- Kategori
- Siyaset
AKP içinde Kürt paradoksu
Öyle anlaşılıyor ki AKP içinde Kürt sorunu ve onun çözümü yolunda bir karmaşa, bir kafa karışıklığı var; bu anlamda iktidar partisinin yaşadığı paradoks ister istemez kamuoyunda da bir fikir bulanıklığına yol açıyor.
Bir yandan Türkiye’de tam 30 yıldır süregelen bir savaşın, bir büyük travmanın son bulması adına kendinden önceki hiçbir hükümetin cesaret dahi edemediği hamleleri atan da bu hükümet, öte yandan bu cesarete bire bir ters düşecek söylem ve düşüncelerde direnen de yine bu hükümet.
Bir yandan daha birkaç gün öncesine kadar hükümetin bizatihi başındaki insan R.Tayip Erdoğan Kürt Sorunun çözümü ve tam 30 yıldır PKK ile yaşanan savaş ve çatışma ortamının fiili olarak son bulması adına Türkiyede şimdiye kadar hiç kimsenin değil söylemek, düşünmekten dahi çekindiği “Öcalan’ı muhatap alma meselesini” üstüne basa basa dille getirirken, öte yandan aynı partinin anayasa profesörü Burhan Kuzu “anadil de eğitim” isteminde bulunanları “şeytanın oyununa” gelmekle suçlayacak ve bir halkın en demokratik hakkını kendince aşağılayacak kadar çağdışı bir tutum sergileyecek !
Şimdi biz hangi AKP‘ye inanalım, cidden 30 yıldır akan kanın durması, büyük sosyolojik ve ekonomik yıkımlara açan bu büyük travmanın nihayetlenmesi adına İmralı’ya, savaşın muhattabı sayılacak tek kişiye Öcalan’a heyet göndermeyi göze alacak kadar kararlı ve cesur olan AKP’ye mi, yoksa bir halkın en insani ve en demokratik talebine 3. dünya politikacısı standardı ile yaklaşan sözüm ona bir anayasa profesörünün bu kadar çağdışı ve toplumsal uzlaşıyı sekteye uğratacak bir AKP’ye mi inanalım?
Kuşkusuz AKP içinde statükonun ve milliyetçiliğin ekseninde dönüp duran onlarca politikacının varlığını çoğumuz biliyoruz, AKP ‘nin birinci döneminde açılım politikasının istenen amaca ulaşamamasında parti içindeki bu kesimin etkin rolü gün gibi açık, ama şu gerçeği unutmamak gerekir ki başta Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözülebilmesi adına kararlı ve dimdik duracak bir iradeye sahip olmak gerekir.
Başbakan eğer bu kararlılığı gösterebilirse, milliyetçi ve statükocu kesimin tüm engellemelerine rağmen barışa elini uzatabilirse işte o zaman akan kanın durabilme ihtimali doğar.