Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '10

 
Kategori
Siyaset
 

ABD geleneksel dış politikasından vazgeçmektedir

ABD geleneksel dış politikasından vazgeçmektedir
 

ABD'de 2008 - yılında B. Obama iktidara geldikten sonra geleneksel "Yeni muhafazakar" dış politika kavramından vazgeçerek, B. Clinton döneminde yapılan "güçlerin paylaşımı" ve "geoekonomik güç merkezli" konsepsual bakışa geri dönmektedir. Washington'ın son iki yılda dış politikasında yaptığı değişiklikler artık apaçık Güney Kafkasya bölgesinde hissedilmektedir. Bu değişikliğin hangi yönde olacağı, bölgenin gelecekteki gelişimini nasıl etkileyeceği ve yeni konsepsual bakışın bölgede hangi sonuçlar doğuracağı incelenecek.

Önce isterim kısaca tarihi süreçlerin bazı makamlarına dikkat edelim.
1980-1988 yıllarında iktidarda bulunan Reygan yönetimi tarafından dış politikada Yeni Sağ veya Yeni Muhafazakarlığın (New Conservator) tek kutuplu egemenlik kavramı uygulanıyordu. Bu politikanın sonucu Reygan iktidarı sona erdikden iki yıl sonra Sovyetler Birliği'nin çöküşü sürecinde takip edildi. 1990 - 1992 yıllarında Sovyetler Birliği'nin çöküşü süreci hızlandı ve post Sovyetler bölgesindeki devletler bağımsızlık elde ettiler. Güney Kafkasya'da Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan bu yıllarda bağımsızlık kazanan devletlerden.
Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra rakipsiz kalan ABD'de 1988-1992 yıllarında iktidarda bulunan G. Bush "Neo Muhafazakarlık" kavramına ikinci yenilenme sürecini yaşattı ve onu dönemin ihtiyaçlarına cevap veren dış politik bakışa dönüştürdü. O yıllarda demokrasinin dünyada desteklenmesi, yeni oluşan devletlerin baöşmsızlıklarının tanınması ABD'nin dış politika öncüllerindendir. Ekonomik çıkarlar avantaj oluştursada, İnsan hakları ve demokratik kurumların dünyada gelişmesine ciddi önem veriliyordu. Birçok uzmanlar "Yeni muhafazakarlık" hareketini ABD'nin dünyada jandarma rolünü oynaması gibi takdim etseler de, bunun yanısıra ABD'nin otoriter rejimlere karşı verdiği mücadeleyi dikkate almak gerekir. Diğer taraftan ABD samimi olarak inanıyordu ki, "Neo mahafazakarlık" kavramı ile merkezinde kendisi durduğu tek kutuplu dünya kuracak, kendi egemenliği ile dünyaya sebat getirecek.

Dış politikada başarılarını halka sunmayı yapamayan baba G. Bush 1992 yılında yetkisinden uzaklaşarak yerini merkezde duran, sağ ve soldan da destek alabilen B. Clinton'a verdi. Bununla ABD dış politika tarihinde Demokratların yeni bir bakış dönemi başlatıldı. 1992-2000 - yıllarında Washington'da Demokratlar geleneksel dış politikadan tam vazgeçmeseler de, bir kutuplu siyaseti dünya ekonomisini ABD - dan bağımlı duruma düşürmek öncelikleri ile değiştirmeyi başardı. Geo ekonomik merkezli retorik dünya ekonomisine odaklanan bir strateji oldu.

Clinton yönetimi, aşağıda kısaca inceledikde, daha çok iknaya dayanan ekonomik yöntem ve araçlarla, ama gerektiğinde zora dayalı yollardan da kullanarak pax-Americana savundu *. Clinton'ın Neo Mahafizakarların geleneksel dış politikasından ayrılmadığını M. Albrightın "vazgeçilmez ulus" (indispensable nation) ** ifadesinden de anlaşılır. "Clinton yönetimi döneminde, hem liberal küreselleşme, hem de imperial geopolitika dış politikaya hükmetti, ancak birinci öncelik kazandı.Georgy W. Bush yönetimi döneminde ise cifte standart devam etmekle birlikte, bu vurgu başından itibaren, ABD küresel üstünlüğünün ekonomik güç yerine jeopolitik, askeri gücün uygulanması yoluyla güçlendirilmesine, daha dolaysız bir dikkat sarf edilmesi birlikte tersyüz edildi ."

*** B. Clinton döneminde Güney Kafkasya'da daha çok ekonomik, enerji güvenliği gibi projeler gerçekleştirilmekteydi. Bu dönemde de Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının gerçekleştirilmesine sıcak bakılması Washington'dan yürütülen dış politikanın sonucuydu. Bir çok ekonomik projeler gerçekleştirilse de, o dönem insan hakları ve demokrasi konuları hakimiyetinden önce bulunan "Yeni Muhafazakarlar" dan daha az meraklı idi. Bu akım Güney Kafkasya'da değil, aynı zamanda diğer bölgelerde de kaydedilmiştir.

B. Clinton döneminin bitmesi ve 2000-2008 yıllarında GW Bush yönetiminin başlaması ile yeniden geleneksel dış politikaya geri dönüldü.Yeni yönetim tarafından Neo Muhafazakarlik yenilenerek, "merhametli muhafazakarlık" (compassionate Conservatism) **** veya "güçlü ama mütevazı" (strong but humble) gibi ifadeler eklenerek baba Bush tarafından başlatılan dış politik konsepsiyanın uygulamasına dönüş yapıldı.

G.W. Bush döneminde Orta ve Orta Doğu'da polis jandarmlı askeri güçle savaş başlatıldı, Doğu Avrupa, Güney Kafkasya ve Orta Asya'da otoriter iktidarlar politik çevrilişlerle yetkilerinden devrildiler.Uluslararası alanda otoriter rejimlere karşı sert bir retorik oluştu. Dünyada barışın elde edilmesi için ABD bir anda demokrasi, insan haklarının carçısına dönüştü. Herkese belliydi ki, bu pafoslu çıkışların arkasında ekonomik çıkarlar durur. Fakat en azından insan hakları, demokrasi gibi konular dikkatte tutuluyordu. Otoriter ülkelerde demokratik hareketlerle yakın işbirliği yapılır, onların boğulmasının önü alınıyordu. Örneğin, Güney Kafkasya bölgesinin devletlerinden biri olan Gürcistan'da 2004 - yılında başlatılan altın gül devrimi başarıyla sonuçlandı. Fakat Güney Kafkasya bölgesinin tam iki ülke de keçit edip sona kadar bitmese de ortak şekilde politik aktivitesi kaydedildi. Bölgedeki diğer komşu ülkelerden farklı olarak Gürcistan'da insan hakları ve demokrasi konularında ilerleme kaydedildi. Gürcistan bölgede insan hakları ve demokratik konularda örnek devlete dönüşmekte devam etti.
Güney Kafkasya'da ekonomik sütunları olduğu halde ABD'nin Rusya çıkarlarını gözetmeden bölgeye daha güçlü siyasi oyuncu olarak dahil olması G. W. Bush döneminde ge0rçekleşti. Rusya tam olarak durumu gözaltına almak için anti-mahmeri kavram çalışıp otoriter iktidarlarla yakın işbirliği yapmaya başlamıştı.
Bu yıllarda ABD Güney Kafkasya bölgesinde politik aktör olarak kendini tam olarak hissettiriyordu. Mahmeri devrim gerçekleşmese de bölge ülkeleri Washington'la daha sıkı ilişkiler kurmaya çalışıyordu. Gelecekte olabilecek mahmeri değişikliklerin önlenmesi için bölgenin bölgüsünd? ABD'nin rolünün artırılmasına yardımçı oldular.

Son 50 yıldan beri ABD başkanlarının dış politikada başarılarının arkasında kalıcı seçilmiş bir kadro potansiyeli durup; Son seçimlerde de iki partinin seçim platformlarında önemli dış politika uzmanları yer almıştı. Bazı araştırmacılar da bu gruba dahil edilen uzmanları inceleyerek ABD'nin gelecek dış politikasını analiz etmektedirler.

Demokrat Parti başkan adayı olan Hillary Clinton, Barack Obama'ya karşı kaybettikten sonra daha önce Hanım Clinton'ın seçim platformunda yer alan ve birçoğu B. Clinton döneminde rehber görevlerde çalışmış dış politika uzmanları Obama'nın seçim platformuna dahil edilmiştiler.Obamanın seçim platformunun temel belirleyicisi ABD - nın stratejik uzmanı ve 15 yıl Obama ile tanışan David Axelrod. Bununla birlikte Obama'nın takımında Progressive Policy Institute ve Democratic Leadership Council gibi kuruluşlara danışmanlık yapan Austan Goolsbee, Obama'nın ekonomi üzere temel danışmanı; insan hakları, anti-terörizm ve "çöken devletler" (Failed States) konularının uzmanı ve Harvard Üniversitesi profesörü Samantha Power, Obama'nın enyakın dış politika danışmanı; bunun yanında Clinton yönetiminde görev alan Dışişleri Bakanı Warren Christopher ile Madeleine Albright, Savunma Bakanı William Perry, Bush hükümetinin Dışişleri Bakanı Colin L. Powell, Dış Politika Planlama Dairesi (State Department's Office of Policy Planning) Başkanı Gregory Craig, Temsilciler Meclisi Dış ?laq?lar Komitesi (House Foreign Affairs Committee) Başkanı Lee Hamilton, Milli Güvenlik Komitesi (National Security Council) Başkanı yardımcısı Anthony Lake ile James Steinberg, Senato İstihbarat Özel Komisiyasının (Senate Select Committee on Intelligence) Başkanı David Boren, dış ilişkiler üzere Senatör Sam Nunn. Görüldüğü gibi bu listede dış politika alanında yararlı ağır toplar vardır.

Söylediğimiz gibi, bu uzmanlara dikkatle bakıldığında anlaşılıyor ki, B. Clinton'ın zamanında başlatılan yumuşak güç politikası devam edecek.

B. Obama yönetimi daha çok ekonomik merkezli bir dış politika yürütmekdedir. Bu dış politika B. Clinton tarafından uygulanıp. Yeni mahafazakarlıkdan (New Conservative) farklı olarak politik çok kutupluk, yani dış politika gücünün önemli dünya güçleri arasında paylaşımı öngörülüyordu. Ekonomik egemenlik yanlısı B. Obama iktidarı bu yönde Güney Kafkasya bölgesinde yeni yönetime kendi siyasi güç bölgüsünü götürmektedir.Obama dış politikasının Güney Kafkasya'da temel prioteti ekonomik projelerdir, siyasi konularda bölge güçlerine kıcık yapmadan onlarla işbirliği yapmaktır. B. Obama yumuşak güçle Güney Kafkasya'da Rusya ile siyasi işbirliğine can atmaktadır. Rusya ile siyasi işbirliği bölgenin diğer önemli konusunda İran'a karşı ortak baskı yapmaya yardımcı olacak diye düşünüyorlar. Beyaz evin dış politika uzmanları düşünüyorlar ki G. W. Buş döneminde Doğu Avrupa'da, Orta Asya'da ve Güney Kafkasya'da elde edilen siyasi lingleri Rusya ile paylaşmasalar herhangi işbirliğinden söz edilemez. Dolayısıyla Ukrayna'dan geri çekilen ABD Güney Kafkasya'da kendi elde ettiklerini bulundurarak Rusya ile işbirliğine hazır olduğunu bildirdi.

Rusya ile işbirliği yapmakla İran'a karşı yaptırımlarda başarılar elde etse de, diğer yandan Moskova'nın çıkarları olduğu yerlerde, Güney Kafkasya ve Orta Asya'da Washington neredeyse siyasi sütunlarını kaybetmektedir. Bölgeyi inceledikde Washington'un ne kadar zayıfladığını ve gittikçe de Güney Kafkasya'nın kuzey komşusu olan Rusya kendi politik sütunlarını nasıl güçlendirdiğini görebiliriz.

İran'a karşı dünya güçlerinin ortak hareket etmesini isteyen ABD'nin Güney Kafkasya ve Orta Asya'da yaptığı güç paylaşımı politikası tehlikelidir. Eğer gelecekte İran'a karşı askeri operasyon düzenlenmesi gerçekleşirse, B. Obama dış politikası büyük sekteye uğrayacak. Savaşa başlamakla ABD dünyadaki politik otöritesiyle birlikte ekonomik gücünü de kaybedecek. Amerikan egemenliği son ericek. ABD anlamalıdır ki, onun İran yüzerinde kurduğu politika savaşa doğru giderse, burda geleneksel politikaya daha çok ihtiyaç var.

Geleneksel dış politika sırasında elde edilen siyasi gücü kısa zamanda bu kadar paylaştırmak en azından artık tehlikelidir. Prosesl?rin bu şekilde devam etmesi ABD'nin soğuk savaş yıllarından sonra elde edeceği dünya birinciliğini kaybetmesi ile sonuclanacaktır.

 
Toplam blog
: 12
: 851
Kayıt tarihi
: 21.07.10
 
 

2007 yılında Azerbaycan'da İktisad Devlet Üniversitesi Uluslararası Ekonomil İlişkiler, bölümünde..