Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Mart '11

 
Kategori
Ankara
 

Ankara'ya bir acaip kış oldu

Başkentte “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” kar altında kaldı.  

Ses getireceği belli “Fişle priz eşit mi?” Sözü de 'Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev de ya satılıktır ya da kiralık!” Sözünün de üzerini kar kapattı hepten.  

Babam 9 Martı pek önemserdi. Dokuzun dokuzu var geride derdi bir de “kış bitti bahar geldi artık” diyenlere.  

Bildiğim kadarıyla bu tip tipiyi ilk görüyor başkent.  

“Ankara’ya bir acayip kış oldu.  

Gören gördü görmeyenlere düş oldu” yani tam anlamıyla.  

Arabalar da gözler de yollarda kaldı. İşten okuldan eve döneceklerinin merakında kaldı herkes.  

Belediyelerin de tadı tuzu anlaşılmış oldu bu sayede. Her ayıp örtülse de bu ayıbı ortada kaldı belediyelerin.  

Vatandaş ilk kez bu kadar istem dışı karda yürüdü izini de belli etti. 15 dk’lık mesafeyi üç saatte kat etti. Aracını olduğu yere bırakıp evinin yolunu tuttu.  

Düzinelerce kar türkülerini hatırladım pencereden bakınca.  

O pilli radyolu günlerimizi. Lojman camının iç yüzünde radyom dış yüzünde serçeleri  

Kiremitlerden sarkan buz saçaklarını  

Keskin’in köylüğünde “yüzük” oyununu  

Adıyaman Şerefli köyünde “hâkim- mahkûm” oyununu  

Bizim köyün “mazandura” oyununu  

Kara lastikle kayak günlerimizi Buz adacıklarında delemen döndürdüğümüzü (kiriştek, topaç)  

Kayseri Ergani arası 60 saatlik kara tren yolculuğunu Oniki saat Kangalda kara saplanan trenimiz için dua etiğimizi Kırşehir’de abdest sonrası bayram namazına gidene kadar su değen kısımlarımızın buz tuttuğunu  

Bir bayram arifesi babamın üç tavşan avladığını  

Yiyecek bulamadığından bahçedeki fidanları kemirmeye inen tavşanların pusuda beklendiği aydınlık kış gecelerini,  

Açık alan bulamayan keklik sürülerinin su gözelerine doluştuğu günleri  

Yamacına kurulduğumuz dağlarımızda yumak ipi gibi avcılarıdan geriye kalan ayak izlerini.  

Eve hapsolduğumuz gecelerde dinlediğim çığ hikâyelerini, kurt hikâyelerini.  

Herkesin biraz hissedarı olduğu karda can pazarı hikâyelerini  

Kayda almadığıma hayıflandığım o ibretlik masallarını.  

Kısmete bak ki kış serüvenlerimiz de şehirleşti artık.  

Dünün Ankara’sından dâhil edeceklerimiz de olacak bundan böyle belli ki.  

Aracımı ilk müsait apartman önüne çekmek zorunda kaldığımı  

Sanatoryuma binmişken Danişmentte indirilişimi. İki tepe, iki bayır aşarak adrese ulaşabildiğimi  

Gazino Tepebaşı arasını oto stop yaparken  

Bala Çatalçeşme Köyünden hurdacı iki kardeşle tanıştığımı  

Normal zamanda yürümeyi denemediğim mesafeyi karda yaya kat ettiğimi v.s.  

Belediyelerimiz ikinci gün, -haberciler sokağa çıkınca-akıl edebildiler kokmuş tuzlarını dökebilmeyi.  

Sorumlu aşınmış lastikle trafiğe çıkanınmış.  

Öyle demeç verdler sayın başkan. Aşınmış başkanların dahli yokmuş gibi.  

Murat’a cevabı da var Twıtter den başkanın;  

”Murat inan yollar tuzlu. Nasıl inandırayım bilme ki? Tatsan mı acaba?” diye bir de. 

Tuzunu tatmadıysak da karını sovuğunu tattık başkentin.  

Bir kârırımz o oldu.  

Biz bu karı sevdik yine de.  

Bıkkınlık veren ülke gündeminin üzerini örttüğü için.Hükmünün karlar eriyinceye kadar olduğunu bilerek.  

Biliyoruz ki Mart çilesine rahmet okutacak günler geride daha.  

O günlere hazırlıklı olmak lazım asıl. Kar beyazı selamlar…  

Osman ERENALP  

Mart 2011 in en karlı günü. 

 
Toplam blog
: 20
: 455
Kayıt tarihi
: 25.07.10
 
 

1957 Çüngüş Deveboynu Köyü doğumlu, Öğretmen okulu ilahiyat fak. ve Eğitim fakültesi mezunuyum. 20 y..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara