- Kategori
- Anılar
Adını az duyduklarımızdan; Kaygusuz Abdal

Geçen hafta ünlü aşçılardan Oktay Usta, televizyondaki yemek programında kaz pişiriyordu. Nasıl dalıp gittim eski günlere, çocukluğuma, dedemin avladığı kazı anneannemin pişirip bütün aileye o güzelim şölen havasını yaşatışına...
Dedem de büyük dayım da avlanmayı çok severlerdi.( Ben ilkokuldayken bile dedemin avladığı geyiğin postu evin girişinde asılıydı.) Bir keresinde kuzenimle ben de gitmiştik yanlarında. Öylesine hoş bir maceradır ki av, yazmakla anlatılamaz. En çok Meke kuşları ve tavşan yemişliğim vardır çocukken, av eti olarak. Tabii en çok iz bırakan kaz eti yiyişim oldu.
Kaz yemeğini yerken bir şiir okumuştu dedem. Dinlemeye doyamamıştık ve sonraki günlerde - çok güldük diye - defalarca okumuştu aynı şiiri. Halk Şiirleri Antolojisi vardı dedemde. Şiiri dedemden sonra o kitaptan da öğrenmiştim, Kaygusuz Abdal'ındı şiir. İnatla pişmeyen bir kazı anlatıyordu şiirinde, Kaygusuz Abdal.
Bu güzel anımı ve Kaygusuz'un o güzelim şiirini sizlere yazmak istedim. Tabii Kaygusuz'la ilgili bilgi de vermek istedim bir yandan. Ulaştığım bilgiler beni nasıl şaşırttı, anlatamam.
Şâir. Alâiye’de doğdu. Alâiye Beyi Hüsameddin Mahmud’un oğludur. Kaygusuz Abdal‘ın asıl adı Alaaddin Gaybi’dir. İyi bir öğrenim görmüş, genç yaşta Abdal Musa’ya derviş olarak Kaygusuz adını almıştır. XIV’üncü asrın sonlarında Mısır’a giderek bir tekke açmış, Hicaz, Suriye ve Irak’ı dolaşarak Anadolu’ya dönmüştür. Rumeli’nin Yanya, Filibe ve Manastır şehirlerinde de bulunmuş tahminen 1444 yılında ölmüştür. (Kaygusuz Abdal, Yunus Emre‘nin yolunda yürüyen şairlerdendir.) Abdal Musa'nın adını ve türbesini basından bilirsiniz, her yıl şenliklerle anılır ve siyasilerimiz katılır bu törenlere. Antalya / Elmalı / Tekke Köyü'ndedir türbesi. Kaygusuz Abdal'ın mezarı da türbededir. Sembolik mi, yoksa gerçekten mezarı mı, bilmiyorum. Çünkü kendisinin Mısır'da öldüğü ve türbesinin Kahire yakınlarında bir mağarada olduğu bilgisi de var internette.
"Hind'den bezirganlar gelir yayınur
Aşık olan bu meydanda soyunur
Pişer lokmaları açlar duyunur
Toklar gelür pirim Abdal Musa'ya"
Kaygusuz Abdal
Kaygusuz'un Alanyalı olduğunu bu yaşımda öğrenmek kendi ayıbım mıdır, diye düşünmekten kendimi alamadım. Çünkü benim anne tarafım Alanyalı'dır. Dedem ve anneannem Alanya'da iz bırakmış insanlardandır. ' Dedem ve Atatürk ' başlıklı yazımda anlatmıştım bir kısmını. Eğer vefa diye bir şey varsa Alanya'da neden Kaygusuz'la ilgili tek bir yazılı bilgi yoktur. Yabancı dillerden hangisini ararsanız bulabilirsiniz Alanya'da. Pazardaki köylü kadınlar bile aksanıyla Almanca konuşur. Ama sanırım Kaygusuz'un adını bile duymamıştır hiçbirisi. Hoş, dedem şiirlerini okumasa belki ben de bilemezdim ya. Kendi yöremde yaşamış bir halk ozanının gündeme bir şekilde girmiş ve hakkıyla tanıtılmış olmasını isterdim doğrusu. Şimdi düşünüyorum da, belki de Alanya'daki Mahmutlar bölgesinin adı, Kaygusuz Abdal'ın babası Hüsameddin Mahmud'dan geliyordur.
Düşünsenize; kaz yemeği yapılan bir restoran olsa ve Kaygusuz'un şiiri pek çok dile çevrilip restoranın duvarına asılsa? Hayâl gibi geliyor ama, neden olmasın? Alanya'da pizza, hamburger yemektense üstüne şiir yazılmış bir kaz yemeği yemeyi hangi turist istemez?
Çocukluğumun en sevimli şiirini, rahmetli dedemle anneannemi ve elbette Kaygusuz Abdal'ı da saygıyla anarak sunuyorum sizlere;
Bir kaz aldım ben karıdan
Boynu da uzun borudan
Kırk Abdal karnın doyuran
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamazSekizimiz odun çeker
Dokuzumuz ateş yakar
Kaz kaldırmış başın bakar
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamazKaza verdik birkaç akça
Eti kemiğinden pekçe
Ne kazan kaldı ne kepçe
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamazKaz değilmiş be bu azmış
Kırk yıl Kafdağında gezmiş
Kanadın kuyruğun düzmüş
Kırk yıl oldu kaynatırım kaynamazKazı koyduk bir ocağa
Uçtu gitti biri bucağa
Bu ne haldir hacı ağa
Kırk yıl oldu kaynatırım kaynamazKazımın kanadı sekli
Dişi koyun emmiş tilki
Nuh Nebî’den kalmış belki
Kırk yıl oldu kaynatırım kaynamazKazımın kanadı sarı
Kemiği etinden iri
Sağlık ile satma karı
Kırk yıl oldu kaynatırım kaynamazKazımın kanadı ala
Var yürü git güle güle
Başımıza kalma belâ
Kırk yıl oldu kaynatırım kaynamazSuyuna biz saldık bulgur
Bulgur Allah deyi kalgır
Be yârenler bu ne hâldir
Kırk yıl oldu kaynatırım kaynamazKaygusuz Abdal nidelim
Ahd ile vefâ güdelim
Kaldırıp postu gidelim
Kırk yıl oldu kaynatırım kaynamaz