- Kategori
- Şiir
Akrostiş
Akrostişin sözlük anlamı TDK'nın sözlüğünde şöyle açıklanıyor; Her dizenin ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okunduğunda ortaya bir sözcük çıkacak bir biçimde düzenlenmiş manzume, muvaşşah, tevşih.
Bizim kuşak lise döneminde yazıyla çiziyle pek bir ilgiliydi. Tabiî o yıllarda imkânlar da kısıtlı olduğu için kendi romantizmimizi kendimiz yaratırdık. Bu da genellikle şiirler olurdu. Ezbere şiir okumayan bir edebiyat bölümü öğrencisine zavallı gözüyle bakardık. En ağdalı dizelerle süslü şiirleri ezberleyenlere ise gıpta ile bakılırdı.
Yine o yıllarda duyguları şiirle anlatmak modaydı. Kendi yazdığınız şiir olması da gerekmezdi. Duruma uygun bir şiir pekâlâ işinize yarardı. Bir erkek bir kızı sevdiğini söyleyecek, ama utanıyor. Hemen şu en bildik, en klasik dizeleri yollardı;
Seviyorum ama kimi?
En tatlı birisini.
Nasıl anlatsam sana?
İlk harflere baksana!
Bu dizeler meramı anlatmış olur, bazen güzel bir arkadaşlığın başlamasına neden olurdu. Doğal olarak ilk öğrendiğim akrostiş buydu. Öyle hoşuma gitmişti ki şiirin baş harflerine saklanmış bir sözcük okumak. Aklıma gelen pek çok şeye akrostiş yazdım. Arkadaşlarımın adlarına, öğretmenlerime, çiçeğe, böceğe. Keşke saklamış olsaydım diye hayıflanırım kimi zaman.
Sonradan yine akrostiş yazmaya başladım. Büyük bir bölümünü arkadaşlarım için yazdığım ve kopyalarını saklamadığım için hiçbiri elimde yok şu an. Bugünlerde gündemimde şiir ağır bastığı için akrostişlerimin bazılarını paylaşmak istedim. Buna da yaşadığım şu olay sebep oldu. Bir akşamüstü sevgili arkadaşım, ressam Halide Soysal ile parkta sohbet ediyorduk. Ona bazı şiirlerimi yollamıştım, çok beğenmişti. Akrostiş yazmayı çok sevdiğimi, bir konu verilince bir solukta akrostiş yazabildiğimi, isterse bir konu seçmesini, hemen o anda nasıl yazdığımı görmesini söyledim. Parkta da sürekli yaşayan birkaç kedi ailesi vardır. Halide konuyu kedi olarak seçti. Ben de hemen oracıkta şu akrostişi yazdım;
KEDİ
Kaybolmuş çocukluğumun mırıltısı
Evin tahta merdiveninde pati tıkırtısı
Dolanır kuyruğu misali anılarıma
İnce bir çocukluk günleri çağrısı
Size çocukça gelebilir ama, benim için anlamı çok büyük. Hem, takdir edersiniz ki, bu akrostiş sadece 2 dakika içinde yazıldı. Eski Antalya evlerinde geçen çocukluğum, kedilerimiz, tahta merdivenlerden çıkan ses kılavuzuydu duygularımın.
Daha önce de buna benzer bir şey yaşamıştım. Yine bir arkadaşım bir anda yazamayacağımı iddia edip, sandal üzerine bir akrostiş yazmamı istemişti. O zaman da şu dizeler çıkıvermişti ortaya;
SANDAL
Sularda salınan büyülü bir salıncak gibi
Akşamı karşılar günbatımı boyanmış tablolarda
Naif bir kuğudur maviliğinde denizlerin
Dayanır dirençli bir insan gibi fırtınalara
Asılı kalır düşlerim küreklerinin ucunda
Lâlezarın bağbanı gibi denizi bekler kıyılarda
Sanırım önceden belirlenmiş harfler olunca ve yazılacak konu hakkında bir fikir sahibi olunca kolay yazılıyor akrostiş. Baştaki harflerle konunun özünün birlikteliği de önemli benim için. Oysa akrostişte bu olmazsa olmazlardan değildir. Konu farklı, baş harflerden çıkan sözcük farklı olabilir. Ben kendi tercihime göre yazmayı seviyorum. Bir örnek daha yazayım bu konuda;
UZAY
Uzanmak ister misin yıldızlara,
Zincir gibi sağlam halkalarla?
Asar mısın kendini ay ışığına,
Yok olur musun benimle gökyüzünde?
Bu da bütün blog dostlarıma armağan olsun;
BLOG
Birleşir bir e-günce dünyasında yürekler
Lâl olsa da diller, klavyeyle her derdini söyler
Okunma sayısı azmış, çokmuş umursamaz
Gayesi paylaşmak olan hanımlar, beyler
Sevgiyle, esenlikle, şiirle kalın!