Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

16 Mayıs '15

 
Kategori
Kitap
 

Acımadı ki

Acımadı ki
 

Noktürn Yayınevi


Dost kitaplarını kendi sayfamda naçizane tanıtmaya çalışırım. Daha çok yüreğe ulaşsın, okuru mahrum kalmasın diye. Bugün tanıtmak istediğim kitap;Milliyet Blog'ta tanıdığım 48 arkadaşımın kaleme aldığı çocukluk anılarından oluşan "Acımadı ki" Hangimiz çocuk olmadık ki hepimizin yüreğindesaklı büyümeyen bir çocuk var biliyorum. 

 

Sema Öztürk arkadaşımızın fikir olarak bahsedip ön ayak olunca 48 arkadaş bir araya geldik. Tabi bu biraz sancılı bir dönemdi ve emeği geçen herkese teşekkürü borç bilirim. Herkes çocukluğuna dönüp kaleme aldığı anılarını Sema Öztürk arkadaşımıza ulaştırdık. Yayın evi aramaları meşakkatliydi ve nihayet Noktürn Yayınları Sayın Harun Atak kitabımızı yayınlamayı kabul etti. Ve büyük bir çabayla İzmir Tüyap Kitap Fuarına son dakika yetiştirdi ve çok kalabalık bir imza günü oldu. Kitabımıza anılarıyla destek veren Sayın Tarık Dursun K ve Sayın Soner Arıcı'ya ayrıca teşekkürler. Tüyap Fuarında Sayın Tarık Dursun K. bizzat gelip kitaplarımızı imzalayarak onurlandırdı. Kısa bir süre sonra da İstanbul'da Scala Kitabevinde imza günü yapıldı Antalya'dan Sevgili Cansın Erol onurlandırdı. ve İzmir ve İstanbul'dan katılan arkadaşlarımızla geniş bir aile olduğumuzu gösterdik. En önemlisi de kitabın gelirinin sosyal bir projeye hizmet edecek olması. Hem de 2014 yılında bağrımızı yakan Soma faciası unutulmayacak ve Soma Maden kazasında vefat eden madencilerimiz ile kazadan farklı derecelerde etkilenmiş ailelerin çocuklarının ücretsiz olarak eğitim gördüğüSoma Madenci Cheetos Çocuk Gelişim Merkezinin eğitim giderlerine destek sağlamak amacı ile bağışlanması mutluluk kaynağımız oldu. Umarım tüm insanlara ve özellikle ilgilenmesi gerekenlere örnek olur.

 

Günün birinde,

Birileri,Birilerine

Seni,

Beni,

Bizi anlatacak...

 

Anlatanın,

Anlattığı

Anlatıların

Kahramanları olacağız

Her birimiz...       

Sema Öztürk

 

Şimdi var mısınız hepiniz birimiz olun "Acımadı ki" diyelim hep bir ağızdan... Hepimiz çocuk olduk farklı zamanlarda farklı da olsa oyunlar oynadık, üzüldük, sevindik, istemesek de büyüdük. Eğer içinizde ki çocuk büyümediyse büyük bir keyifle okuyacaksınız. Her satırda ayrı döneme yolculuk yapacaksınız...

 

 

Ali Gülcü,Tilki, Ayazma ve Çilli Çocuk; Çilli çocuk yalın ayak derede koştururken duyduğu heyecan, derenin o serinliği ayaklarınıza değecek. Köpekten korksa da korkmadığını dile getiren çocukça cesur olsa da annesinin " neredesin geç kaldın" demesi karşısında mahçup olan çocuk.

 

Arif Öğütücü, Apartman Bebesi; Aşağı mahalle, bizim mahalle ikileminde yine çocukça çıkış yolunu arayan bir delikanlı. Ailesine destek amaçlı okunmuş gazeteleri toplar önce okur, bulmacalarını çözer sonra da  kesekağıdı yapıp satar Kemalettin Tuğcu hikaye kitapları almak için. Zengin çocukları gibi yaldızlı çikolata değil.

 

Ayşen Aslangiray, Kayboldum; Okurken ben de kayboldum tıpkı Ayşegül bebek gibi. Hüzünlü hemde çocuk kalbi hüznü çöktü her satırında ve çeyiz sandığıyla geleceğine taşıması yürek burkar.

 

Bekir Gümüş, Pilli Otobüs; Babasından küçük bir oyuncak araba beklerken arkadaşlarıyla yarış düşlerken daha görkemli hem de pilli bir otobüs çıkarsa paketin içinden nasıl şaşırır ve nasıl oynasın çocukça üzülüp arkadaşlarına bile göstermez. Oysa babası da oğluna kimsede olmayan pilli otobüs aldığı için mutlu olduğunu düşünür oğlunun. Beklentilerin etkisi işte.

 

Betül Yasemin Akar, Domates ve Zeytin; Çocukluk işte sanki evlerinde yok ama işte ilk kez gördükleri yetimhane çocuklarının hep birlikte yaptığı kahvaltıyı izlerken imrenen minik kız.

 

Cansın Erol, Babam, Anılar ve Orhan Veli; Orhan Veli'den şiir dinlemek bir ayrıcalıktır. Babasının asker arkadaşı Orhan Veli'yse insanın anıları da şiirli olur. Kahkahalar eşliğinde Orhan Veli'nin kucağında "Ağaca bir taş attım/Ağaç taşımı vermedi/Ver ağaç taşımı". Şair babanın şair kızı...

 

Cenk Behram Su, Cbsit Dfufşj; Anlamadınız değil mi?14 yaşında ki çocukların çocukça şifreli mektuplaşmasının sonucu 141-142 ye gideceğini nereden bileceklerdi ki. Nezarete atılıncaya  DGM savcısın "barışla, kardeşlikle ilgilenme sen mi kurtaracaksın memleketi, sen şiir yaz, flüt çal, ney üfle" demesi ne kadar saçma gelse de önerisine uyup Ney üfleyen, şiir yazan çocuk...

 

Dilek Çınar, Masal Gibi; Tıpkı bir masal gibi tatile giden ve köy hayatının tadına varan kız neşeli bir anda yalağın içine düşen hortumu alıp kardeşlerine sıkmayı düşünürken hortum elinde ıslak ve olması gerekenden kaygan olunca ürperti kaplıyor içini ve ne görsün hortum yerine küçük bir yılan değil miymiş...

 

Eray Ergün, Babamın Nergisi; Anılar fotoğraflarda gizlidir. Adeta zaman makinesine girmiş gibi hissediyor insan.Her insan kendi şehrini kurar o şehrin duvarları sevgi, saygı, duyarlılık ve sorumlulukla örülmüş olmalı. Bugün renkli yaşıyorsan bil ki siyah beyaz anılarda saklı gizi...

 

Fatma Köse, Oyunbozan; Beş yaşında ki küçük kız çocuğu öyle güzel eğleniyor ki bahçedeki kümeste bulunan tavuklara şarkı söylemeyi öğretecek ve birlikte söylemeyi düşünürken oyunbozanlık yapan tavuk ile arasında geçen tartışma sonrası suçunu bilip babası eve gelene kadar saklanan küçük kız...

 

Feyzan Aksan, Ahenk Apartmanı; Şimdilerde olmayan komşuluk ve arkadaşlık yetmişlerde varmış işte. On bir tane çocuklu bir apartman düşünün ve kurdukları oyunları. Bir çete kurarlar ve aşağı mahallenin bahçelerine meyve çalmak, yumurta çalmak, gülleri koparmak işte bu çetenin işiydi. Gülmeyin bu çete hem neşeli hem de dedektif gibi bir de kaçakçıları yakalatan oyuncu çocuklar...

 

Firuzan Gürbüz, Saklambaç; Şimdileri modernleşirken düzeni bozulan eski sokaklardan birinde, sokağın ortasına üst üste dizilen taşları devirmeye çalışan çocuklar, çılgın gibi koşturup saklambaç oynayan çocukların sesi akşam olana kadar sokakları inletirdi...

 

Fulya Gümüşpala Teke, Umuda ve Sevgiye Uyanmak; Ailenin boşanması sonucunda okulu değişmiş yeni okula ayak uyduramayan çekingen kızın hikayesi. Anlayışsız bir öğretmenin eğitiminde başarısız olan ve içine gömülen kız, gerçek bir eğitimcinin elinde işlenmemiş cevherin keşfi ve başarı ve yaşamda bahar doğması ibretlik öykü...

 

Fulya Gürbüz, Hayatımızın Kokusu; Çalışan bir anne babanın güvenle teslim edeceği yaşlı kadın fedakar, öğreten anneannenin unutulmaz öğütleri. Çocukça, düşünmeden kaplumbağaya verilen zararın sonunda; biz insanlara faydası olsun, olmasın hiçbir canlıya zarar verme hakkına sahip olmadığını öğütleyen yaşam dersi veren anneanne..

 

Gül Tuna, Babam ve Ben; Biraz aceleci bir kız hastaneye yetişmeden babasının eline doğan ve göbek bağının kesilmesi işini nasıl yapacağını düşünürken imdada bir doktor yetişir ve işi tatlıya bağlar göbek bağı kesilir annenin kucağına verilir. Öylesi ilgili bir babanın ve yetiştirdiği bir annenin hikayesi...

 

Gülname Gümüş, Hangi İğne Oyası ile Kazdın Hayatı; Ve bir çocuğu çok etkilen bir olaydır sevdiği bir büyüğünün hem de annesinin cenazesine katılmak çok zordur. En gizlisine sandığa sakladığı umutları, özlemleri ve en kıymetli sinden gelen hediyeler ve unutulmayacak anılar kalır...

 

Haluk Zeki, Gelin Bir de Ruh Çağıralım; Muzır çocukların (bizim gibi) büyüklerini korkutmak değil aslında keyifli anlar yaşamak adına ruh çağırma seansları tabi bu arada büyüklerinde inanmaları komik halleri saklı satırlar arasında...

 

İlyas Bayram, Narlıdere'de; Küçük şiirin bir köy olan Narlıdere şimdi kocaman bir ilçe. Köy ilk olunda başlayan eğitimi İzmir'de devam eder. Öğretmen olmak isteğiyle yüksek okula gitti ancak dönemin hassasiyetiyle apar topar askere alınınca hayalleri yarıda kalır öğretmen olamaz istemesine rağmen...

 

Kevser Şekercioğlu Akın, Beyaz Saçlı Habibe Hala; Ziyarete gelen halanın koynunda uyumak, hikayeler dinlemek en büyük keyfiydi. Ve şimdilerde kendi çocuklarına masallar anlatıyor hasretle anarak...

 

Leyla Çalışkan, Çarşamba Karısı; Heybesinde azığı, elinde otlatmaya götürdüğü kuzunun yuları çoban ninenin peşi sıra koşturup oynarken kuzusunu kaybeden küçük kızın yorgun bilaç ağlayarak evine vardığında kuzunun evde olduğunu gördüğü anki sevinci okumaya değer...

 

Meral Yağcıoğlu, Kolombo; Yok yok o bildiğiniz dedektif Kolombo değil o benim yaşamı macera dolu sonu hazin olan kedim. Heyecan ve merakla okuyacaksınız.

 

Merve Ballı, Kartopu; Vaktinin çoğunu annesiyle geçiren küçük kız, annesinin kar yağan bir günde sokağa çıkmasına izin verince ilk defa kar oynayacak ya da oynamaya çalışacak küçük kız kartopu nasıl oynanır diye bocalarken annesi pencereden "kızım etrafa atsana" demesiyle çok güzel bir gün geçirir...

 

 Murat Ertaş, Kırk Yamalı Sokağın Öte Çocuklarıydık; Gazoz kapakları, sapan, bilyeler ve sokakta atık ne bulursa oyuncak yapan çocuklardık. Akasya dallarından ok ve yay yapar oynardık. Almanya'dan gelen oyuncaklardan daha severdik.Herkes kapısının önünü temizlerdi. Her sokağa bahar gelen çocuklar, dayanışma içinde bir mahalle...

 

Murat Hacıoğlu, Bir Dilim Ekmek; Yaz tatiline girmeden önce yapılan o hazırlıklar tatilin zihnimize yerleşmesiydi. Piknikler düzenlerdik. Herkes evinde bir şeyler hazırlar hep birlikte piknik alanına giderdik. İnternetin olmadığı dönemlerde yaz tatilinde okumak, öğrenmek için yaz kitabı alırdık. Kahvaltıda bir dilim ekmek üzerine sürülen çikolata (her zaman olmaz tabi yazdan yaza) tadına doyamadığımız bir dilim ekmek onu da arkadaşımızla paylaşırdık...

 

Muzaffer Cellek, Benim Kağnılarım; Kimin kağnısının çıkardığı gıcırtı güzelse onu takip ederdik onunla pazara giderdik. Hala şaşarım damın başında arkadaşımla ufku gözlerdik. Sihirliydi o sesler yaklaştıkça ilahi bir senfoniydi. Hatça ananın kağnısıyla pazara giderdik şarkı söyleye söyleye...

 

Neşe İleri Savaşal, Yine Naime Teyzelere Gidelim Anne; Annem kadar sevdim onu. Havuzlu bahçesinde oyunlar oynadığımız, kış gecelerinde ilave odalarında geceleri geçirmeye bayıldığımız Naime teyze. Kimse ekmek aşını, yoğurdu onun gibi yapamazdı. insanın kadim dostunu toprağa koyması nasıldır öğretti. Hala rüyalarımda görürüm der özlem yüklü kız...

 

Nezahat Özsoylu, Çocukluğumdan Kalanlar; Kahkahalarla geçen anılarım yüzünüze bir tebessüm bırakması dileğiyle. Kapıdan ayrılmayacağım, üstümü kirletmeyeceğim sözleriyle annemden izin alıp sokağa çıkardık ve tabi o nerelere giderdik. Komşuların zillerine basar kaçardık çok keyifliydi. Telefonla şakalar yapardık ailelerimize. Televizyon siyah beyazdı ama çocukluğum renkliydi...

 

Nuray Saltık Ors, Çingeneler Zamanı; Bahar aylarında mahallemize gelen kalaycılar çadır kurardı her köşe başına. Bakır tencereleri kalaylar, fal bakarlardı. Gelinlik kızlar için çeyiz satarlardı ki bir pazarlık on para olmaz, kurtarmaz hanım der yine de yarı fiyata satarlardı. Bizden birileri gibiydiler. Ertesi sene geldiklerinde falanca yok mu, filanca nerede derdik...

 

Özden Özpınar, Pamuk Rengi; Yeryüzünün en sıcak gülen insanların yaşadığı kasaba, çiçeklerle bezeli pamuk ovası. Bir kaç traktör tek trafiği, her kes bütün çocukların ailesi iç içe mutlu yaşayan bir kasaba da çocuk olmak...

 

Özge Can, Uçuk Mavi; Sokakta oyuna doymuş son nesil biziz. Hayallerimiz, korkularımız başka başkaydı. Mektup yazar, kart atardık, harfleri yutmadan konuşurduk. Mahalle aralarına seyyar atlıkarıncalar gelince şen kahkahalarımız çınlardı...

 

Özlem Azad Akaydın, Seni Düşündüm, Dün Akşam Yine; Kış aylarında hatırlıyorum sabah ezanıyla güne başlayışını izlerdim yatağımdan kalkıp sana yardım etmek aklımdan bile geçmezdi. Çocukluk işte insan sekiz yaşındayken yardım etmeyi akıl erdiremiyor...

 

Pelin Kalyoncu, Bir Yaz Günü; Çok samimi bir sokağımız vardı bir gün bütün mahalle bizim evde annem sancılanıyor ben de ne olduğunu anlamadan ağlıyorum. Annemler hastaneye gitti beni almadılar ne olduğunu da sorduğumda gülüp pabucun dama atılacak diyorlardı hep yalın ayak nasıl gezerim diye düşündüm. Geceyi komşuda geçirdim sabah erken eve koştum annemin kucağında gördüğüm kardeşim dünyanın en güzel bebeğiydi...

 

Rüşdiye Demir Yılmaz, Deli Kızın Kehaneti; Çok fazla sokakta oynamayan bir çocuk olarak oyun oynayanları görünce heyecanlanırdım bir gün kalabalık görünce yanaştı annem ve ne olduğunu sordu kaybolmuş diye bir genç kızı gösterdiler.Kız beni görünce şanlı bir kızsın dedi altın kaşıklarla yemek yiyeceksin. Yıllar sonra deli kızın kehaneti tuttu ...

 

Sabiha Rana, Yine "Boza" Alıp İçer miyiz Anne?!; Ağlıyorum ama, bu defa sevinçten. Biraz daha top oynamak, bisiklete binmek, kırlarda uçurtmamın kuyruğuyla koşmak ve yuvarlanmak isterdim şimdi çimenlerde...

 

Seda Efsun Karamahmutoğlu, İrfan; Çirkindi İrfan burnu muydu çirkin yapan bilmiyorum. Mağrur tavrına hayrandım. Sever ve güvenirdim. Babasına pazarda yardım eder ailesine katkı sağlardı. Diğer arkadaşlarım dalga geçer ve tahammül sınırlarını zorlayan Tuğberk aşağılayan tavrına sinir oldum ve İrfan'a tokat atmıştı gözlerinde ki o küskün bakıştı beni etkileyen. Üstüne üstlük gülüyordu yapılan bu haksızlık karşısında suskun duramayıp yumruğu bastım...

 

Sema Çürük, Elma Bahçesinde; Kocaman bir bahçesi ve bahçesinde kedileri, köpekleri, tavukları ve koyunları olan bir bahçede büyüyen bir çocuk neşesi yayılır yüzünüze.Ancak anne ve babası çalışan ve onları özleyen bir çocuk. Bir kış günü kaybolan Tony'nin yerine bir başkası geldiği halde hep düşünür ve özlerdi merak ederdi nasıl ve nerede diye. Yıllar sonra yaralı ve yorgun eve gelince sevinci anlatılmaz küçük kızın...

 

Sema Öztürk, Acımadı ki; Annemi kızdırmayı seviyordum.Oldukça kızdırmış olmalıyım ki ayağındaki terliği fırlattı.Başımın üzerinden uçup gitti terlik. Kahkahalarımın arasında of çok acıdı diyerek zıplamaya başladım. Oysa çokkorkmuştum! kötü bir niyetim yoktu gerçekten. Annemi kızdırmayı seviyordum.Ben devam edince ikinci terliği fırlatınca gözlerim kararıp etrafımda yıldızlar uçuşuştu ve oyun bitti. Avaz avaz ağladığımı gören annemin telaşla yanıma koştuğunu bile göremedim. 

 

Sema Şener,Bir Aşı'nın Önlenemez Hikayesi; İşte en acı anı tam insanı acıtan cinsinden, kimseyi bu acıyla sınamasın Allah. Küçük bir kız sınıf arkadaşının bir aşı sonucu felç olan ve kısa bir süre sonra ölen arkadaşının annesinin acısını yıllar sonra kendi yaşayınca göz pınarları akıp gider ta mahşere kadar...

 

Seyran Aksoy, Göbek Bağı; Eski bir adettir yeni doğan bebeğin göbek bağı düşünce gelecek planlarıyla bazı yerlere gömülürdü. Okusun istersen okul bahçesine, evine bağlı olsun diye evinin bahçesine falan. Ama benim ki yastık arasında sıkışmış kalmış bütün kabahat göbek bağında işte...

 

Soner Arıca, Bir Yatılı Okul Anısı; Yatılı okullarda çocukların en sevdiği saatler gece uykuya çekilince geçen saatlerdir. Bütün haylazlıklar o zaman diliminde yapılır. Bir gün acıkınca gizli bir plan ile mutfağa dalan bu yaramazları yemekhanede bir sürpriz beklemektedir. Her biri sadece zeytin almıştır...

 

Şennur Köseli, Ah Yalan Dünya; Memur bir ailenin beş çocuğundan biri yaramaz ailesinin geçimine ne de güzel katkıda bulunurmuş. Mahallede kalaycıların bıraktığı parçaları satarak kazandığı parayla kardeşlerine aldığı mısırın tadı anlatılmaz...

 

Şükran Okyay,İz; O zamanlarda olduğu gibi şimdilerde hayal olan bahçeli bir evde büyüyen yaramazın ağaç dallarına korkusuzca tırmanan yaramaz birden kendini yerde bulunca kıyamet kopar tabi yüzünde ki yarıktan kan akması canının yanması ve doktorlar tabi ki yüzünde kalan o yara izi unutulur mu hiç...

 

Tarık Dursun K.,Bir Zamanlar Benim de Babam Vardı; Küçük bir çocuğun babasının nedensiz çekip gitmesi ve özlemle büyümesi, baba özlemi anlatılmaz yaşamı her daim etkiler...

 

Tuğba Turhan İnam, Yaralı Güvercin; Bahçemizde arkadaşlarımızla oynadığımız bir sür oyun vardı tabi yakar top, saklambaç, çelik çomak, ip atlamak en sevdiklerimizden. Bir gün oyun oynarken yaralı bir güvercin gördük korkudan bir kenar sinmiş, titriyordu. Babamla birlikte veterinere götürdük çok hırpalanmış güvercini veterinere verirken kafasını koparma, iyileştir diye yalvaran gözlerle baktı...

 

Tuncay Toka, Büüymek Dediğin Şey; Sevmenin en güzeli ilk aşk olmalıydı.10 yaşında bir delikanlının karşı binada bulunan mahallenin prensesi derslerimin zayıf gelme sebebi işte oydu ah aşk ah...

 

Ümit Çayır, Geçmiş Bahar Mimozaları; Her mimoza mevsiminde hatırlarım teyzemi. Eli kolu çiçek dolu gelirdi annem çok severdi. Gülen o gözlerinin altında yatan hastalık çok yayılmış, geç kalınmıştı siyah beyaz film gibi hatırlarım...

 

Yeşim Özdemir, Sokakta; Üç kız, üç erkek bir gurup kurduk ve çeşitli halk oyunları öğrenirdik, bazı şarkılara koreograf hazırlar mahallemizde bulunan bakkal, manav, kasap ve ailelerimize haber verir gösteri düzenlerdik...

 

Zeki Etferat, Kuka; En sevdiğimiz oyun Kuka'ydı. Annemin zeytin yağı tenekesini ve topumu alıp sokağa çıktım. Komşu teyzenin heyecanla çağırması ile koştum eve girince beyaz sakallı bir adam vardı içeride. Parmağına bu boyayı sürünce göreceğini bana söyle dedi bir şeyler okuyup üfledikten sonra ben de muzipçe bir şeyler uydurdum ki pek inandılar...

 

Zühal Voigt, Zülam; Anneme yardım eden Zülam haylazlığım arttığı zaman en sevdiğim kurşun dökme merasimi beni büyülerdi. Çok severdim bir gün annemin telaşıyla ne olduğunu anlamadım beni evden uzaklaştırdılar. Sonra duydum aramızdan ayrıldığını...

 

Öyle sıcak ve öyle hepimiz ki dile gelen anılar birer tane edinip okumaya başlayın heyecanla okuyacağınıza, duygulanıp gözlerinizin yaşaracağı, neşelenip güleceğinize garanti veririm. Bir de içinizdeki çocuğun büyümeyeceğini...

 

 

 

 
Toplam blog
: 74
: 832
Kayıt tarihi
: 26.12.06
 
 

Şiir yazmaya çalışan, müzik dinlemeyi seven, Fotoğraf çekmeyi seven, Doğayı ve içinde barındırdık..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara