- Kategori
- İstanbul
Gün geçti
o ahşap evlerin kokusunu solduğum
çocukluğum’ a
bu şehrin gülen insanlarını özledi parklar
çocuk cıvıltılarını
kuş yuvalarını
bakkal önünde gazoz kasalarına kurulan sohbetler
merdivenlerde serili küçük kilimlere büyük evler kuran minik yürekler yok
şeker ve yağ kuyruklarında
gazete kağıdına sarılı uzatılırdı küçük yorgunluğum
duvarlarda siyah yağlı boyalarla yazılı örgüt yazıları
bir de yan yatmış sarıklı mezar taşlarında kaldı en büyük korkularım
sokak çeşmelerinde aktı gitti
ne poğaçacı Aydın kaldı
ne -çarşafçı geldi hanimmm! diye bağıran çingene
kaymağını aşırdığım süt tenceresi duruyor da
ne kaymak var ne sütçü Recep amcanın köy kokusu
yerken gülünce bir anda uçuşan leblebi tozlarındaki mutluluğa hasretim !
üst kat alt kata yabancı binalar soğuttu geçmişi
selam sabaha kapandı açılan kapılar
her sabah basma kalıp giysileri
asık yüzleriyle
ölü ruhlar döküldü şehre
her ayak izi bir keşke bıraktı
gün geçti
aynalar gerçekçi oldu
içimiz yalancı
bu şehrin gülen insanlarını özledi parklar
çocuk cıvıltılarını
kuş yuvalarını
bakkal önünde gazoz kasalarına kurulan sohbetler
merdivenlerde serili küçük kilimlere büyük evler kuran minik yürekler yok
şeker ve yağ kuyruklarında
gazete kağıdına sarılı uzatılırdı küçük yorgunluğum
duvarlarda siyah yağlı boyalarla yazılı örgüt yazıları
bir de yan yatmış sarıklı mezar taşlarında kaldı en büyük korkularım
sokak çeşmelerinde aktı gitti
ne poğaçacı Aydın kaldı
ne -çarşafçı geldi hanimmm! diye bağıran çingene
kaymağını aşırdığım süt tenceresi duruyor da
ne kaymak var ne sütçü Recep amcanın köy kokusu
yerken gülünce bir anda uçuşan leblebi tozlarındaki mutluluğa hasretim !
üst kat alt kata yabancı binalar soğuttu geçmişi
selam sabaha kapandı açılan kapılar
her sabah basma kalıp giysileri
asık yüzleriyle
ölü ruhlar döküldü şehre
her ayak izi bir keşke bıraktı
gün geçti
aynalar gerçekçi oldu
içimiz yalancı