Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ağustos '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Aklımdan geçenler

Aklımdan geçenler
 

Objektifimden...


Bir söz...

"Ben sahip olduklarımın tadını çıkarmayı öğrendim hayatta. Sahip olamadıklarımın ve olamayacaklarımın acısına ise ayıracak zamanım yok. Hayat çok kısa." demiş Mina URGAN. Bir arkadaşım geçen gün okudu bu sözleri. Aklımdan, ben de ...diye geçirdim. İnsan sahip olduklarından ve elde edebileceklerinden daha fazlasını isterse, nasıl mutlu olabilir ki... Mutlu olabilir mi?

Memleket o halde ki... güncel siyasi konularını okudukça ve izledikçe içime kasvet çöküyor... Bu kasveti, en kolay, farklı konularda yazarak dağıtabiliyorum. Yazdıkça başka diyarlara göçüyorum, işte bu yüzden yine sayfamdayım ve öncelikle, her zaman olduğu gibi, kendim için, aklımdan geçenleri yazıyorum.

Bir kitap...

Yakında bir kitap okudum. Mustafa Kemal ve Miti Kovaçeva Umutsuz bir aşkın öyküsü - Liliana Serafimova. Atamızın, 1913 - 1914 yıllarında, Sofya - Bulgaristan askeri ataşelik görevinde bulunduğu dönemi ve general Kovaçev'in kızı olan Miti ile aşkını konu ediyor. Bir anı kitabi ve ben orijinal dilinde okudum. Kitaplar hakkında yazmayı seviyorum, fakat neden bilmiyorum bu kitap hakkında düşüncelerimi uzun uzun yazmak gelmiyor içimden. Belki de kendimce bu aşkı, kabul etmek istemediğimdendir. Gerçekte neler yaşandığını bilmiyorum, kitapta Atamız, Miti'ye âşık olup, evlilik teklifi ediyor, duygularını paylaşan Miti teklifi kabul ediyor. Fakat kızın ailesi bu evliliğe izin vermiyor...Okurken fark ettim ki, Atamızı, hiç kimseyle paylaşmaya dayanamıyorum, geçmişte bile olsa...Haksızlık olduğunu bildiğim hâlde, Atatürk'e hiç bir kadını, eş, olarak yakıştıramıyorum, hele Bulgar bir kızı, asla...O kendisini, halkına adamış bir gerçek Önder...Halkı için düşlediklerini, sadece hayâl olarak değil, gerçeğe dönüşmeyi başaran, benim gözümde olağanüstü büyük bir lider.Modern, dünyaya açık bir Türkiye görmek istemiş ve bunun için elinden geleni yapmış. Onu büyük işlerin adamı olarak tahayyül ettim her zaman, küçük, sıradan dünyevi işlerinden çok daha yükseklerde.Tabii ki her şeyden önce o da bir insan, beden ve kandan oluşan, capcanlı , tutkuları olan, hata yapan, âşık olabilen bir insan. Miti'den etkilenmiş de olabilir, o zamanlar hayatının baharındaymış, Miti ise İsviçre'de eğitim görmüş, belli bir kültüre sahip genç bir kız. Her ne kadar kitabın orijinal adı: Atatürk'ün Umutsuz Aşkı, olarak yazılmış olsa da, bence bu Miti'nin umutsuz aşkı. Kitabın son satırlarından etkilendim. Miti hayata veda ederken, Atatürk'ü gördüğünü söylüyor, rivayetlere göre, insan öte aleme göçerken, daha önce sevdiği bileri bu bilinmeze doğru yolculukta ona yardımcı oluyormuş...Kim bilir? Bir kadının, ömür boyu süren, umutsuz aşkını sezdim sayfalardan...

Aşk...

Evlilik aşkı öldürüyor mu? tartışması vardı blogta. Benim bu soruya cevabım, hayır. Aşkı, cinsellik öldürüyor. Bunu da nereden çıkarttım? Aşk, evlilikle sonuçlanmasa da , ilişkide cinsellik varsa o aşk ölmeye mahkûmdur, çünkü sonuca ulaşılmıştır. Cinsellik, hayatın en temel, en harika, en özel hazlardan birisidir ve hayatın devamlılığını sağlamaktadır. İki insan neden birbirlerine âşık olur, içgüdüsel olarak hayatın devam ettirmeleri arzusundan, bu doğamızda var. Hangi iki âşık, sadece gözlerinin içine bakar, önünde sonunda, yol cinselliğe gider, yani sonuca. Bana göre aşkın en güzel tanımını Aşık Veysel yapmıştır: " Seversin, kavuşamazsın, aşk olur" Neden? Çünkü o sevdada sonuca ulaşılamamıştır ve hep aşk olarak kalmış. Evlilik, yuva kurmak çok ayrı ve kutsal bir şey, doğru seçimler yapılmış ise, aşkla başlayan, ortak amaçlar uğruna, temeli sevgiye dayanan özel bir beraberliğe dönüşür.

Kısa bir hayat felsefesi...

Öyle ya da böyle, hayat çok kısa. Atatürk, 1914 yılında Sofya'da, bir arkadaşına, etkilenmiş olduğu dizeleri okuyor : Hayat kısa.Biraz hayal, biraz aşk, ve sonra : İyi Günler! Hayat boş. Biraz ekmek, biraz umut ve sonra:İyi akşamlar!

Nezih bir mekan...

08.08.10 tarihi, pazar. Evde sıkılmış, sıcağa rağmen, maaile dışarıya çıktık. Alış veriş ihtiyaçlarımızı tamamladık ve eşim farklı bir yerde yemek yiyeceğimizi söyledi- VAPİANO. İçeri girer girmez, bizi karşılayan güler yüzlü bir kız, Hoş geldiniz' den, sonra tuhaf bir soru sordu: Daha önce gelmiş miydiniz? soruya şaşkınlıkla soru ile cevap verdim: Daha önce gelmemiz mi gerekiyordu? Eşime çevirdim bakışlarımı. Yeşil gözleri ışıl ışıl, bizim şaşkınlığımızla eğeleniyordu... Meğer kısa eğitimden geçmemiz gerekiyormuş. Saat 20:00 civarı ve lokantanın müşterisi sadece bizim aileydi... Ellerimize siparişlerimizin işleneceği kartlar ve küçük alarm cihazı tutuşturdular, nasıl kullanmamız gerekiyor anlattılar. Eşimin de yadımlarıyla siparişlerimizi verdik... Pizza hamurları gözümüzün önünde açıldı ve istenen malzemeler ile hazırlandı. Lokanta bomboş olunca yer seçmek sorunu da oldu... Sonunda üst katta, ortasında zeytin ağıcı olan bir masayı seçtim ve yüksek ahşap taburelere yerleştik. Ben, şakayla karışık: Vapiano'yu bizim için kapattığına inanamıyorum! Hep hayalini kurmuştum böyle bir gecenin... Eşim : Ben de yeni keşfettim burasını, nedense pek tutulmadı onun için hiç müşteri yok, ya da yeterince reklamı yapılamadı. Bence nezih bir yer... Hakikaten çok güzel bir makarna ve pizza restoranı, sıra dışı dekorasyon, hoş müzik, her masada fesleğen ve nane saksıları... Küçük alarm cihazın ötmesiyle pizzaların hazırlandığını haberi aldık, incecik çıtır çıtır pizzaları kendimiz aldık. Yanında birer kadeh beyaz şarap, çocuklara kola... Salata ise çok taze ve nefisti. Bu satırlarımı okumaya zahmet edenlere, gidilesi bir yer diyorum. Sıra dışı bir atmosferde, farklı lezzette pizza veya makarna yemek tercih edenler için. Fiyatlar ortalamanın biraz üstünde yine de makul. Ben kendimi yurt dışındaymışım gibi hissettim ve sevdiklerimle çok hoş vakit geçirdim.

Yaşamda mutlu anlar var... kıvılcım gibi... yıldız kayması gibi, onlar da tadımlık. Önemli olan onları yakalayabilmektir.

 
Toplam blog
: 144
: 1854
Kayıt tarihi
: 13.03.08
 
 

Doğduğum ve büyüdüğüm şehir Kırcali, Bulgaristan. Yıl 1964. Makina Mühendisiyim. Evli ve iki çocu..