- Kategori
- Siyaset
Aha işte bu
Bugün Pazartesi...
Uzak, yaman bir pazartesi.
Elimizde ne var bir bakmamız gerekiyor. Ankara’nın soğuk sabahında kaldırım taşlarına dökülen yaprakların ne mene bir renk aldığından bahsetmek insanın içinden gelmiyor.
Tuzak dolu bir pazartesi.
Hani bir kelime ararsınız da etrafında dönenerek bir yazı hazırlamak isteğiyle kavrulur içiniz, öylesi bir gün, ne truva elden gitmiştir, ne de “Bir Bahar Akşamı Rastladım Size” bestelenmiştir.
Bugün Pazartesi.
Gücünü boşa harcadığım bir Pazar sonrası. “Yargıtay” ve “Başsavcı” kelimeleri bana bu açılımı veriyor.
Diyor ki, “Ölüm en büyük gerçek. Bunu Başsavcı da görmeli, tüm siyasetçiler de görmeli. Ölüm bize şah damarlarımızdan daha yakın.”
Diyor ki, “16 milyon oy”
Diyorlar ki, “parti kapatmak demokrasilerde uygulanacak bir işlem değil”
Diyorlar ki “….”
Canım romantiklerim.
* * *
“Aha işte bu” diyeceğimiz bir sözcük henüz icat edilmemiş olacak, “Aha işte bu” diyemiyorum.
Bugün pazartesi.
Beynimdeki alternatif cevaba ne yazık ki yaklaşıyorum.
Önümüzdeki Pazartesi ya çürümüş yapraklardan ya da köhneleşmiş beyinlerden bahsedecek gibiyim. Çünkü parmaklarımızın arasından kayıp giden geçmişimiz gibi bizim görüşlerimiz. Ne hatırlarız, eğer orta yerde bir sandık yoksa, ne de hatırlanırız.
Bizi biz yapan da zaten bu: Gidenin ardından umursamaz bakışlarımız.