AK Kaşıklar

Ak gözlü vardır; Ak parti vardır hatta yumurtanın bile akı vardır.

Üçüncü Köprünün adı Yavuz Sultan Selim olacakmış; bu Osmanlı Padişahı bir mezhebin mensuplarına dünyayı dar etmiş; kılıçtan geçirmiş. Caniymiş katilmiş; onun adı oldukça büyük ve pahalı bir köprüye verilemezmiş.

Fatih Sultan Mehmet’in ikinci köprüye adı verildi ama…

Kendilerinin çıkarttığı bir kanun yüzünden; kaç şehzadenin cellatlar nefesini kestiler? Bu şehzadeler alevi miydiler?

Nalıncı keseri gibi yontmaktan ne zaman vazgeçilecek?

İktidarı eleştiren zihniyet; nedense hep çıkmaz sokaklara giriyor.

Tabii ki bu zihniyet AKP’nin ekmeğine yağ sürüyor.

Köprü inşasında kaç ağaç katledildi; edilecek diyen var mı?

Ağaçlar canlı varlıklar değiller mi?

Bu ülkede Alevi Sünni karşı karşıya gelemez, gelmez.

Bir zamanlar öyle olmuş olabilir; o zamanlar geride kaldı.

Alevisininsünnisinin hedefleri aynı; ayın sonunu getirebilmek; kredi kartı borcunun astronomik boyutlara ulaşmasını engellemek.                                                                                                                                                                                                              

Sütten çıkmış ak kaşık gibi gelmişi geçmişi tertemiz; ne bir kul ne de bir efendi bulunur ekseni kaymış bu âlemde…

İnsanoğlu ve ondan oluşan guruplar cemaatler; içlerinde yeterince defolu elementler barındırır.

 Söz uçar yazılanlar uzunca bir süre demir atar; icabında gün gelir yazanı yazdıklarından ötürü pişmanlığa bile sürükler.     

Üçüncü Köprünün adını kim koymuş bilmiyorum.

Ülkenin illerine tek tek sorulsaydı.

Sonuç ne çıkardı kim bilir?

İçimden bir ses “SIRAT” Köprüsü olabilirdi diye fısıldayıp duruyor.

İyi ki halka sormadan Yavuz Sultan Selim’de karar kılmışlar.

Herkesi eşit şekilde mutlu etmek kolay mı?

Değil!

Öyle ise hayırlara vesile olsun.

İstanbul trafiği de pek fazla sevinmesin.

Her Osmanlı Hünkârı adına bir köprü kurulsa da nafile…

31 Mayıs 2013 Cuma

Alev Meisel/İzmir