Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '08

 
Kategori
Blog
 

Adem Çalışkan, Milliyet blog yazarı (1)

Adem Çalışkan, Milliyet blog yazarı (1)
 

Çok yönlü bir insandır Adem ÇALIŞKAN. Çalışmasını da bilir, yaşamasını, sevmesini, sevilmesini de!


Bu sitede en sevdiğim, en yakından tanıma fırsatı bulduğum insan ADEM ÇALIŞKAN'dır. Kendisiyle yakınlığımız; benim sivri yorumlarımla, önce münakaşa şeklinde başladı. Hatta bana "Kardeşim, sen bir daha benim yazılarımı okuma, yorum da yapma!" dedi. Ben de söz dinleyen uysal bir kişi olduğum için:)) yazmadım. Ama bensizliğe en fazla bir ay dayanabildi. Sonra tekrar sayfasına davet etti, hatta bir de benim adıma akrostiş şiir yazdı.

4-5 yıldır sosyal yaşantıdan elini ayağını çekmiş, kendi çevremde ama yine de insanlarla beraber yaşayan biriydim. İşlerim bozulmuş, biraz da insanlara, en yakınlarıma kırılıp hayata küsmüştüm.

Adem ÇALIŞKAN beni biraz da zorla yani her gün telefon ederek, ricalarda bulunarak Bursa'ya davet etti. Benden bir menfaati yoktu aksine bana yardımda bulunmak, hayata küskünlüğümü ortadan kaldırmak istiyordu. Firmasının birtakım baskı işlerini verdi ve neticede de iyi bir kazanç elde etmemi sağladı.

Beni niçin pek tanımadan bu kadar sevdiğini, benimle neden bu kadar ilgilendiğini sormadım. İyi niyetliliğinden, benim ülkeme daha verimli çalışmalar yapabilecek biri olmamı arzu ettiğinden, köşede bucakta kaybolup gitmemi istemediğinden olabilir.

Başardı da. Artık hayatla barışık bir insanım. Tekrar eski halime dönmek üzereyim. Biraz geç oldu ama olsun. Şunun şurasında kaç yıllık ömrüm kaldı bilmiyorum. Ama yine de yarın öleceğimi hesaba katarak hiç ölmeyecekmiş gibi plan ve projeler içindeyim.

Blog toplantılarında tanıdığım birkaç güzel insan da morallerimin düzelmesine Adem kadar olmasa da epey katkıda bulundular.

Bursa'ya gidişimi, Adem ve arkadaşlarının bana yaptıkları misafirperverlikleri daha sonra anlatacağım. Bu yazı serisi editörlerimiz izin verirlerse 5-6 bölümü geçebilir.

Maksadım Adem'e yalakalık değil tabii. Onun da benim de böyle şeylere ihtiyacımız yok. Ama hep eleştirmekle, sivri dilli (Hilmi Buba böyle diyor bana) olmakla bir yerlere varılmıyor. Güzel insanları da tüm güzellikleriyle tanıtmamız gerekiyor.

İlk 2 bölümde,

EKO-HABER Web Sitesi'nde Dursun EROĞLU, 12. 09. 2006 imzasıyla çıkan haberi çok az değişiklikle aktarıyorum.

http://www.ekohaber.com.tr/index-ekohaber-5-haberid-2803.html

Yazıları bol resimlerle süsleyeceğim. Adem ve çalışanlarını daha yakından tanıyacaksınız. Bu değerli arkadaşımızı tanımaya başlayalım:

Boya sandığından kargo şirketine bir öykü:ADEM ÇALIŞKAN

Çalışkan Kargo
'nun sahibi Adem Çalışkan, hayata ayakkabı boyacılığı ile "Merhaba" demiş. Evliliğinin 15. gününde işsiz kalan arkadaşımız kendini işine adamış. Şefiyle tartışması neticesinde işi bırakarak kendi şirketini kurmuş. "Kötü komşu insanı ev sahibi yapar" ya kötü patron da Adem Çalışkan'ı iş sahibi yapmış.

*******************************

Bursa-İstanbul arasında kargo taşımacılığı yapan Çalışkan Kargo'nun sahibi Adem Çalışkan hayata, küçük yaşta ayakkabı boyacılığı yaparak atıldı. Değişik işlerden sonra bir arkadaşı ile kurduğu firmayı, 2 senede hatırı sayılır bir araç filosunun sahibi yaptı. Çalışkan, ilkokul mezunu olmasına rağmen, yüzbinlerce işsiz üniversite mezununun yapamadığını yaptı.

Adem Çalışkan, Amasya'nın Suluova ilçesinde 1974'de doğdu. Samsun Havza'da 500 dönüm civarında toprağı olan bir ailenin çocuğu. Suluova'da da 10 dönüm çiftlikleri, kamyonu olan, yörenin hatırı sayılır ailelerinden birisinin çocuğu.

İlkokuldan sonra eğitime devam etmeyen Adem Çalışkan, anlaşılan biraz haşarı, aykırı bir çocukmuş. Meraklı, aklına geleni yapan... Suluova'da sokaklarda ayakkabı boyayanları görünce, alır eline bir boya sandığını, başlar ayakkabı boyamaya. Ayakkabı boyama işini kısa zamanda öğrenir, fakat en büyük korkusu, ayakkabı boyadığını ailesinin bilmesidir ve sonunda boyalı elleri evdekilerin gözünden kaçmaz.

Adem'in en çok korktuğu amcasıdır. Çok sert bir adamdır. Bir gün Adem'i çağırır. "Biz köklü bir aileyiz. Sen nasıl, sokakta ayakkabı boyarsın, bizi küçük düşürürsün" türünden bir fırça bekleyen Adem tam tersi bir davranışla karşılaşır.

Adem Çalışkan anlatıyor:
"Amcam beni çağırdı. Korkuyordum. 'Gel buraya, sen sokakta ayakkabı mı boyuyorsun?' dedi. Boynumu eğdim, 'evet amca' dedim. 'Aferin oğlum sana. Alınteri ile kazandığın her kuruş helaldir. Getir şu sandığını da görelim işçiliğini' dedi. Ayakkabısını boyattı. O günden bu yana alın teri ile para kazanma benim için çok önemli oldu."

Çalışkan, çocuk yaşlarda bir yandan omzunda boya sandığı ayakkabı boyalar, firsat buldukça da pazaryerlerinde çiftliklerinde üretilen süt, tereyağı ve çökeleği satar. Suluova, Amasya-Tokat Turhal arasında çok verimli bir arazidir ve çalışkan insanları vardır.

İNŞAAT İŞÇİLİĞİ MAKİNECİLİK

Daha ilkokula gitme döneminde, hafta sonlarında sabah erken kalkıp pazarlarda birşeyler satmış. "Kasa kasa domates sattım. Çok iyi paralar kazanıyordum. 1 liraya aldığımı 2 liradan satardım" diyen Adem Çalışkan, yakınları aracılığı ile İzmir'e gider, 2-3 sene İzmir'de bir inşaat şirketinin şantiyesinde çalışır, işçi olarak.

1994'de askere gider. Askerlik dönüşü Bursa'ya gelir. Yeşim Tekstil'e fason iş yapan bir firmada güvenlik görevlisi olarak işe başlar.

6-7 ay güvenlik görevlisi olarak çalışır. Aslında Adem, güvenlik görevlisi askere gittiği için işe alınmıştır. Güvenlik görevlisi askerden dönünce, patron onu işten çıkarmaz ve "Seni sevdim, başka bir iş verelim, bizde çalış" der. "Makineci olmak istiyorum" der, Adem Çalışkan ve işe başlar.

Makinecilik, overlokçuluk genelde kadınların yaptığı iştir, ama erkekler de bu işi yapmaktadırlar. İşletmedeki yöneticilerin "Sen, kapıda beklersin, makineden ne anlarsın" takılmalarını kafaya takan Adem Çalışkan, muhasebe müdürü ile iddiaya girer: "Ben 1. sınıf makineci olacağım ve şimdi aldığımın üç katı ücret alacağım."

Çalışkan, "Tam 8 ayın sonanda işletmede ne tür makine varsa A'dan Z'ye hepsini kullanan, hepsinde de çok iyi sayılar üreten birisi oldum. Bir insan isterse yapamayacağı birşey yoktur. İstemek yolun yarısı. En iyi makineciler arsına girdim ve istediğim ücreti aldım" diyor. Patron Enis Alkoçlar'dır. İyi bir patrondur. Fakat Adem Çalışkan bir gün işmetme müdürü ile tartışınca şapkaları değişirler: Sorun, "işime karışırsın, karışamazsın"dır. Patron Adem'i çağırır ve "Bugüne kadar verdiğin emek için teşekkür ederim. Hakkını helal et!" der.

Çalışkan, "Ayrıldım. Ama içimde İşletme Müdürü'ne öfke var, adamı dövmek istiyorum. Ama bir türlü dengine getiremedim."


ADAM EDERSEN HELAL OLSUN!

Adem Çalışkan artık yeni bir iş öğrenmiştir: makinecilik... Santralgaraj'da bir firmaya Bant Şefi olarak girer. Ancak işe başlayınca işinin hiç kolay almadığını anlar. Çalışkan şöyle anlatıyor:

"Görevi devraldığım makine şefi, çekti beni bir kenara. 'Bak kardeşim, ben bu insanları adam edemedim. Bunları yola getirebilirsen helal olsun sana. Allah kolaylık versin' dedi, ayrıldı. İşe başladım. Asla orada çalışanlara bağırmadım. Hakaret etmedim. Saygılı oldum, haklarını korudum, yanlarında oldum. Sadece arama bir mesafe koydum, lider ve çalışan mesafesi. Fabrika 5 katlıydı, defalarca üst üste örnek kat seçildik. İnsanların motivasyona, lidere ihtiyaçları vardı. Çoğu bayandı. Çok duygusallar, ailesi, çocuğu, eşi ile sorunları oluyor. Onları anlamanız gerekiyor. 2 yıl kadar çok güzel çalıştık."

Ardından Biesseci'ye çalışan bir tekstil firmasında işe başlar. Orda yüksek kalite öne çıkmaktadır. İş kalifiye eleman istemektedir, ancak düşük ücrete yüksek kalifiye eleman çalıştırma kolay değildir. Çalışkan, şunları söyledi:

"Biraz daha yüksek ücret verip kaliteli işçileri almak yerine patron, yeterli becerisi olmayanları çalıştırıyor. Hatalı mallar çıktıkça da gelip herkese bağırıyor, azarlıyordu. Moraller iyice kötüleşiyor, hatalar hepten artıyordu. Baktım olmayacak, işletme müdürü ile birlikte ayrıldık."...

>>> DEVAM EDECEK

Mustafa Mumcu, 02 Eylül 2008 Saat 04:00
 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..