsedi. Abartacağını biliyordum. Bayılıyorum onun kitap satın almalarına. Tek sayfa bile okumuyor.
On beş senelik aşkın, evliliğimiz içinde bir tek - kitap satın almasını sevdirebilmişim.
Korkunç kalabalığı baktıkça, kaç tanesi eşim gibidir – düşündüm.
Dört beş yayınevine uğradım sadece. Kalabalık beni iyice bunaltmıştı. Yarım saat içinde biri hariç almak istediğim kitaplar elimdeydi. Bir an önce oturmak ve kitaplara bakmak istiyordum. Küçük oğlumun da istediği kitabı almayı ihmal etmedik tabii. Bir haftadır papağanlar gibi tekrar edip duruyordu Harry Potter… Ahhh.
Ben onun yaşlarında Jules Verne okuyordum.
Kitap alış verişimizi bitirdiğimizi düşünürken, Everest Yayınevi önünden geçtik.
Ayşe Kulin kitaplarını imzalıyordu. Durdum ve uzaktan biraz izledim. Sevilen bir yazar olmak harika bir duygu olmalı. Herkese gülümsüyor ve ilgileniyordu. Çıtı pıtı, bakımlı ve hoş bir bayan. Hiç okumamıştım Ayşe Kulin, denemeye karar verdim.Yanına yaklaştık. Biraz sohbet ettik, babası Boşnak olduğunu söyledi, Sevdalinka’ yı sorduğumda. Çok genç yaşta yazmaya başladığını fakat anca elli yaşında ilk kitabını yayımladığını söyledi. Kendisini hiç okumadığımı itiraf ettim ve oğlumla ikimize kitap önermesini istedim. Kırmadı bizi. Karşılıklı pozitif elektrik almıştık belli ki. Benim için son kitabını VEDA’yı, oğlum için de kendi değişiyle “evire çevire”- okuyabileceği “ Bir varmış bir yokmuş” kitaplarını imzaladı. Güzel el yazısıyla anlamlı notlar yazdı.
Hoş bir anı oldu bizim için.
Kitaplarımızla birlikte randevumuza bir buçuk saat önce gelmiştik bile. İçeceklerimizi söyledik, mutluluğumuza diyecek yoktu. Kitaplarımızı incelemeye koyulduk. Karalaştırılan saatte eşim ve büyük oğlum geldiler. Kocaman paketler vardı ellerinde. Bizim yanımıza oturdular ve aldıklarını heyecanla gösterdiler.
Dünya Büyük Atlası (bir şehirler arası uçak bileti fiyatına - Dünya turu, fena fikir değildi) . Tevfik Çavdar, Cem Eroğul kitaplarından almış eşim bir sürü. İngilizce sözlükler, test kitapları. Büyük Oğlum ERAGON kitabının devamını.
Herkes almak istediklerini almıştı. Kalabalık bizi yormuştu, bir an önce uzaklaşmak istedik. Evimize dönmeden annemlere uğradık, yeni aldığımız kitapları gösterecektik.
Gece geç saatlerde evimize döndük. Sabahki temiz hava hâlâ kirlenmemişti. Bu sefer gökyüzünde harika ve net bir manzara vardı. Farklı ve yakın parlıyorlardı yıldızlar. Küçük Ayı, Büyük Ayı…yıldız topluluklarını çok net ve yakın görebiliyordum….
Elimi uzatsam dokunacaktım.
03 Mart 2008
Bursa