- Kategori
- Sinema
Amerikan Güzeli
Uzun zamandır tekrar izlemeyi istediğim, sonunda geçen salı CNBC-e'de izlediğim bir film 'Amerikan Güzeli'. Yıllar önce sinemada izlediğimde film bitip de salondan çıkarken hissettiğim duyguları yeniden hissetmeme yol açtı.
Geçip giden hayatın mutluluk arayan insanlarıyız. Bu arayış içerisinde hayatın sıradan meşguliyetlerini mutluluğa giden yol sanarak zamanımızı geçiriyoruz. Çeşitli önyargılarımızı avuçlarımızda tutarak her türlü kişiye ve olaya yaklaşıyor ya da uzaklaşıyoruz. Sıradan ve basit şeyler (para, başarı, popülarite...) mutluluğu getirir sanıyoruz. Ancak mutluluk -Can Dündar'ın dediği gibi- bir yolculuğun sonundaki varış yeri değil, yolculuğun kendisi. Bu benim hayat felsefem. Her zaman kendi hayatımı böyle yaşamaya çabalıyorum. Gündelik hırslara kapıldığım, mutluluğu farklı yerlerde aradığım olmuyor mu, elbette oluyor. Ama biliyorum ki hayat içinde sıradan görünen mucizevi şeyleri barındırıyor.
Filmde bence mutluluk arayışı dışında en önemli imge, görünen ile gerçeğin ne kadar da farklı olduğuydu. Evet homofobik asker babanın aslında gay oluşu, saygılı, çalışkan ve düzenli öğrencinin uyuşturucu satıcısı olması, herkesle yatıp kalktığı inanılan basit ve güzel kızın aslında kimseyle birlikte olmamış olması vs. Hayat bize göründüğü gibi olmayabilir.
Tabii filmden etkileyici bir cümle yazmadan bitiremem yorumumu:
-Hayatta en kötü şey sıradan olmak.