- Kategori
- Kitap
Ahmet Özer'e mektup

Öğretmen ve Hukukçu Bakı Akgül ( 1938- 17 Aralık 2002 )
Teknoloji çıktı mektupların da canına koydu. Artık kimse mektup yazmıyor diye bilirim. Ama buna rağmen ben hâlâ sevgili dostlarıma yeri gelince duygu ve düşüncelerimi bir mektup yazmadan edemiyorum. Yazın tarihimizde sanatçıların, şair yazarların birbirlerine yazdığı mektuplar birer belge gibidir. Cahit Sıtkı Tarancı’nın şair Ziya Osman Saba’ya yazdığı mektupları gibi. Edebiyatımızda “ Ziya’ya Mektuplar” adını taşıyor. Aslında bu ayrı bir yazı konusudur. Rahmetli Eski Aydın Milletvekili M. Kemal Yılmaz. bir sözünde şöyle diyordu: “Var mı mektup gibisi, mektup olsun da çamurdan olsun “ diyordu.
Sayın Ahmet Özer,
Şiir ve yazılarını çeşitli sanat, kültür dergilerinde izliyor, yazılarınızı ve şiirlerinizi zevkle okuyorum.1993-1995 yılları arasında Karadeniz’in şirin köşelerinden olan Ordu ili, Çamaş İlçesinde İlçe Milli Eğitim Müdürü olarak görev yaptığım günlerde sizin de şair, yazarları arasında bulunduğunuz KIYI Aylık sanat, kültür dergisini de izliyordum. Kıyı’nın 90 - 100. Sayısına dek bir abonesi olarak izlediğimi anımsıyorum. Hatta o günlerde Sökeli yazar Samim Kocagöz’ün “ Nabi’nin Park Kahvesi “ adlı romanı hakkında bir tanıtma yazısını da sizlere gönderdiğimi hatırlıyorum. İşte o günlerin anısına bana Trabzon’dan 01.08.1994 tarihinde göndermiş olduğunuz benim için çok değerli bulduğum bir mektubunuz var arşivimde. Bu değerli mektubunuzu aşağı yukarı 23 yıldır yanımda, (bana gelen mektuplar) dosyasında özenle saklıyorum. Bana göndermiş olduğun değerli mektubunuz elyazı, mavi dolma kalemle tertemiz bir beyaz kâğıda yazdığını görüyorum. Sizleri biraz olsun o geçmiş yıllara, bir daha Trabzon’a götürmek istiyorum. Şimdi o mektuptan birkaç tümce ( cümle ) alıntı yaparak sunuyorum:
Trabzon, 01.08.1994
Abdülkadir Güler Kardeşim,
YUNUS EMRE üzerine yazdığın kitabından iki tane göndermişsin aldım. Çok teşekkür ederim. Ayrıca mektubuna da sevindim.Benimle yazışmak isteğine de sevindim, sağol. Söke’deykenTalat Avcı’yla birlikte olduğunuzu biliyordum. BEŞPARKAK da o yılların bir sevda ürünü olmuştur. Bana da her sayısı gönderilmiştir.
Yeni görev yerini de sevmişsindir. Sanırım Karadeniz coğrafyası güzeldir. Bir yanınız dağdır, bir yanınız deniz. Öteniz de bu iki yönde, bir sarkaç gibi salınır durur.
KIYI’nın 101. Sayısı çıktı.101. Sayıyı gönderiyorum.100. Sayımız şu an elimde yok. Satış için alanlar olmuştu. Geri gönderenlerden birini postalarım. Unutursam lütfen anımsat. Çünkü yüzlerce insanla yazışmaktayım. Kıyı’yı tanıdığın için, burada yeniden söz etmeyi gereksiz görüyorum; ancak 100 sayı onu omzunda taşıyanların bana verdiği sorumluluk bilinci, burada çabamı verimli kılmaya yetiyor.
Samim Kocagöz’ün “Nabi’nin Park Kahvesi” adlı romanı üzerine yazdığın yazıyı yeniden düzenleyerek gönderebilirsen, yayınlarım. Şimdilik son kitabımı postalıyorum. Sağlık, başarı ve esenlik dileklerimle. Talat Avcı’ya da selamlarımı iletmenizi dilerim.
P.K. 214-61002- Trabzon.
Ahmet Özer
( İmza )
Bu mektuplardan sonra şair, yazar aynı zaman da öğretmen olan Ahmet Özdemir’ le bir iki kez Aydın, Söke / Kuşadası’nda yapılan şiir ve kitap günlerinde bir araya geldiğimizi anımsıyorum.
Şimdi bu mektubu neden yazdım, onu anlatmak istiyorum.
Ara sıra yeni yayınları, dergi ve gazeteleri okumak için kütüphanelere gidiyorum. Bir yerde Aydın Halk Kütüphanesi üyesiyim. Yine geçenlerde Söke Hacı Halil Paşa Halk Kütüphanesine giderken gelen kitaplara şöyle bir göz attım. Sevdiğim yazar Ahmet Özer’in bir kitabı ilgimi çekti. Hemen aldım. “Yazının ve Hukukun Aydınlık Yüzü BAKİ AKGÜL “ adını taşıyan bu kitabı okumak üzere aldım. Aşağı, yukarı 10 gündür bu kitabı doya doya okuyorum. İşte bu kitabı ve öğretmen olan Baki Akgül’ü anlatmak istiyorum. Yukarıda adını verdiğim ve Trabzon’da çıkan Kıyı sanat kültür dergisinden Bakı Akgül’ü yazılarından dolaylı tanıyorum. Öğretmen Ahmet Özer’in yakından tanıdığı öğretmen, hukukçu Baki Akgül’ün ölümünün 10. Yılında bir vefa borcu bağlamında onu bu kitapla tanıtmaya ve anmaya çaba gösteriyor. A. Özer’in binbir emekle ve özenle hazırladığı bu kitap, Aralık 2012 yılında Trabzon’da Kıyı dergisi yayınları arasında çıkmıştır. ( NO: 20). Kitap 268 sayfa olup 11 bölümden oluşuyor. 1. Sevgiyle Donanmış Bir ömür,2- Sanata Gönül Verenler, 3- Dilimiz ve Sorunları,4-Denemeden Değerlendirmeye,5- Hukuka Değgin Yazın Yazılar, 6- Ardından Yazılanlar,7- Öğrencilerin Kaleminden Baki Akgül, 8-Söyleşiler, 9- Saygın Bir Öğretmenin Emeğine Düşülen Notlar,10- Çocukların Gözüyle Bakı Akgül, ve 11. Bölümde Ahmet Özer’in “Son Söz” yazılarıyla bitiyor.
Şimdi Sayın A. Özer’in hazırladığı bu kitabında Baki Akgül hakkında bazı alıntılarla tanıyalım: 7 Ocak1938’de Trabzon- Ardasa ( Torul)’un Kaledibi Mahallesi’nde doğmuştur.Baki Akgül 1944 ‘te Torul Namık Kemal İlkokuluna başlar. 1949-1950 İlkokulu bitiren Akgül, bir yıl sonra 1950 ‘de Torul ortaokuluna başlar. 1953 yılında pekiyi derece ile bu okulu bitidir.1953- 1954 öğretim yılında Trabzon İlköğretmen Okulunun parasız yatılı öğrencisidir. 20 Eylül 1956 yılında bu okuldan da mezun olur ve öğretmen olur. Çalışkan ve başarılı bir öğretmen olan Nabi Üçüncüoğlu’nun aynı zamanda bir öğrencisidir. 1957- 1958 öğretim yılında o zaman ki adıyla Gazi Orta Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü’nün edebiyat şubesini bitiren Baki Akgül’ün diplomasında “ Maarif Vekili Prof. Dr. Fehmi Yavuz’un imzası vardır.Akgül mezuniyet sonrası 28 Temmuz 1958’de Artvin Kız Enstitüsü’nde edebiyat öğretmeni olarak göreve başlar.Burada görevi sıraszında öğretmeni Nabi Üçücüoğlu’ndan mektuplar alır. Nabi Üçüncüoğlu bir mektubunda : “ Baki, her halde memleketin çocuklarını okutmak sevaptır” diye yazar. Nabi Üçüncü oğlu o dönemde öğretmenliğinin yanı sıra şiirleriyle de değişik dergilerde görünmektedir. Akgül 1Temmuz 1959 ‘da askere gider Polatlı Topçu okulunda 6 ay askeri eğitim görür, başarı bir yedek subay olarak 01.01.1960 yılında Sarıkamış’a atanır ve burada teğmen olarak bir yıl görev yapar. Akgül’ün askerlik sonra tayını Rize’ye yapılır. Daha sonra 7 Ekim 1963 yılında Trabzon Kız Enstitüsü edebiyat öğretmenliğine atanır. Artık çok sevdiği öğretmeni Nabi Üçüncüoğlu ile birlikte aynı kentte görev yapmanın onurunu yaşamaktadır. (s.29)..Baki Akgül öğretmenlik yaptığı günlerde Ankara Hukuk Fakültesi’nden de mezun olmuştur. Avukat olarak ta bir buro açmıştır. 1980 -2002 yılları arasında 22 yıl Avukat olarak hizmet vermiştir.
Baki Akgül ile ilgili kitabı okurken yazın dünyasında eserlerini, şiir ve yazılarını ve hatta kimi zaman tanıdığım imzalarla karşılaşıyorum. Hemen gözüme çarpanları yazıyorum: Varlık dergisi ve yayınları sahibi Yaşar Nabi Nayır, A.Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal, Attila İlhan, Metin Eloğlu, Oktay Rifat, Peyami Safa, Hilmi Yavuz, Sezai Karakoç, Bakı, Nedim, Fuzuli, Memduh Şevket Esendal, Ömer Seyfettin, Ömer Kayaoğlu, Gündağ kayaoğlu, Türker Acaroğlu ( Halk bilimci / Prof, Dr,Haşim Karpuz – Arkadaşımdır, Temmuz 1974 yılında Ankara’da bir Folklorcu Araştırmaları Kursu’nda birlikte idik ), Haldun Taner,Tarık Buğra, Oktay Akbay, Sait Faik, Feyzi Halıcı’nın kardeşi Mehdi Halıcı, Fakir Baykurt, Rasim Şimşek, gazeteci şair Turan Eyüpoğlu, Arslan Pulathaneli, Kıyı dergisinden Ahmet Selim Teymur, Ziyad Nemli, O.Nuri Poyrazoğlu, Adnan Binyazar, İbrahim Dizman, Prof. Dr. Hamza Zülfikar, Ahmet Muhip Dıranas, Orhan Karaali, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ali Çolak, Gülten Akın, benim Trabzondan yakından tanıdığım Subutay Hikmet, Necati Cumalı, Dursun Akçam, Ahmet Arif, İlhan Demir Aslan, Nazım Hikmet, Cemal Süreya, H.Hüseyin Korkmazgil, Behçet Necatigil, Rüştü Onur, Cahit Külebi, Burhan Özben,Çetin Altan gibi isimler benim zevkle ilgi duyduğum eserlerinden dolayı tanıdığım ve sevdiğim imzalardır.
Kitapta hoşuma giden ve okurken altını çizdiğim bazı tümceler, şiir dizeleri vardır. Bunların bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum. Örneğin öğretmeni şair Nabi Üçüncüoğlu’nun ULAMA adlı şiirinde: Üçgen, dörtgen ulama ulama / Büyüdü dünyanın yarısı “ (s,27), Bir başka şiirinde şunları yazıyor:
“Bir elma ağacının bu akşam
Hanımlara, beylere selamı var
Gümüşhane’nin Godil Deresi’nde
Kan dünya kadar” (s. 42),
Öğretmen ve hukukçu Baki Akgül şiiri ve şairi iyi tanıyor.Bunları irdelerken Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye destanından şu dizeleri vermeden edemiyor:
(…)
Dövüşü pir aşkına,
Yaralandı birkaç kere
Ve saire
Ve kavga bittiği zaman
Ne çiftlik sahibi oldu ne apartman.
Kavgadan önce Kartal’da bahçevandı…(s,55)
*** ***
Kır keçiyi sattım pazarda
Pantul aldım, kâat aldım pul aldım
Beni enstitüye gönder, Müdür Beyim
Ellerinden öperim. (86)
Baki Akgül öğretmeni Nabi Üçüncüoğlu’na sevdalıdır, hep onun gibi olmak ister. Birçok yazılarında onun şiirlerinden örnekler veriyor. İşte bunlardan bir iki dize daha:
“Ben öğretmenim
Anadolu’mun en yeni kitabı, uzun
Van Gölü’nden Marmara’ya okunmuş
Ellerimin üzerine, parmaklarıma
Saygıların en güzeli konmuş.
Sevgili öğretmenime özlem duyarak onu çok seven bir öğrencisi olarak, ona saygılarının en güzelini sunarak bitiriyorum” diye yazıyor Baki Akgül.( Kıyı. Sayı: 7, Şubat 1982 ), Dağlarca’dan bir dize “ Türkçem, benim ses bayrağım” (s.47),“Ellerimin üzerine, parmaklarıma / Saygılarımın en güzeli / Ölünce kirlerimizden temizleniriz / Ölünce birde iyi adam oluruz” “Saygıların en güzeli konmuş” (s.72), “Buğdayların tarla tarla Torul’dan Edirne’ye Çemişkezek’e selam’ı var “ (s.79),
Baki Akgul yazılarında çoğu zaman “ Dilimiz ve Sorunları” konusunda yazılar yazar. Ortaokul Dilbilgisi kitaplarında yapılan aksaklıkları çekinmeden ortaya koyar. Özellikle Tahir Nejat Gencan’a, Ediskun Baha Dürder’e yapılan hatalardan dolayı göndermelerde bulunur. Yazılarında “ Edat Tümleçleri ve Cümle Öğeleri” konusunda yapılan aksamaları ve yanlışları yazılarıyla Kıyı ve Türk Dili dergilerinde yazmaya çaba gösterir. ( Tür Dili Sayı: 153, Haziran 1962, Türk Dili Sayı: 190, Temmuz 1967,Türk Dili Sayı:195, Aralık 1967, ve Kıyı dergisi, Sayı:5, Eylül 1969),Türk dili, Türkçemiz - Dilbilgisi konusunda Özellikle Türk dili dergisinde çeşitli makaleler yazdığını ve yapılan hatalardan söz ettiğini görüyoruz. “ Alaca Danayı Sormak “ başlıklı yazısında özetle şunları yazıyor:
“ Dil konusunda, yazım konusunda insanı çıldıracak şeyler oluyor. Sanki bu alanda belli kurallar, birtakım ilkeler yok. Özensizlikler, savrukluklar, aldırışsızlıklar öyle yaygın ki insanın “ pes” diyesi geliyor. Gazetelerimiz, televizyonlarımız, dergilerimiz bir vurdum duymazlık içindeler ki sorma gitsin.
Biz artık yazarken “ kar ile kâr”ı, hala ile hâlâ, aynı şeyler mi yazımları aynı olsun? Düzeltme iminin kaldırıldığı konusunda yanlış bir kanı var. “ çok şükür bu yanlışlık sonradan düzeltildi. Bu yazım işinden hatadan dönüldü. Şimdi yerine göre sözcükler şapka veya yazım imi kullanılıyor. Baki Akgül yukarıda sözü geçen “Alaca Danayı Sormak“ başlıklı yazısında çok şeyler yitirdiğimizi anlatmaya çalışıyor. Ve sözü şöyle pek duyulmayan bir atasözü ile bağlıyor.
“Nahır gitti elden, sen evdeki alaca danayı soruyorsun.” (s,122).
Yazımın bir hayli uzadığını fakındayım. Değerli öğretmen, hukukçu Baki Akgül hakkında ölümünden önce ve daha sonra ardında yazı yazanları da adlarını vermek istiyorum: Ahmet Özer, Cemal Aydın, Fusun Üçüncüoğlu Akyener, Av. Mehmet Altınkılıç, Ömer Güner, Gündoğdu Sanımer, Zekeriya Saka, O.Nuri Poyrazoğlu, Turgut Akgül, Ahmet Esen, Şerafettin Saatçı,Yusuf Gür, İsmail Odabaş, Adnan Binyazar, Öğrencilerinden: Hayrettin Günay, Ayla Çebi, Orhan İzcan, Haluk Yolsal, Tevfik Tunç,Mustafa Aydemir,Samiye Genç, Gülşen Metiner. Söyleşiler ve ailesinden olanlar: Ergun Altun, Ahmet Özer, Eşi öğretmen Cemile Hanım, Ali Mustafa,Raif Özben, Çocukların Gözüyle Yazılanlardan: Abdurrahman Bigehan Akgül, Özlem Akgül Aygün, Bilginer Akgül ve Ahmet Özer’in “ SON SÖZ” yazısıyla kitap bitiyor.
SONUÇ: Öğretmen, hukukçu Baki Akgül yazıları ve kişiliğiyle Karadeniz yöresinde ve özellikle yaşadığı kenti Trabzon’da sanat, kültür dergilerinden ( Kıyı dergisi, Karadeniz Ekspres, Cumhuriyet, Türk Dili,Varlık) gibi dergilerde aranılan sevilen bir öğretmendi.02 Nisan 1985 ‘te öğretmenlikten emekli oldu.17 Aralık 2002 ‘de yaşama veda etti. Vasiyeti üzerine mezar taşına Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin şu sözleri yazıldı:
Naçar kalacak yerde
Nagah açar ol perde
Derman ider ol derde
Mevlâm görelim neyler
Neylerse güzel eyler…( s. 259)
Değerli şair,yazar dostum Ahmet Özer’i bir vefa borcu bağlamında yakında tanıdığı öğretmen, hukukçu Bakı Akgül’ün hayatı, eserleri hakkında okumaya değer bir eser hazırlamışlardır. Böylesine yorucu ve titizlikle yarınlara kalıcı bir yapıt hazırladıklarını görüyorum. Adı geçen eserni severek okuduğumu belirtmek isterim. Bakı Akgül hakkında inceleme ve araştırma yapacaklar için önemli bir kaynaktır diye düşünüyorum.
Sayın Ahmet Özer’i bu özverili çalışmalarından ve emeğinden dolayı kutluyor, değerli öğretmen, yazar Bakı Akgül’ü ölümünün 15.Yılında saygıyla ve rahmetle anıyorum. 1993- 1995 yılları arasında Karadeniz, Ordu’da çalıştım. Böylesine değerli bir meslektaşımı tanımadığıma cidden üzgünüm. Işıklar içinde mışıl mışıl uyusun diyorum. Sayın kadim dostum Ahmet Özer’e de selam ve saygılarımı sunuyor, daha nice eserlere imza atmasını diliyorum.
Abdülkadir GÜLER
30 Nisan 2017- SÖKE