- Kategori
- Çevre Bilinci
Ademoğluna son ihtarımdır !!

Bu sabah uzunca bir yürüyüşten sonra kahvemi iskelenin yanındaki sıfır çay bahçesinde oturup etrafı, denizi, martıları seyrederek höpürdete, höpürdete içmek istedim. Deniz mavi atlas yorgan gibi ışıldıyor;martılar pike yaparak denize bir iniyor, bir yükseliyor kendilerine atılan ekmek parçacıklarını havada birbirleriyle yarış halinde kapışıyorlardı. Karabataklar çılgınca denize batıp, batıp çıkıyor, hemcinsleriyle oynaşıyorlardı. Kahvemin gelmesini beklerken bir yandan da gazetenin başmakalesine göz gezdiriyordum, dalmışım. Körfez vapuru ilk turunu tamamlamış, neşeli, telaşlı, aceleci yolcularını indirmiş, iskelede bekleyen gürültücü yeni yolcularını bindiriyordu. Kahvemi büyük bir keyifle yudumlayıp fal için kapatmıştım bile...
Vapurun kalkış düdüğüyle gazeteden başımı kaldırıp doyumsuz manzarayı seyretmeye başladım. Vapur; tüllerinin üzerine damla inciler işlemeli, kuyruklu gelinliğini giyip salınan taze gelinler gibi arkasında beyaz köpükler, öpücükler bırakarak işveli, işveli süzülüyordu ki dalgaların kıyıya şalap, şalap vurarak dövdüğünü gördüm. Mavi-beyaz öfkenin durulmasını, sakinleşmesini zevklenerek seyretmeye koyuldum. Dalgaların içinden hiddetli, tınısı hiç de yabancı gelmeyen bir ses işittim.
-Ey ! Ademoğlu sesime cevap ver.Gayriihtiyari sağıma, soluma bakıp bana mı sesleniyor veya kim diye kulak kabarttım. Sesine yanıt veren kimse olmadığı için sesini biraz daha yükselterek sözlerini yineledi. Etrafıma bakındım benden başka hiç kimse gözükmüyordu.
- Kimsiniz, bana sesleniyorsanız ademkızı demeniz gerekli değil mi diyerek talkılacak oldum, aynı hiddetle yanıt verdi.
- Benim sözümü kesmeyiniz lütfen beni dinleyip not alınız, bunları duyurunuz, bu bir sitem değil, 2011 yılının Kasım ayında ademoğullarına yapacağım son ihtarımdır dedi.
- Kimsiniz sesiniz çok tanıdık geliyor ama çıkaramadım, üstelikte sizi göremiyorum, lütfen kendinizi tanıtınız yoksa bu bir kamera şakası mı sabah sabah diyerek şaşkınca cevap verdim.
- Beni görmek için etrafa, denize, havaya, kurda, kuşa, böceğe, sineğe, toprağa, ağaca bakman kafi. Ben doğayım; çevreyim, bitkiyim, yelim, karım, şebnemim, buzum,asumanım, deryayım... dedi. İyice abondone olmuş, dilimin ucuna gelen kelimeleri seçemeyip, her zaman çok konuşan dilime 40 kilit vurulmuş, mühürlenmişti adeta. Mekaniki bir hareketle çantamda her zaman bulundurduğum bloknot ve kalemimi çıkartmış emir verilmesini bekleyen bir uşak gibi hazırola geçmiştim.
- Ademoğullarından şikayetçiyim, uyarılarıma yeni yılda da önlem almayacağınızı sezinleyerek biran önce son kez uyarmayı münasip gördüm şöyle ki:
- Hiroşima ve Nigazaki' ye attığınız atom bombalarıyla bana ve insanlığa verdiğiniz zararı unutmadım daha...
çeşitlenmesini hızlandırdınız. Isındım ve milyarlarca yıldır erimeden kalan kutuplarımı; o pırıl, pırıl parlayan, penguenlerimin, ayı ve fok balıklarımın yaşam alanlarını daralttıp, erittiniz.
Yakın zamanda tropik adaların, ada devletlerinin, denize kıyısı olan ülke ve şehirlerin kaybolmasına, sular altında kalmasına ,mahvolmasına sebep olacaksınız...
- Biyolojik ve kimyasal silahları kullanarak; suyumu, toprağımı, canlılarımı, bitki örtümü zehirlediniz...
- Hala fabrikalarınızın bacalarına filitre taktırmadınız, atıklarını denize verip sularımı kirletiyor, gemiler zehirli varilleri kimseye çaktırmadan deryalara boşaltıyor, sintinelerini usulca suya boşaltıp bitki ve canlılarımı yok ediyorsunuz..
- Ormanlarımı; tarla açmak bahanesiyle veya dikkatsiz piknikçilerin yaktığı ateşi iyice söndürmeyip, içtiği sigarayı çiğnemediği için yaktığını, zarar verdiğini unutmadan söylemeliyim...
- Arada hiddetlenip içimden gelen alevleri, ifrazatı dışarı püskürtüyorum yanardağ diyorsunuz, kesilen, yakılan ormanlık alanlarımdan toprakla birlikte sel olup hırsla akıyorum erozyon diyorsunuz, arada bir silkelenip kıpraşıyorum zelzele deyip geçiyorsunuz. Fırtına, boran, lodos,keşişleme, karayel olarak ıslık çalıyorum deli yel diyorsunuz, hala akıllanmıyorsunuz...
- Toprak Dede Hayrettin Karaca' nın söyledikleri bir kulağınızdan girip öbür kulağınızdan çıkıyor...
- Düğün, nişan, cenaze törenlerinde çelenk yerine, hatıra ormanına ağaç dikin diyorlar bildiğinizi okuyorsunuz...
- Yapılan kaldırımları her 4-5 senede birkaç sefer bozup tekrar yapıyorsunuz, etrafımı kirletiyorsunuz, rahatsızlık veriyorsunuz...
- Düşük kalorili, bol karbondioksitli; belediyelerin bedava dağıttığı kömürle havamı kirletiyor, solunum yolları hastalıklarına davetiye çıkarıyorsunuz...
- Çöp dağlarını öğütüp, değerlendirecek fabrika kurmak yerine, şehir merkezlerine yakın yerde oluşturuyorsunuz, hırsımdan patlıyorum metan gazı patladı diyorsunuz pişkince...
- Kullanılmış plastikleri, pilleri, gazeteleri aynı çöp konteynırına atıyorsunuz, geri dönüşüm konteynırına değil...
- Toprağımın yüzüne, baka tükürüyor, sümkürüp, çöplerinizi, izmaritlerinizi atıyorsunuz...
- Başıboş sokak hayvanlarını kısırlaştırıp, hayvan barınağı yapıp orada