Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '08

 
Kategori
Anılar
 

Yağdır mevlam su

Yağdır mevlam su
 

AYDINCIK (MERSİN)


Kış ortası. Kıyıya oldukça yakın yürüyorum. Dalgalarının ayakkabımı ya da pantolonumun paçalarını ıslatmasından korkmuyorum. Deniz çarşaf gibi, masmavi. Gökyüzü pırıl pırıl; kara bulutlar dinlenceye çıkmış. İnişe çoktan geçmiş, uykuya çekilmek üzere olan güneşin son ışınları vuruyor sırtıma, hafiften terliyorum.

Denize uzanan kayalara bakıyorum. Yan taraflarında yarım metre kadar beyazlık var. Su çekilmiş, yok olmuş. Yosunlar kurumak üzere. Bedelen ve gökçüller “dalga duasına” çıkmaya hazırlanıyorlar. Peki nere gitti bu su? Buharlaşıp uçmadı ya. Keşke buharlaşıp yağmur olarak geri dönseydi. Yağmura da hasretiz iki buçuk aydır. Yoksa 18. Yüzyılda yaşamış meşhur Fransız kimyacı Lavoisier yalan mı söyledi? “Hiçbir şey vardan yok olmaz ve yoktan var olmaz, ” teorisi iflas mı etti? Kütlenin Korunumu Kanunu kadük mü oldu?

Bu sorulara yanıt ararken, yıllar öncesini düşledim bir ara: Tanin Gazetesi yazarlarından Ahmet Şerif 1910 yılında, at arabasıyla Mersin'den Taşucu'na; oradan da bir Yunan vapuruyla Gilindire'ye gelmiş. “ Gülnar Kazası’nın merkezi olan Gilindir üç yüz evden fazla değildir. Bir dağın eteğine kurulmuş. Tabii bir limanı var ve ancak küçük deniz araçlarının girebilmesine uygundur. Liman evvelce daha geniş iken Süveyş Kanalı’nın açılmasından sonra darlaştığı ve yavaş yavaş suyun çekilmekte olduğu mahalli söylentilerdendir…” diye yazmış anılarında.

Yeni bir kanal daha açıldı da oraya mı aktı bu su? Fay hattında bir kırılma oldu da oraya mı kaçtı acaba? Yoksa Veysel ağabeyimin anlattığı anısı mı gerçekleşmişti?

“1970 başlarıydı, evlerde daha içme suyu yoktu. Soğuksu deresinden de sadece seracılığa yeni yeni başlayan insanlar yararlanıyordu. Ama ne olduysa oldu, Soğuksu kurudu.

Gediz depremi de o yıl olmuştu. Derenin kurumasıyla ilgili sık sık yorumlar yapılıyordu o günlerde. Bir seferinde yaşlılardan biri “ Soğuksu hacca gitmiştir. Dere onun için kurur. Her kırk yılda bir bu böyle olur. Hacdan dönünce, Soğuksu akmaya başlar, ” demişti de kimimiz inanmış, kimimiz de gülüp geçmiştik.

Azganların açtığı ve dağların sarı gömleklerini giydiği günlerin biriydi. Babadıl tarafına yatıya gitmiştim. Ağları döktüm. Kumsalda bir de ateş yaktım. Zıpkınla vurduğum birkaç balığı kömürde pişirip yedim. Ateşi söndürdüm, kumu ayağımla şöyle bir düzeltip üzerine küçük bir çul parçası attım, battaniyeyi de üstüme çekerek yattım.

Sabah erkenden kalkıp ağları topladım; iyi de balık çıkmıştı. Ver elini Gilindire. Kaynar’a doğru yaklaşıyordum ki masmavi denizin ortasında yuvarlak ada şeklinde bir kızıllık vardı. İyice baktım; evet kocaman kızıl bir daire. Ne olduğunu anlayamadım ve şaşırıp kaldım.

İyice yaklaşınca ne görsem beğenirsiniz? Kaynar Mağarası’ndan kızıl çamurlu su büngüldüyordu. Olacak şey değildi bu. Daha önce oradan geçerken, sualtı mağarasından suyun çıktığını ve geçen sandalı itelediğini biliyordum ama çamurlu suyu ilk defa görüyordum.

Gilindire’ye varınca, gördüğüm manzarayı anlattım eşe dosta. Çoğu bana inanmak istemedi. “Haydi, gidip bakalım, ” diyecektim ama boşuna mazot yakacaktık. “ İster inanın, ister inanmayın, ” dedim ben de.

Birkaç gün sonra ya Gediz depreminin etkisi geçmişti ya da Soğuksu hacdan dönmüştü. Her ne olduysa oldu ve kuruyan Soğuksu, yatağını değiştirerek şimdiki yerinden, kayanın dibinden, kaynamaya başladı…”

Şimdi bu söylenceyi tekrarlayıp biz de, “Soğuksu hacca gitti, yakında döner” mi desek?

Deniz çekilmiş, yağmur kayıp. Toprak suya hasret, dudakları kurumuş, yarılmış. Tarlalarda ne kıvşırık var, ne de iğnelik. Ispanak da ateş pahası, el yakıyor. Az ilerimdeki adacığın üzerinde Emel Sayın’ı görüyorum sanki ellerini havaya açmış:

Çatlayan dudaklara sararan yapraklara

Kuruyan topraklara yağdır Mevlam su

Hafta sonu geldi. Umut dolu bir gün. Yağmur siyim siyim yağıyor. Çörtenlerden akan suyun şırıltısı, Orhan Veli’nin bir dizesini anımsatıyor bana:

“Çocuk gönlüm kaygılardan azade

Yüzlerde nur, ekinlerde bereket”

 
Toplam blog
: 95
: 1738
Kayıt tarihi
: 12.06.07
 
 

Emekli öğretim görevlisi, çevirmen, öykü yazarı, kültür ve düşün dergisi Gerçemek'in sahibi ve ge..