- Kategori
- Şiir
Acımadı kiii... Acımadı kiiiii…
Eyyy….
Eline ayağına
Saçına, başına
Bastığı toprağına kurban olduğum.
Ey canımın, kanımın, hayatımın sebebi
Kara gözlüm!
Biliyorum…
Ne sen yerini yurdunu bildin iki yıldır
Ne de ben.
Ne bastığın topraklar eski topraktı
Ne kokladığın çiçekler eski renginde.
Ve biliyorum sen değildin o yumrukları savuran
Ve ben değildim karşında duran
Öyle olsa…
Henüz o gecenin sabahında
Yıldız abla annem sana emanet
Ona iyi bak der miydin?
Ve hemen ardımdan!
O lanet şehri terk eder miydin?
Hem üzülme!
Bazen çocukların vurduğu yerde de güller biter.
Sanki sinirlerime hakim olamayıp bazen
Ben de vurmamış mıydım sana eskiden.
Hani sen henüz...
Küçücük bir çocukken!
Onun için…
Ödeştik say.
Hem biliyorum…
Ben değildim kovduğun
Ben değildim bağırdığın, çağırdığın, yorduğun
Ya da bendim.
Ne olacak yani…
Ara sıra bağrışır, çağrışır annelerle çocuklar.
Ve biliyorum ki…
Ben bir kez öldüysem…
Sen milyon kez öldün
O kapıdan çıktığım an.
Biliyorum seni böyle görmeme razı olmuyor o yazık yüreğin.
Biliyorum arzu ettiğin hayal ettiğin yerler değildi buralar.
Ne edersin ki hayat böyle bir oyun oynadı bize
Bu ne senin, ne benim, ne babanın suçu.
Ne de birleşmesinde binbir gizem aradığın Munzur ‘la
Koynunda yeşillikler büyüten Manavgat nehrinin.
Bu herkesin başına gelebilecek olan
Ve dahi binlercesinin başında olan
Hayatın bir cilvesi!
Atalarımız her zaman iyi bir miras devretmiyor bize
Devredemiyor ne yazık ki…
Hem ne olmuş yani?
Dün hayatın başrolünde, bu gün ortalarındaysan?
Benim sahnemdeki yerin hiç değişmedi ki.
Seni sevenlerin sahnesindeki yerin de.
Hem hayattaki tek okul
O gitmez olasıca olduğun
Üniversite değil ki…
Onun için…
Yeter artık!
Kendine gel ve silkelen.
Henüz vakit varken.
Erkenken…
İstersen bir ömür boyu…
Seni bir daha görmem.
Yeter ki sen bir yerlerde nefeslen.
Yeter ki…
Haber getirsin bana
Sabahında mavisine penceremi açtığım gezegen.
Ve yeter artık!
Saçma sapan yerlerde cevap arama
Sorularının cevabı…
Ne İncil’de ne Kuran’da ne Tevrat’ da
Sorularının cevabı…
Bilimde, teknolojide, “Tıp” da…
Yapman gereken tek şey
Sana söylenenleri yapman
Ve bir süre...
Kısa bir süre sadece…
İlacını kullanman.
Ve unut artık.
Şu seni henüz beş yaşında
Gittiğin camide…
Hem de arkadaşlarının ortasında…
Hem de dizlerine “X” işareti atıp cetvelle vurarak
Eve gönderen hocayı!
O senin günahkar olduğunu düşünmemiştir ki
Say ki o yalnızca…
Sana zarar vermesin diye…
Dizlerine konan sineği kovaladı.
Hani bir de…
Oturup ağlıyorsun ya bazen
Hani yaşlar inci tanesi gibi süzülüyor ya yanaklarından
Hani melekler gibi…
Gözlerimde yaş olmadığına bakma sen.
İçime akıyor inan.
Elimde olsa her bir tanesine canımı vermez miyim?
Elimde olsa senin yerine çıldırmaz…
Delirmez miyim?
Niceleri var bak
Çöplerden ekmek toplayan
Niceleri var köprü altlarında sahipsiz ağlayan
Senin bir ailen var.
Senin sevenlerin
Halaların, teyzelerin, yeğenlerin
Anneannen var
Kardeşin!..
Baban olmasa bile ki…
Var!
Babanın yerine koyabileceğin Özgür abin.
Ne yani…
Sen şimdi sana kucak açmış bunca insana
Yüz mü çevireceksin?
Her birini yok sayıp
.iktir mi çekeceksin.
Eğer öyle veya böyle
Borçlu olduğunu düşünüyorsan birilerine
Ki; borçlusun.
Mesela…
Bebekken altını değiştiren
Ve nerdeyse ölümüne sebebiyet veren:)) “teyzene”
Mesela…
Seni ağlattı diye…
Emzirdiği sütü burnundan getiren
Ve çamaşır yıkadığı tokucakla teyzeni döven “anneannene”
Mesela…
Her okula geldiğimde seni övmekle, anlatmakla bitiremeyen…
“Öğretmenlerine…”
Mesela…
Borçlarını ödemeseler de çoğu zaman
Andacını bin bir övgüyle dolduran, süsleyen, püsleyen “arkadaşlarına “
Hiç biri olmasa da…
Hani o; okulunun duvarında asılı duran
Ve her geldiğimde soğuk duş gibi yüzüme vuran
Hani o sana da söz ettiğim
“Duvar yazısına...”
Borçlusun!
Ne diyordu o yazıda
Hatırla!
“Ayakkabılarım yok diye ağlıyordum.
Ayakları olmayan bir çocuk gördüm”
Kaldı ki senin ayakların var
“Hem de dans edebileceğin güzellikte, yetenekte”
Ayakkabıların da…
Hem de benim…
Ömründe bir kere bile giyemediğim…
"Ve genellikle bir kez giyip, " kapı önünden çaldırdığın
Adidasların, Nike’ların, Converslerin.:))
Ve istersen yeniden toparlayabileceğin
Bir aklın!
Hani o her zaman her yerde..
Herkese kanıtladığın.
Hani yalnızca bir iki aya bir dil
Bir “lisan” sığdırdığın aklın!
Haydi, tüm bunları geç
Geçelim!
Hatta bizi de yok say
Bize olmasa bile…
Bu hayata borçlusun!
Çünkü hayat…
Sıkıştığın an terk edebileceğin…
Sırtını dönüp gidebileceğin bir sahne değildir.
Birkaç saatliğine show yaptığın…
O lanet olası Zigana’nın sahnesi hiç değil!
Öyle olsaydı eğer…
"Mesela tonlarca sopa yiyen"
Kolu bacağı kırılan ben!
Çoktan terk etmiş olmaz mıydım bu sahneyi
Ve her gün bin bir sorunla…
Ve açlıkla boğuşan!
Onca insan!
Onun için…
Beni dellendirme!...
Ve otur oturduğun yerde
Sıranı bekle.
Sıranı bil!!!
Yerini de…
Yoksa…
Yoksa…
Ben etmesem bile…
Hani o sokaktan toplayıp getirdiğin
Hani o: bugüne kadar beslediğin…
O kediler…
O kediler sana
Ah eder.
Aynur...
Ses verin sesime dağlar.