Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '07

 
Kategori
Aile
 

Acı patlıcana sam vurmaz

Acı patlıcana sam vurmaz
 

13 kişilik ailemizden bir kişi hayal oldu 27 Ağustos 2007 sabahı. Babamın anısına bir yazı yazmaya karar veren ben ancak bugün toparlayabildim kendimi.

Hastanede 22 gün süren Azrail’le savaşında 23. gün yenik düştü. Ayağıyla gitti hastaneye, dönemedi geri.

Bilseydik… Bile bilseydik; o gün son çıkışıydı yuvasından, bir revani yapmaz mıydık, menemen, kabak meftunesi, pekmezli yumurta, haşlama…

Bilseydik… Bile bilseydik; o gün son bakışıydı evine, sevdiği resimleri asmaz mıydık duvarlara, sevdiği filmleri açmaz mıydık?

Son bir türkü dilemez miydik o güzel sesinden(Fincanın etrafı sarı, ben ağlarım zarı zarı), çağırmaz mıydık en sevdiği dostlarını, sarılmaz mıydık doyunca.(İnsanlar sevdiklerine doyamamaya mahkûm!)

Koklaşmaz mıydık, ağlaşmaz mıydık, gülüşmez miydik acı acı…

Bilseydik… Bile bilseydik; o gün son giyişiydi ayakkabılarını, sevdiği yerlerde dolaştırmaz mıydık?

Bilseydik, hastanedeyken hemen her gün sayıkladığı torunlarını o gün son görüşüydü, içine sokarcasına kucağına itip saatlerce koklatmaz mıydık? Bekârlarını hemen o gün evlendirip, üç aydır görmediği asker oğlunu, “Tek doktor izin verilemez” laflarını takmayıp, son bir öpüş son bir koklayış için (ne de olsa ilk göz ağrısı) ne yapıp edip çağırtmaz mıydık?

Gidiş o gidiş… Dönemedi geri…

Güçlüdür dedik, eski toprak, gelecek inşallah, yerinde oturacak dedik… Dönemedi geri.

—Baba, çok sigara içiyorsun!

—Baba, bu kadar tuz iyi değil!

—Baba, kendine bakıcan, bakıcan ki aramızda biraz daha kalasın!

“Boş verin! Acı patlıcana sam vurmaz!”

Acı patlıcana sam vurmaz!

Acı patlıcana sam vurmaz!

Acı patlıcana sam vurmaz!

Dedin… Dedin… Dedin…

Seni bizden alıp toprağa katanda vakti belirsiz bir SAM YELİ değil miydi? Kimin gücü yeter o rüzgâra? Kimin yetmiş?

Son dakikalarını, son soluklarını yaşarken düşünüyorum seni. En son hangi kareydi hafızanda saniyelerle beraber siyaha dönüşen? Torunların mıydı? Evlatların mıydı? 40 yıllık emektarın mıydı?

En son ne yemek istedin? Nerelere gitmek? Neler söylemek?

(Peki, seni en son üç ay önce görmüş olan asker oğlunun hafızasında donan “baba resmi” nasıldı, ne şekildi?)

El sallayacak, vedalaşacak vaktin bile olmadı sevenlerine.

Bak adını “Uyku Düşmanı” bıraktığın kanaryamızda ötmüyor daha. YASTA!

Dilerim ki; torunlarının hayali uğurlamış olsun seni. Torunlarının kokusu.

Bizi başıboş bıraktın gittin. Yerin hiç dolmayacak kadar boş ve belli.

Dedeydin, babaydın, eştin… Tek başına ne çok şeydin.

BİR DAĞ DEVRİLDİ!

Tek tesellimiz; “Berat” gecesi toprağa verilmiş olman. Dileriz ki, tüm günahlarından da beraat etmiş olasın.

“SENİ SEVİYORUZ. İYİ UYKULAR VE TATLI RÜYALAR!”

Kızından ayrı tutmadığın gelinin RABİA.

 
Toplam blog
: 80
: 1765
Kayıt tarihi
: 14.05.07
 
 

1975 ANKARA DOĞUMLUYUM, 15 YAŞIMDAN BERİ YAZARIM(yazmak fiilinin geniş zamanlı kullanımıyla) evli..