Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
 

sufi-su /Emel Yeşilkayalı

http://blog.milliyet.com.tr/sufi-su

04 Nisan '09

 
Kategori
Yurtdışı Tatil
 

Amsterdam

Amsterdam
 

Amsterdam'dan dönüşümden aylar sonra, yeniden orada yaşadıklarımı gözden geçirirken buldum kendimi. Bu ziyareti pek çok açıdan sizlerle de paylaşmak istedim. Bugün sadece, konuk olduğumuz ev ve ev sahibimizle ilgili izlenimlerimin bir bölümünü anlatmak istiyorum.

Amsterdam'a havadan baktığımda, sular altında kalmışda sular yeni çekiliyormuş gibi bir görünümü vardı. Mevsim kıştı. Ancak Hollanda'ya "kanallar ülkesi" denmesinin nedenlerinden birisi de deniz seviyesinden aşağıda olması ve özellikle Amsterdam'da yüzlerce kanalın olmasıydı. Yani mevsim kış olmasa da herhalde görüntü yine aynı olurdu.

Yukarıdan çiftlik evine benzeyen pek çok ev görünüyordu. Gidiş amacımız yalnızca çalışma ziyareti değil aynı zamanda kültürel kaynaşmayı sağlamaktı. Bu nedenle 4 kişiden oluşan ekibimizin ayrı ayrı evlerde konuk edilmesi gerekiyordu. Organizasyonu planlayan örgüt, içimizden sadece birimizin rahat iletişim kurabilecek düzeyde İngilizce bilmesi nedeniyle hepimizi aynı eve yerleştirmek zorunda kalmıştı. Henüz nasıl bir eve gideceğimizi, bizi nasıl bir kişinin konuk edeceğini bilmiyorduk ama, kalacağımız evin şehir merkezinden uzakta, bir kasabada olması ve ev sahibinin hepimizi birden barındırmayı kabul etmiş olması nedeni ile, bir çiftlik evinde konuk olacağımızı sanıyorduk.
Havaalanında Bayan T. ve C. tarafından karşılandık. Özel araçlarıyla bizi eve götüreceklerini düşünürken, refakatçilerimiz eşliğinde trene bindik. İndikten sonra da, bavullarımızla birlikte epeyce yol yürüyüp, daracık sokaklardan geçtikten sonra eve ulaştık. Ancak ev hiç de çiftlik evi falan değildi. Dar sayılabilecek bir sokakta, birbirine bitişik pek çok tripleks evin bulunduğu evlerden biriydi. Arka tarafta, kendisinin ve bitişik evlerin yüksek duvarları ile çevrili, bakımsız, hiç kullanılmıyor izlenimi veren küçücük bir bahçesi vardı. Ev, çok sade bir biçimde ve sadece gerekli olan eşyalarla döşenmişti. Ev sahibimizin iyi bir okur olduğu, salon dahil her odada bulunan ve gerçekten çok değerli kitaplarla dolu kütüphanelerden belli oluyordu.

Ev sahibimiz, 60 yaşlarında, güler yüzlü ve yalnız yaşayan bir bayandı. Biraz tedirgindi. Tabii O da hiç tanımadığı ve muhtemelen çok da olumlu yargılara sahip olmadığı bir ülkenin 4 insanını birden evinde konuk edecekti. Onu biraz rahatlatan modern dış görünümümüz ve ülkemizde üst düzey yöneticiler olmamız nedeniyle daha uygar olacağımız düşüncesiydi herhalde. Çay ve kurabiye eşliğinde yapılan tanışma sohbeti ve yarının çalışma ziyaretleri ile ilgili planlamayı yaptıktan sonra Bayan C. evden ayrıldı. T. odalarımıza eşyalarımızı yerleştirmeden önce evi gezdirdi ama asıl amacı tuvaletin nasıl kullanılacağını bize öğretmekti. Israrla tuvalette işimiz bittikten sonra sifona nasıl basacağımızı ve yeterli miktarda su akıp klozet temizlendikten sonra suyu nasıl durduracağımızı anlattı. Küçük bir çocuğa anlatır gibi. İyice anladığımızdan emin olmak istiyordu. O anda bu davranışını, sadece suyun boşa harcanmasından endişe etmesine bağlamış ve bu kadar su bolluğu olan bir ülkede oldukları halde duyarlılığına hayran olmuştum. Daha sonra konunun sadece bu olmadığını anlayacaktım.

Bayan T. biz Türklerin pis, gürültücü, kaba, birlikte yaşaması güç insanlar olacağımızı düşünmüştü. Sandığının aksine, duyarlı, disiplinli ve eğlenceli olduğumuzu ve bizi tanımaktan çok mutlu olduğunu söyledi.

Biz de nazik ev sahibimizi tanımaktan çok mutluyduk gerçekten.

Gelecek sefere Amsterdam ve Hollanda'nın çok kültürlülüğünden, nüfus özelliklerinden insanların günlük yaşamlarından söz etmeyi planlıyorum.

 
Toplam blog
: 76
: 1567
Kayıt tarihi
: 28.03.09
 
 

Merhaba, ben sufi-su. Sosyal hizmet uzmanıyım. Yıllarca korunmaya muhtaç çocuk çocuklar, koruyucu..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara