Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '07

 
Kategori
İzmir
 

Farklı bir hafta sonu

Farklı bir hafta sonu
 

"İzmir'de hafta sonu farklıdır." başlıklı yazımda, yaşayacağımızı umduğum ve gerçekten de öyle olan güzel bir buluşmanın müjdesini vermiştim. Günlerdir içimdeki sıkıntı, nedenini bilemediğim karamsar düşünceler Cumartesi gecesi beni başka şeyler yazmaya zorladı. Daha gün doğmadan, daha gece beni terketmeden, yazımı tamamlayıp yayına verdim. Gece aralıklarla hep yağmur yağdı. Bizlerden çok önce ağlamaya başlamıştı gökyüzü. Oysa ne ben ne de başkaları yeni günün neler getireceğini bilemezdik.

Çok az bir uykuyla başladım yeni güne. Ahmet Üstündağ, eşi ve güzel kızları ile tanışıp pazar gününün programı başlayacaktı bu yeni günde. Sabah e-postalarım beni biraz daha karamsarlığa itip içimi karartsa da, üzse de her zaman yeni bir gün yeni bir başlangıçtır diye düşünürüm.

Sevgili Ahmet ile buluşmamız anlaştığımız gibi Bostanlı Vapur iskelesinden başladı. Direksiyonda ben, yanımda eşim, arka koltuklarda Ahmet'in eşi ve kızları. Bostanlı - Mavişehir - Atatürk Organize Sanayisine giden alternatif yolu izleyerek doğru Sasalı'dan Kuş Cenneti'ne. Trafikte bizden başka kimse yok gibi. Gayet rahatız. Hızımız Ahmet'le eşit. Flamingoları görünce fotoğraflarını çektik ve biraz ilerde mola verdik. Bostanlı iskelesinden bulunduğumuz yere gelişimiz bir saati geçmiş. O denli hızlı (!) gelmişiz yani.Önceden aldığım meşhur gevreğimizin yanına peynir ve Coca-Cola iyi gitti. Bir çeşit ayaküstü piknik yaptık, bir kaç resim çektik. Ahmet'in bisikletine binip resim de çektirdim. Hatta bir iki tur dahi attım. Resmi Defne çekti, Ahmet bana gönderecek, yazıma ekleyeceğim.

Sonra devam edip ana binadan içeri girip biraz dolaştık ama sanırım kuşlar artık başka yerlere göç etmişlerdi ki flamingolardan başka çok az kuş çeşiti vardı.

Sonra geri dönüş yolculuğumuz başladı. Fazla geç kalırsak trafiğin yoğunlaşacağını düşündüm. Çünkü hava açmaya başlamıştı, bu güzel hava bir çok İzmir'li tarafından değerlendirilecekti.

Ahmet'in kızları çok sevimli, Küçük olan Melila, büyük Defne. Eşi Selver Hanım. Güzel ve mutlu insanlar. Bu mutluluklarının ömür boyu, hayat boyu, hayal boyu olmasını dilerim. İnsan çevresinde böyle güzel tablo gördümü ister istemez seviniyor, mutlu oluyor. Ben öyleyim. Ahmet ailesi ile blog dahi yazmış, onları Ahmet'ten başka daha iyi kimse anlatamaz. Ben yazıma sadece resimleri ekleyeceğim.

Dönüş yolculuğumuz aynı hızla sürdüğü için açıkçası uykum geldi. Neyse ki Melila'nın benimle şakalaşması, sakalımı sevmesi, Ahmet'in bizi, bizim Ahmet'i geçmemiz uzun süren (!) yolculuğumuzun neşeli anlarındandı. Şehir trafiğine girince, sürücülerin güzel ve insancıl (!) ve sevecen davranışları ile karşılaştık. Üç şeritli yolun bir şeridini park ederek kapatan araçlara kimse bir şey demez, diyemez de benim Ahmet'e eskort görevi yapmam bir çok sürücünün olumsuz davranışlarına neden olabiliyor. Duyarlı vatandaşlarımız, bisiklet sporu yapanlar, bilenler, sevenler Ahmet'e el sallarken diğer görüşte olanlar da bana el (!) salladılar. Eyvallah, ne diyeyim.

Bostanlı iskelesine kadar süren yaklaşık 5-6 km.lik yolculuktan sonra iskeledeki otoparkta vedalaşıp ayrıldık. Güzel ve değişik bir pazar günü idi. Ahmet'in gezimize bisikletle katılması nedeniyle seçtiğimiz güzergah çok güzel ve sakindi. Ancak her yol böyle değil. Bu sporu yapanların yaşadıkları sıkıntı ve zorluklar ortada.

Yıllar önce çocuklarım küçükken, bisikletlerini aracın bagajına koyar hep beraber Bostanlı'ya giderdik, rahat rahat gezsinler, bisikletlerini daha rahat sürsünler diye. Aradan yıllar geçti. Değişen bir şey yok. Hatta daha da kötüye gidiyor olabilir.

Sürücüler; lütfen bu sporu yapanları veya yolunuzun üzerinde bisikletli birini gördüğünüzde biraz saygı, biraz dikkat ve biraz hoşgörü göstererek yanından geçiniz ve ona el sallayınız, bana salladığınız eller gibi olmasın.

Ne zaman ki eve gelip PC'yi açtım MB bayrak olmuş gördüm, o an içimdeki sıkıntılarımın bir parçası ortaya çıktı. Biz oralarda iken neler olmuş haberimiz yok. Dünya dönüyor. Bir yerlerde hüzün, kan ter gözyaşı, diğer yerlerde başka şeyler. Yazılanların çoğunu okudum, Üzülmek, ağlamak neyi değiştirir, neyi geri getirir. Sadece Sayın Aydın Sevinç'e yorum yazdım ve yazısını önerdim. Anlatılmak istenen odur. Yapabileceğim odur, şimdilik.

Akşam yarış vardı, Formula 1. Final gibi yarış olacak, izleyin dedim tanıdık arkadaş ve dostlarıma günler önce. Hatta Cumartesi günü Ayşe Hanım'a i"İzleyin" dedim. Ben tabi ki izledim, yarış başlamadan yerimi aldım TV karşısında, kablo TV de, RTL'de. Her ne kadar aklım başka yerlerde olsa da bu yarışı ve sonuçları yazmam gerekir. Bir çeşit görev bu benim için.

Ben bu yıl Lewis Hamilton taraftarıydım. Açıkça söyledim, yazdım yazılarımda. Önce siyahi olması sonra bu yıl F 1 de ilk kez yarışmasına rağmen oldukça başarılı olması, usta pilotlara karşı kurduğu üstünlük ona karşı sevgi ve ilgi duymamın nedeni. Hangi marka adına yarıştığı önemli değil. Anlattığım özellikleri geçerli benim için. Tek neden o.

Lewis Hamilton "pole position" da iyi bir yerden yarışa başlasa da bir kaç tur sonra (neredeyse yarış dışı kalacaktı) son sıralara düşünce "Tamam" dedim "Bitti yarış". Her ne kadar son gayretlerle son sıralardan gelip 7. olsa da söylenecek bir şey yok. Massa - Raikkonen ekürisi yarışı istedikleri gibi tamamladı. Markalarda şampiyon olan Ferrari, bu yıl Michael'dan boşalan kadrosuna dahil ettiği "İceman" lakaplı Kimi Raikkonen'in bireysel sıralamada ilk sırayı almasından mutlu olmuştur. Bu bir yarıştır, bu bir spordur. Bu sezon sona ermiştir. Kazananları kutlamak gerekir. Kimi Raikkonen yıllarca yarıştığı Mc/Laren Mercedes'te yaşayamadığı şampiyonluğu bu yıl Ferraari'de ilk yılında yaşadı.

Ancak son iki haftaya çok büyük bir avantajla giren Lewis Hamilton'un son iki yarışta yaşadıklarını, başına gelen büyük aksilikleri anlamak ve yorumlamak açıkçası beni başka düşünceler içine itiyor olsada ben bilmediğim, kaynağına inmediğim bir konuda atıp tutmak istemem. Ferrari ve Kimi Raikkonen'i ben de kutlarım. Son puan durumu, öyle ilginç ki;

Kimi : 110
Lewis : 109
Alonso: 109

Dün böyle geçti. Dün şehitler vermeseydik, dün hiç kötüyü ve acıyı yaşamasaydık, dün bunlardan yoksun geçseydi.Dün sadece yaşanan güzellikler, tadılan mutluluklar, olunan güzel beraberliklerle dolu olsaydı ve bunları yazsaydık sadece.

Ya da dün hiç olmasaydı, yaşamasaydık dünü.

İmkanı olanlar, bu fırsatı değerlendirecek olanlar. Bayrağınızı kapıp gelin İnönü'ye. Bu da bir tepkidir, bir isyandır vurdumduymazlığa, vurdumduymazlara karşı.

Resimdekiler; Ahmet Üstündağ, eşi ve kızları. Ben çektim.

 
Toplam blog
: 240
: 2494
Kayıt tarihi
: 13.04.07
 
 

6 Mayıs, bir Hıdırellez günü "Merhaba dünya" demişim. Geçen elli küsur yıl. Bir şarkı vardır Osma..