Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tatil yörelerinin kaçamak bakışlı uydu alıcıları

Tatil yörelerinin kaçamak bakışlı uydu alıcıları
 

Bir türlü kısa başlıklar atmayı öğrenemedim yazılarıma. Çok değer verdiğim sevgili eleştirmenlerimin, beni en fazla uyardıkları nokta, ilk günlerde, yazılarımı uzun tuttuğum idi. Okuyucuyu sıkabilirmiş. İkazları dikkate aldım ve mümkün olduğunca lafı uzatmamaya gayret ediyorum. Ama bir türlü kısa başlıklar atmayı beceremiyorum. Bir önceki ne güzeldi oysa: “Çekici misiniz?”*. Şimdi yine sündürdük yazının şapkasını. Neyse, sadede geleyim...


Gezi-tatil yazıları deyince aklımıza, genelde; gezip-gördüğümüz, yiyip-içtiğimiz yerler geliyor. Pek tabi ki doğru. Ancak, tatil olgusunun içinde, aslında tatil diye sınırlamak da yanlış, hayatın tam da merkezinde yaşanan, insana dair daha pek çok konu var. İşte bunlardan biri.


Normal şartlarda, hiçbir heteroseksüel erkek, “yanıma şöyle üç-dört tane daha adam alayım da bir tatile çıkıyım” demez sanırım. Gayet normaldir ki hiç de tercih edilesi, hoşlanılası ve zevk alınası bir durum olmasa gerek. Ama şartlar ve bir anlamda imkansızlıklar sonucu adam adama tatil yapmak durumunda kalanlarımız da var. Son tatilimde, biraz bu bahtsızları gözlemlemeye çalıştım özellikle. “Hayatım, sosyal gözlem yapmakla geçiyor zaten, şu gariplere biraz daha zaman ayırsam ne çıkar?” diye düşündüm.


Şimdi, bu bekar ya da evli-bekar erkek gruplarının neredeyse tamamına yansıyan ilk ortak özellikleri -başlıkta da belirttiğim gibi- kaçamak bakışları. Çevrelerindeki nisa taifesine, özellikle de Adem’siz Havva’lara, bir yavru ceylanın ürkekliğinde ama aynı zamanda bir Bengal kaplanı alıcı ve yırtıcılığıyla nazar ediyorlar. Doğal olarak ortaya, gerçekten çok komik bir görüntü çıkıyor. Yazı notlarımı alırken, bu duruma “şaklabanca” sıfatını uygun görmüşüm ama biz yine de “komik” diyelim.


Bir de öyle enteresan bir harmoni var ki bakışlarda. Mesela dört çift adam gözü ve kıllı yüzü, sanki karşılarında Şef Gürer Aykal varmışçasına, hep bir anda, eşzamanlı olarak, seksen kişilik Viyana Orkestrası uyumuyla, tek bir hedefe yönelebiliyor. Bu hedef doğal olarak ya hafif selülitli bir popo, ya alttan tel destekli bikiniden taşan ve olduğundan daha dolgun görünen bir çift göğüs, ya da yaş-beden-vücut yapısı-saç-göz rengi fark etmeksizin potansiyel yatak arkadaşı olarak tasavvur ve tahayyül edilen herhangi bir turist bayan olabiliyor.


Adam grubunun bakışları ve yüzleri, son dönemde yaygınlaşan, elektronik motorlu uydu alıcılarının işlevsel özelliğiyle aynı evsafta çalışıyor. Bir o yana, bir bu yana. Yayın ve görüntü kalitesi, program zenginliği ne tarafta iyi ise hemen çanak antenler ivedilik ve eşgüdümle o bölgeye ve hedefe doğru kilitleniyor. Kaçamak bakışlı uydu alıcıları. Sürekli modifiye ediyorlar kendilerini. Nereden ve nasıl en güzel görüntüyü alacaklarsa, o şekilde konumlanabilip, bir üst sürümlerini oluşturuyorlar otomatik olarak. Kendi kendilerine yetmekte üstlerine yok, bir başka deyişle.


Bir de bu bekar erkek grupları içinde, grup içi rekabet gizliden gizliye yaşanıyor ama alenen gözlemlenebiliyor tabi. Kendi aralarında, birbirlerine çapkınlık dersleri vermeler, “kim daha çabuk ve çok hatun ayartır” yoz formatında gelişen yarışma ve efelenmeler ve hasbelkader bir durum gelişecek olursa da, ertesi sabah ballandıra ballandıra anlatılan şehir efsaneleri. Pespayelik, dört adam boyu yani.


Bol adamlı tatil gruplarının yemek masalarında genelde rakı içiliyor. “Ağır abi takılma” ve grup içi statü sembolü olduğuna inanıldığından olsa gerek -ki caanım rakının bu işlerle uzaktan yakından alakası yoktur aslında- umumiyetle anason kokuyor, bol yalanlı turist hatun muhabbetleri. Kadir İnanır bakışlarıyla rakı bardağı tepeye dikiliyor, yüzlerinin ekşidiğini kimse görmesin diye alelacele yarım bardak suya saldırıyorlar. Bu arada içilen rakının ve yenilen mezelerin miktarı arttıkça, bizim o, ürkek ceylan bakışlı adamlarımızın yerine, gecenin ilerleyen saatlerinde, zaten rahatsız edicilik katsayıları tavana vurmak üzere olan, kayık ve kırmızı gözlü, Bengal kaplanı bakışlı erkeklerimiz gelip oturuyor. İşte o zaman, gözlem yapmak dahi çekilmez oluyor.


Sağa-sola, tacizkar bakışlar fırlatmaktan bir şey çıkmayacağını, bir kere daha ve yine geç de olsa anlayan bekar ya da evli-bekar adamlarımızın, bir sonra ki durağı, genelde yeşil çuha örtülü okey masası oluyor. Çorbacı İzzet’te paça çorbasına, başlıyor fayans döşenmeye. Istakalar yıkılıp yıkılıp yeniden yapılmaya. Artık küfür etmek de vaka-yı adiyeden sayılıyor. Vay, canına yandığımın hayatı, vay.



* http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=63066

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..