Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '08

 
Kategori
Siyaset
 

AKP ve Ergenekon

AKP ve Ergenekon
 

İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında görevden alınan, içinde siyaset yaptığı Erbakan’ın partisi de kapatılınca, hiç ummadığı bir anda kendini lider pozisyonunda bulan R.T.Erdoğan ve AKP’si siyaset yasağına ek olarak kapatılma ile karşı karşıya. Bu sürecin tam merkezine de Ergenekon oturmuş durumda. Ülkeyi bölüşme kavgası, adeta bol action’lı bir filmin platosuna götürüyor bizi.

AKP, 27 Nisan Muhtırasına kadar, mevcut konjonktürün de kısmen zorlaması ile demokratikleşme ve AB konusunda adımlar atacağını beyan etmişti. İşin sadece beyan olarak kalmasının gerekçesini de ‘asker bırakmıyor’ söylemine oturtarak, demokrat makyajı ile bayağı yol alacağını hesapladı. 27 Nisan muhtırası ve sonrasında yapılan 22 Temmuz Seçimleri ile birlikte, AKP’nin ‘demokrasi makyajı’ kağıt mendillerle silinecek halden çıktı. Dolmabahçe Protokolü ile AKP, Genelkurmay ile uzlaşarak ‘çift güç’ esasına dayanan koalisyon hükümetini kurdu. Türbana karşı hava ve kara operasyonuna izin verdi Erdoğan. Bu işbirliğinin sonucunda Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olduğunun da altını çizmeli. Tam da kara operasyonunun bitiş, sonuç anlamında ciddi eleştirilere maruz kaldığı bir dönemde, AKP’ye kapatma davası açıldı. İddianame, bilindiği gibi laiklik karşıtı gerekçelere dayandırılmıştı. Türban’ın üniversitelere girmesi karşısında askerin suskunluğu (ki en büyük hassasiyetimiz türban diyorlardı), kara operasyonunun bitişi konusunda Başbakan’ın habersiz olması ve bu bihaber durumu sorun etmemesi, operasyonun bitiş şeklinin ve sonucunun fiyasko addedilmesi ve bunun alenen tartışılması sürecinde, Erdoğan’ın Y. Büyükanıt’ı cansiperane savunması, Dolmabahçe uzlaşmasının yürürlükte olmasının göstergeleriydi. Sürekli askerin sözcüsü gibi duran, sivil siyasete olabildiğince uzak CHP’nin, bu uzlaşmadan rahatsız olduğunu belli etmesi gecikmedi. Aldatılmış hissine kapılan Baykal, ilk fırsatta Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’a yüklenmesinin altında yatan bu aldatılmışlık ve terkedilmişlik hissiydi.

Kapatma ile karşı karşıya kalan AKP, kapatılan partiler geleneğinden gelen milletvekillerinden oluşmakta. Buna rağmen partilerin kapatılmasını engelleyecek yasal düzenlemelere gitmek yerine, bizi nasılsa kimse kapatamaz, başkasından da bize ne kurnazlığına yatmalarının bedelini ödemeyle karşı karşıyalar. DTP’ye kapatma davası açılınca, hukuksal sürecin bitmesini bekleyelim diyen, yine DTP hazineden yardım almasın diye bir saatte kanunları değiştiren AKP ve lideri Erdoğan, şimdi feryat figan halindeler. Zamanında yargısız infazların baş sorumlusu Nusret Demiral’ın MHP üyeliği silinince ‘yargısız infaza uğradım’ demesindeki ironinin bir başka benzerini yaşatıyor AKP bize.

Bu ironinin hazzını yaşayamadan Ergenekon yapılanması ile ilgili devam eden gelişmeler yeni ironiler tattıracak bize anlaşılan. Ergenekon yapılanmasını anlamak için, 1952 yılında Korgeneral Daniş Karebelen tarafından kurulan Seferberlik Tetkik Kurulu’na kadar gitmeye gerek yok (CIA, Ergenekon ve komando kamplarından bugüne adlı yazıma bakılabilir). 1990’ların başında Çiller elimde öldürülecek Kürt işadamlarının listeleri var derken ve bu listeleri medya karşısında sallamasından sonra Bolu-Sakarya-Sapanca üçgeninde öldürülmüş Kürt işadamlarının cesetleri ile karşılaşıldığında, zamanın Özgür Gündem’i adresi çok açık ve net bir biçimde söylemişti: Jitem ve yapılanmanın görünen kısmındaki ayağı Veli Küçük. O zaman iktidarın bölüşümünde sorun olmaması ve öldürülenlerin de Kürt olması nedeniyle, bu gün temiz toplum diye maskaralık yapan medyanın, o zaman olanlar için ‘kendi kendilerini öldürüyor’ diye yazıp çizmeleri akıl tutulması yaşamayanların hafızalarında taptaze hala.

Ergenekon operasyonunun ilk etabında şaşırtıcı hiçbir isim yoktu, tamamına yakını zaten deşifre edilmiş isimlerdi. Doğu Perinçek, Kemal Alemdaroğlu ve İlhan Selçuk’un gözaltına alınmaları ile kızıl elma koalisyonun ulusalcı kanadı da operasyon çerçevesinde arzı endam eyledi. AKP’ye açılan kapatma davası ve Ergenekon operasyonunun buna paralel eş zamanlı hızlanmış olmasının altında birçok şey yatmakta. Kimse AKP’nin, adına kontrgerilla, paramiliter güçler, Jitem veya güncel adıyla Ergenekon denilen kirli yapılanmayı tasfiye etmeye çalıştığını düşünmesin. Son gözaltılarla birlikte operasyonun şekli ve varılmak istenen hedefleri de belli oldu. Yukarıya doğru bir hamle yerine, paralel bir genişleme gösteren tutuklamalar ve gözaltılar mesaj nitelikli. Deşifre olmuş isimlerin tasfiyesinden başka bir şey değil bu. Aksini düşünebilmemiz için, daha üst düzeyde asker kökenlileri hedefleyen bir sürecin başlatılması gerekmekte. Bu operasyon, bu haliyle Ergenekon yapılanmasının istediği noktada. Operasyonun işaret fişeğini dahi kendilerinin fırlatmış olmaları muhtemel.

AKP ve Ergenekon (bileşkesi: milliyetçi, ulusalcı, bürokrat, asker, akademisyen, gazeteci, mafya baronlarının içinde bulunduğu devasa bir yapılanma) arasındaki paylaşım kavgası bir yerde duracak. Bu kavgadan AKP bazı mevziler kazanacak, Ergenekon yapılanması da zararlı çıkmayacak. Hrant Dink’in öldürüleceği bilgisi kendilerine ulaştırılan İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürünün hala işlerinin başında bulunmalarının da bu kavga ile bağlantıları var. İşin özeti şu ki: Fethullah ekibi ile kendisini bu ülkenin sahibi zanneden bu paramiliter yapılanma güç kavgasına tutuşmuş durumdalar. Klasik deyimle: filler tepişiyor, çimenler eziliyor.

 
Toplam blog
: 67
: 1679
Kayıt tarihi
: 11.08.07
 
 

Adıyaman'da doğdu. ilk ve ortaöğrenimimi yatılı bölge okullarında okudu. İzmir 9 Eylül İktisat Fa..