Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '08

 
Kategori
Anılar
 

Amerika(ymış).

Birçok kişi Amerika’yı hala rüyalar ülkesi zannetmekte ama bu konuda bence çoğu kişi yanılmakta. Amerika’ya il gittiğimde daha 19 yaşımdaydım ve tahmin edebileceğiniz gibi herşey çok daha toz pembe ve herşey çok daha kolay geliyodu insana o yaşlarda. Bu dezavantajın yanında genç yaşta oraya gitmenin birçok avantajından da çok güzel faydalanmadım değil tabiki. Ama bir gerçek vardı ki. Amerika gerek hükümet bazında gerek toplum bakımından diğer insanları her ne kadar kendilerindenmişler gibi gördüğünü göstermeye çalışırken, bir o kadar da yabancı insanları gerek koyduğu kurallar ile gerek halkın sergilediği davranışlar ile dışlamaya devam etmektedir.

Orda kaldığım 5.5 sene içersinde hem üniversite bitirdim hem de hayatımı devam ettirebilmek için sürekli çalışmak zorunda kaldım. Bu benim kendi seçimim olmasından dolayı herhangi bir şikayetim olmadı her ne kadar o yaşta bir insan için gerçekten zorlayıcı birşey olsada. Rüyalar ülkesi diye gittiğim ülkede her rüyamı gerçekleştirebilme fırsatım gerçekten de oldu. Ama bunların hepsinin yüksek birer bedeli oldu. Her ne kadar ben bu bedelleri ödeyebilecek fırsatları yakalasamda bu bedelleri ödeyemeyecek o kadar çok insan vardı ki, hayatlarının nereye gittiğini bilmeden yaşamak zorunda kaldıklarının bile farkında olmadan rutin ve monoton hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlardı.

Üniversite yıllarımda okul parasını çıkartmak için o yıllarımdan vazgeçmek veya herkesin yaşadığı hayat standartlarını yakalamak ve herkes gibi olmak isterken borç batağına saplanmak. Araba taksitelerini yetiştirmek için açılmış banka hesaplarının kredi kartlarıyla cebelleşmek bunlardan sadece birkaçı. Bu saydıklarım bir kişi için ise bir ailenin yaşadıklarını düşünmek bile insanı korkutmaya yetiyor.

Türkiye’den bakınca herşey daha güzelmiş gibi geliyor bir çok kişiye ama emin olun ki Amerika rüyası gerçekten hayatınızın en büyük macerası olabilir. Bazen kendinizi o kadar yalnız hissediyorsunuz ki kendinizi derin sularda yakalanıp bir kavanoza konmuş bir balık gibi hissediyorsunuz. Her ne kadar o kavanoz daha temiz olsada, her ne kadar yemeğiniz daha düzenli olsada yalnızlığınız da bir o kadar daha yalnız oluyor.

Ne zaman ki kendinize bir arkadaş yoldaş bulmaya çalışsanız bu arkadaş ya farklı kültürden gelmiş birisi oluyor yada kendi yalnızlığı için yani bir amaç uğruna size yanaşmış birisine denk geliyorsunuz. Tabi li bu tip menfaate dayalı dostluklarda sadece menfaatler süresince yalandan bir düzen içinde devam ediyor ve hayat böyle sürüp gidiyor.

 
Toplam blog
: 42
: 2128
Kayıt tarihi
: 21.05.08
 
 

1982 Ankara doğumluyum. Üniversite eğitimimi yurtdışında tamamladıktan sonra bir süre yurtdışında..