- Kategori
- Gezi - Tatil
Ben şömineyi seyrederken!
Hava durumlarına eskisi kadar güvenemiyorum; tıpkı insanlar gibi.
Seksenlerin sonu doksanların başında bizim evin kapısı hep açık olurdu; ama soğuk girmezdi içeri, hep sıcacık olurdu. Hava, evler, insanlar... Hepsi sıcacıktı.
Sobayı, şömineyi duygulanmak için, eskilere dalıp gitmek için yakmazdık o zamanlar. Isınmak, bir şeyler pişirmek olurdu tüm derdimiz. Sokakta oynayan çocuklara dalıp giden analar yoktu eskiden; sokak bakardı onlara, bilirdi analar.
Kar yağmıştı sonunda. Kartepeye iki günlük bir plan yaptık. Amacımız kar ile hemhal olmaktı evet. Ama içimde bir sevdadır tütüyordu içten içe. Külün altındaki kıpkırmızı kor gibiydi içimdeki nostaljik tablo. Ateş yakacaktık, şöminenin başında dalıp gidecektik doksanlardan kalma tabloya. Bu duygularla nostaljik, butik bir otel aramaya koyuldum. Buldun mu peki dediğinizi duyar gibiyim. Evet! Buldum.
Arabamı parkederken gördüm içerdeki sarı ışıkları ve içime o an bir huzur doldu. Gıcır gıcır çıktık merdivenlerden, bir beyefendi karşıladı kendince hoş bir edayla. Odamızı gösterdi. Oda biraz soğuk muydu ne? Kaloriferler kapalı kalmış olabilir ya da pencereyi açan olmuş galiba dedi beyefendi. Hemen hallederiz. Siz şöminenin başında (lobide) on beş dakika oturun lütfen, çayınızı yudumlarken biz hazırlayalım odanızı dediler. Yanmayan şöminenin başında on beş dakika bekledik. Beklerken başka bir beyefendi elinde tornavida vs ile yanımızdan geçti. Ben o anda anladım ki kalorifer bozuktu. Oda hazırlanınca odamıza geçtik. Klimayı açmışlardı. Kalorifer çalışmıyordu. Pencere açık filan kalmamıştı. Elinde aletlerle giden beyefendi de kaloriferi tamir filan etmemişti. Herhangi bir açıklama yapmadılar malesef. Sorun etmedik bunu, neyse deyip odaya yerleştik. Üzerlerimizi değişip şöminenin başında oturalım deyip aşağı geçtik. Şömineyi yakmışlardı. Dışarda karlı ve çok soğuk bir hava vardı. İçerisi olabildiğince sıcaktı. Nispeten hayal ettiğim ortamı yakalama isteğim olumsuzlukların üzerini örtüyordu.
Eski bir konaktı burası. Yaşanmışlıklar vardı kapılarda, duvarlarda... Yanan ateşe dalıp gitmiştim. Kim bilir kimler dalmıştı eskilere bu koltukta eskiden diye düşünmüştüm. Şöminenin yanında asılı duran konak anahtarları hangi kapıları kimlere açmıştı... O perdeleri kimler işlemişti.Pencerelerin işlemelerini yapan ustanın elleri rahmetli dedemin bakışlarıyla, kokusuyla birleşti bir yandan...Ateşin kokusu, sıcaklığı anneannemin kara tencerede şöminede pişirdiği aşların tadını verdi bana.
Ben şömineyi seyrederken seksenler, doksanlar hala sıcacıktı. Çayımı tazelemeye gelen hanımefendi hatırlattı önümdeki çayın soğuduğunu!...
Şimdilerde ısınmak için bir ateşe, gerçek bir dosta, bir şömineye, bir sobaya ihtiyaç var malesef...İnsanlar doğru söylemek yerine yalanı, yanlışı saklamayı tercih ederken, eski şömineleri yapan ustalarla şimdilerde şömine yapan ustaların ısıttığı insanlar ne kadar farklı...
Değişmeyen tek şey ise ateşin sıcaklığı, duvardaki kilit, merdivenin gıcırtısı...
Kısa bir geziydi ama her şeye rağmen çok hatırlıydı. Butik eski bir otelde karlı bir gece geçirmenizi tavsiye ederim...