Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '09

 
Kategori
İstanbul
 

Ah İstanbul! Artık gitmeye korkuyorum!

Ah İstanbul! Artık gitmeye korkuyorum!
 

Gece saat 11 00 de kalkacakmış otobüs!
İki film birden oynatan bir sinemaya gitsem tam çıkış saatine denk geliyordu!
Oraya giden abiler artistlerle aynı caddede yan yana yürüdüklerini anlatmışlardı!
O hazzı mutlaka bende yaşamalıydım!
Otobüste cam kenarındaydım.
Sabah gün ışırken güya dışarısını izleyecektim, ama yorgunluktan uyuyakalmışım.
Ve nihayet o rüyalar şehrindeydim!
Demek yalan değilmiş her türden sanatçıların İstanbul'un verdiği ilhamdan nasiplenmeleri!

Sımsıcak bir simit ve yanında bir bardak çayın olağanüstü lezzetini orada bir başka tatmıştım.
Simitçiye heyecanla sordum, deniz uzakta mı acaba?
Dümdüz git, sağa sola sapma haaa!
Peki abi demiştim, olağan üstü bir saygıyla!

Deniz uzaktan göründüğünde büyülenmiştim!
En yakın iskelede aldım soluğu, yakından görecektim!
Ayaklarım yere basmıyordu, adeta uçuyordum!
Bir süre dalgaların vapurlara çarpmasını izledim.
Gözlerim karşı kıyıya dalmıştı oraya gitmek Avrupa'yı görmek demektir diye duymuştum çünkü.
Çok yerler görmeli, koskoca İstanbul'u bir güne sığdırmalıydım.
Gişe den jeton alarak büyük bir sevinçle vapura bindim.
Ürküten düdüğü ve dalgaları yaran hışırtısı bir harikaydı.
Sanki kocaman bir ev beşik gibi sallanıyordu.
Oturduğum yer ön burunda ve çok esintiliydi!
Nefes almakta zorlanıyordum, aklımda bir yığın güzel sözcükler oluşmuştu ama hepsi de aşka dairdi.
Hani o şiir denilenlerden!!
Sigara paketinde yazacak yer kalmamıştı!
Vapurdan başka hiçbir ulaşım aracına binmeden saatlerce cadde ve sokaklarda dolaşarak tadını çıkarttım istanbul' un.
Öğle saatleri yaklaştığında açlık ve yorgunluktan neredeyse bayılacak haldeydim.
Ayakkabılarım ayağımı sıkmaya başlamıştı!
Deniz kenarına demirlemiş bir teknenin etrafındaki kalabalığı merak ederek oraya doğru yöneldim.
Balık ekmek satıyorlardı!
Yarım ekmek arasına ekmekten daha büyük bir balık dilimi koymuşlardı.
Yanında kocaman kuru soğan veriyorlardı.
Bir daha yedim, bir daha, bir daha!
Karnım patlayacaktı neredeyse.

Tam karşımdaki meydanda insanların elleriyle beslediği güvercinler ordusu çok görkemliydi.
Bir süre onları şaşkınlıkla izledikten sonra esas geliş nedenim olan artistler kahvesinin yerini öğrendim.
Arkadaşlarıma anlatacak maceralar biriktirmeliydim .
Hem de çok çok biriktirmeliydim! Kahveyi bulmakta gecikmedim.
Masalarda birbirleriyle okey oynayan bir çok tanıdık yüz vardı karşımda.
Rüyada gibiydim!
Benim hayranlıkla onları süzmem karşısında çeşitli pozlar veriyorlar, aynen filmlerdeki gibi bakarak kasılıyorlardı.
Ne yazık ki o günün akşamı gezintimi tamamlamak zorundaydım.
Otobüs terminali yakınında bir sinema salonu ilişti gözüme!
Filmleri çevirildiği kentte yani kaynağında seyretmek daha bir keyifli olacaktı.
Birkaç saat önce karşılaştığım artistler işte karşımdaydı.
Hepsi de filmlerdeki görüntülerinden daha kısa boyluydular!
Orada da uyuyakalmışım!

Otobüse binerek tekrar eski yaşantıma döndüğümde uyumak için sadece bir saatlik zamanım vardı.
Bu defa sandalye de uyuklayacaktım .
Durdurak bilmeden geçen İstanbul gezisi çalışmaktan daha fazla yorgunluk vermişti bana.
Gözlerimi açtığımda çırağımız karşımdaydı.
Çay getiriyim mi abi sözüyle kendime geldim!
Rüya gördüğümü düşünerek hemen cebimi yokladım otobüs biletleri elime gelmişti.
Yıllardır gördüğüm rüyayı canlı canlı yaşamıştım.
Ama Annem çamaşırlarımı yıkarken sigara kontrolü için mutlaka ceplerimi yoklardı, delilleri yok etmeliydim!
Biletleri çırağın tutuşturduğu sobaya attıktan sonra hemen arkadaşlarımın yanında almıştım soluğu!
Ancak hiç birisi inanmamıştı anlattıklarıma!
İstanbul'u sen ancak rüya görürsün diyorlardı.
Vallahi gittim demiştim!
Peki biletlerin nerede ?

On sekiz yaşımdaydım o zamanlar, alışkanlık yapmıştı bende!
Bir kaç ay önce de yine aynı umutlarla gitmiştim.

Ama şimdilerde çoook değişmiş İstanbul!
Meşhuur taşı toprağı altın ünvanını bile kaybetmiş artık!
Eskisi gibi ruhunu rahatlatmıyor, yoruyor insanı!
Ankara İstanbul arası üç saat, Beyazıt'a ulaşmakta üç saat sürdü çünkü!!!!

 
Toplam blog
: 1021
: 1607
Kayıt tarihi
: 19.10.07
 
 

Çok eski olmayan bir tarihte tıpkı sizler gibi Melek'lere gülümsermişim uykulu hallerimde!  ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara