- Kategori
- İlişkiler
Anlatılmak istenenler

İletişim dediğimizde aklımıza nedense hep konuşmalarımız, yani sözlü iletişimimiz aklımıza gelir. Halbuki yazdığımız yazılarımız, beden dilimiz ve hatta gözlerimizdeki ifadeler bile birbirimizle iletişim kurma aracımızdır. Özellikle de gözlerdeki anlam ve anlatım….
Geçenlerde bir arkadaşım anlatıyordu:
“Havuz sefasından sonra, birer bira içmek için sahiledeki oturma yerlerine yürüyorduk kuzenle… Hatta masamızı uzaktan belirlemiş oraya doğru yürürken, yemyeşil bir çift gözün bizi izlediğini fark ettik. Bakışlar o kadar derin ve anlamlıydı ki…
Hemen dedikodu yaptık, “Tanıyor muyuz bu adamı?” … İkimizdeki tepki de “hayır” idi. Ne kadar da yakışıklı, Allah sahibesine bağışlasın deyiverdik” diyordu. “Bebek gibi yüzünde bir o kadarda erkeksiliği belli oluyordu. Yanından geçerken fark ettik, tekerlikli sandalye deydi. İçimiz burkuldu. Bir anda kendine güvenen bakışları hüzün doldu. Ben yarım bir adamım işte gördünüz. Dalga geçin hadi sizde diğerleri gibi... “İşte ben buyum tekerlikli sandalyeye mahkum olan zavallının tekiyim” diyordu bakışları…” İçim burkuldu kızım, bizimde başımıza gelebilir. Ama inan konuşsaydım belki bu kadar etkilenmezdim o adamdan…. Bakışları çok derin… Devam ediyordu acele acele anlatmaya…
“Yerimize geçip oturduğumuzda yine bakışlarımız karşılaşıyordu, bu sefer ki bakışları kaçamak idi. Kimbilir başına ne gelmişti. Neler geçiyordu şu an aklından ? Kimbilir neler gelmişti başına? “
Kuzenle başladık her zamanki oyunumuza bakışlarından ve duruşundan ona bir hikaye yazmaya …
“Subaydı, doğuda başına bir olay gelmişti gazi olmuştu…. Yok yok… Herkesin hayran olduğu bir basketbolcuydu belki, bir trafik kazası sonucunda bu hale gelmişti. İçim içimi kemirmeye başladı acaba gerçek hikayesi neydi?”
Dün yine karşılaştım kızım, bu sefer bir gülümseme ve de iyi akşamlar sözleri ile karşılandım. “iyi akşamlar efendim…” diyip o gün kü yerime geçtim. Yalnızdı bu sefer, bende yalnızdım. Ama cesaret edemedim konuşmaya… Belki de onunla ilgili gerçekleri öğrenmek istemedim. Ona, merak ettiklerimi sorarak canını tekrardan yakmak istemedim… Oturdum… Oturdu…..
Derin, hüzünlü, bir o kadar çekici ve bir o kadar acı veren yemyeşil bakışlarını denizden ayırmadan uzaklara bakıyordu… Yine düşündüm acaba hikayesi neydi? diye… Neler gelmişti başına? Sormak için ağzımı açtım… O anda o bakışlar laflarımı boğazıma dizdi. Öfkeli, hüzünlü ve de kırılgan gözlerle karşılaştım. Ve de isyankar….
“Sende bana acıma diyordu, sende diğerleri gibi bakma bana… Ben istemedim bu halde olmayı” diyordu yemyeşil gözleri… Yutkuna bildim. Cesaret edemedim sormaya… Sadece iyi akşamlar diyip yanından yürüyerek ayrıldım. “ iyi akşamlar hanımefendi, iyi akşamlar!”...
O bu olayı anlatırken olay gözlerimde canlandı. Aslında çoğu zaman hepimiz, anlatmak istediklerimizi bir bakışımızla anlatmaz mıyız? Mesela, aile bireyleri çoğu zaman gözleri ile konuşur. Belki bunu bilerek ya da farkında olmadan geliştirmişlerdir kendi aralarında ama her zaman doğru sonuçlar alırlar.
Bir bakışla aşık oluruz bazen, neden peki? Çünkü bakışlar ve gözlerdeki anlam bize daha cazip, bir o kadar da çekici gelir…
Daha iyi değil mi laf kargaşası yapmadan gözlerimizle iletişim kurmak? Daha yalın değil mi anlatılmak istenenler sadece gözlerle..…