- Kategori
- Gündelik Yaşam
Annem ve annelere...

Kaynak:İnternet
Pazar gününe yeni yazı yazar mıyım, bilmiyorum…
En iyisi şimdiden “Anneler Günü” nü kutlamak; tüm annelerin ellerinden sevgiyle öperim!
İçimden şöyle dokunaklı bir yazı yazmak gelse de, pek ağlamaklı bir ruh haline kolayca girivereceğimin bilinciyle “pist” diye kovmaya çalışıyorum; her ne kadar annem gazeteyi basılı olarak okusa da, olur ya, yeğenlerden biri “bak anneanne, teyzem ne yazmış!” diye internetten okutursa, üzülmesin!
Zira, bir anneler gününde yazdığım şiiri ara sıra okuyor ve ağlıyormuş, geçenlerde itiraf etti…
Neyse…
Gözlerim dolmadan… Yüreğim sıkışmadan…
Şeyy… Şu kadarcığını yazayım, yine de: anne olmadan annemi anlamam mümkün olmadı…
Onun gibi mükemmel bir anne olmayı ise asla başaramadım!
Mesela, bir bluzumun kolunda ütü izi var diye çemkirmiştim, “Koskoca kızsın, otur da ütülerini kendin yap!” dememişti!
Evlenip de ütüleri yaparken ağlamam bu yüzdendi!...
******
Geçenlerde “Sizi gördükçe üzülüyorum, ben yeterince iyi annelik yapamamışım!” dedi; aman o bunu yemez, diğeri bunu sevmez diye çocuklarımıza özel yemekler yapıyor olmamız karşısında…
Oysa en güzelini o yapmıştı, bir-iki şey dışında tüm yemekleri sevdirmişti bizlere, o bir-iki şeyi de yıllar sonra seve seve yedik ya, neyse…
Haa, ben bir tek ciğer konusunda hala fazla mesafeliyim; ama oğlumu büyütürken satın da aldım, pişirdim de, yedirdim de…
Artık, kokusuna nasıl dayandıysam!
Hala kendime inanamıyorum!...
Annelik işte…
******
Belli bir yaşa kadar annem bizi hep öğle uykusuna yatırırdı, bir kere İzmir sıcak bir kent, ne kadar büyüsek de öğle saatlerinde sokaklarda olmamızı istemezdi…
“İsterseniz uyumayın” derdi, “kitap okuyun, dinlenin, isterseniz hayal kurun”…
Dört-beş yaşlarımızda ille de uyumamızı isterdi ama!
Ben beş yaşındaysam, kız kardeşim dört yaşında; kendi yataklarına alırdı bizi, kendi de uzanırdı yanımıza…
Biz uyumamak için direnirken ille de birbirimizle uğraşırdık; en sonunda annem dayanamaz ve bağırırdı!
Hatta, popomuza birer terlik yemişliğimiz de mevcuttu!
Cin Ali tarzında “Cin Gülgün” olarak bir keşifte bulunmuştum: Ağladıktan sonra hemencecik uykuya dalıyordum!
“Hımmm” dedim, “Ağlamak için ille annemin bağırması, ya da popoma terlik yemem gerekmiyor!”
Ağladığımda ne oluyor, kirpiklerim birbirlerine yapışıyor!
Gözlerime tükürük sürsem ağlamış gibi olurum, hemencecik de uykuya dalarım!
Beş yaşımdan sekiz yaşıma kadar gözlerime tükürüğümü sürerek uyudum ben!
Vallaha!...
Hatta, on sekiz yaşımda falan da uyumakta çok zorlandığımda denediğim, mükemmel sonuç aldığım bir yöntemdi!
Sahi, sonra ne oldu da unuttum?
Geçenlerde konuşuyoruz, anneme anlattım, hiç fark etmemiş, oysa annem ciğerimizi bilirdi, çaktırmadan!
İnanası gelmedi bir türlü!
Üzüldü de… “O kadar mı korkuttum yoksa sizi”!
Yok annem, korkutmak değil, bakma senin büyük kızın az biraz acayip!
******
Yine ben dört, kardeşim üç yaşlarında falanız, anneannemlerden çıkmış evimize gidiyoruz, o arada bakkala uğruyoruz.
Annemin aklında neler alınacak, muhtemelen kaç para tutacak falan, benim aklımda büyüdüğümü kanıtlamak!
Anneme diyorum ki: Biz eve kendi başımıza gidebiliriz!
Annem alış-veriş yapıyor bu arada…
“Anneee, biz eve kendimiz gidebiliriz…”
Bakkal kaç gram istiyorsunuz diyor, ben annemin eteğini çekiştiriyor!..
Bir “Hı hı” sesi duydum, tuttum kardeşimin elini, yürü dedim, annem bize izin verdi!
Biz evin yolunu bulduk bulmasına da, annem bizi bulamayınca alı al, moru mor bir halde gözüktü evin yolunda!
Özellikle ben sırıtırken, hani nasıl becerdim falan derdindeyken, hani alkış falan beklerken, bir güzel terlik yedik mi popomuza!
“Ama sen “hı hı dedin” anne”!
Size değil, bakkala dedim!
******
Sekiz yaşlarında falanız, komşumuzun kızı gülerek anlatıyor: Bahçeden gül koparttık abimle, içine karabiber ektik, anneme sunduk. Annem koklayınca hapşırmaya başladı, hep birlikte ne güldük, ne güldük!..
Çamaşır makinaları yok o zamanlarda, gerçi anneannemlerde var Amerikan malı ama, demek annemin içine sinmiyor çamaşırları oraya taşımak, helak olmuş vaziyette çamaşır yıkıyor, asıyor!
Biz annemizi kolay kolay gülümsemesiz görmediğimizden o yorgunluk halinden üzülüyoruz, biliyoruz ki bizden gelecek en ufak bir hoşluk onun tüm neşesini yerine getirecek…
Ne demişti komşumuzun kızı, gül içine karabiber serptik, ayy bir güldük, bir güldük!
Fikir yine benden çıkıyor, bahçeden şarabi kırmızı bir gül kopartılıyor, içerisine bol miktarda karabiber dökülüyor…
Annem çamaşırları ipe sererken, koca koca çarşafları, gülsün diye gül uzatıyoruz!
“Biraz sonra” diyor, bizde bir ısrar, bir ısrar…
“Şunu da asayım” diyor, “Ama anne ne olur, bak bir kokla!”
Kırmıyor, elindekini çamaşır sepetine bırakıyor ve uzattığımız gülü kokluyor…
Haaapppp şuuuu! Hap şuuuuu! Şuuuuu….
Happp…
Annem hapşırmaktan bırakın konuşmayı, nefes alamıyor, ama eline terlik almayı başarıp popomuza vurma eylemini başarı ile tamamlıyor!
Biz salya sümük ağlarken, annem yarım gün hapşırmaya devam ediyor…
Ama yani hani çok gülecektik?
Annemin karabiber alerjisini biz o vakitler nereden bilecektik?
Yani, aslında biz de çok güldük, ama annemin alerjisi ve siniri geçtikten, bizim popomuza yediğimiz terlik acısı unutulduktan sonra!
******
Nereden aklıma geldiyse, aşı günlerimiz olurdu, ertesi gün okul tatil…
Hafiften ateş yapardı, az biraz kırıklık…
Pek keyifliydi ama, hasta değildik!
Ertesi gün okul da tatildi, ne de olsa…
Annem salonda yer hazırlardı bize, hem gelen gidenin sohbetinden mahzur kalmazdık, hem de dinlenirdik; öperek alnımızı ateşimizi kontrol ederdi ara sıra, portakal suyu içirirdi, şekeri bolca…
Aşılı kolumuz az biraz şişerdi, biraz da kırıklığı olurdu vücudumuzda, kontrol ederken annem, hafiften okşardı, gözlerindeki sevgiyi görmek, hani derler ya, ömre bedel!
Ama ben izninizle babamı da yad edeceğim, bir annenin mutlu olmasını sağlayan da eşidir!
Ateşimizi sırf annemiz ölçmedi, babamın elleri de dolaştı alnımızda, saçlarımızda…
Sırf annem öpmedi bizi, babamın öpücüklerini yok saymam hıyanet!
Onlar birbirlerini sevmeseler, öpmeseler, bizleri de böyle sevgi ile büyütemezlerdi zaten!
******
Ne diyordum, o aşı zamanları…
Evdeki konfora gelene kadar, okuldaki durumlar var!
Aşı için sıra oluşturuluyordu, sıranın en önünde ben!
Öğretmenler örnek gösteriyorlar, oysa bilmiyorlar ki bir an önce kurtulmak için ön sıradayım; kahramanlıktan falan değil!
Kız kardeşim kaçıyor, ahhh, ne fena, gel be şekerim, bir an önce olsun da evimize gidelim!
******
Aşı olup da annemin hazırladığı yatakta yatmak kadar keyifli anları, annemin hazırladığı yemekler kadar lezzetlisini, yüzme öğretmesini, Atatürk’ü ve cumhuriyeti sevdirmesini, en umudun tükenmiş anında umudunu yitirmemesi…
Annem!
İyi ki annemsin!
İyi ki beni doğurmuş, iyi ki üzerime titremişsin!
Az biraz acayip oluşumdan dolayı bir miktar seni üzmüşlüğüm olabilir, ne özel ve ne güzelsin ki; inancını yitirmediğini hissettiriyorsun!
Layık olurum, umarım!...
******
Neyse… Neyse…
Ağlama modundan çıkmam gerek, az biraz devam edersem… Yani…
*******
Ne diyordum; gülün içine karabiber dökerek annemi güldüreceğimi sanmıştım!
Hem de çamaşır gününde, hem de çamaşırları asıp da bize yemek hazırlayacağı bir saatte…
Ama yani…
Gülesin diye yapmıştım, hani!...
Ne yaptıysam sana layık olmak için yaptım anne; hani üzülüyordun ya yeterince yemek yemiyoruz diye, rujlardan yüzüme allıklar yapmam da bu yüzdendi anne!