Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '13

 
Kategori
İlişkiler
 

Aranılan "aşk" ise neden azına razı olunsun?

Aranılan "aşk" ise neden azına razı olunsun?
 

Son dönemde toplumuzda ilişkiler konusunda ciddi sorunlar var. Belki de serbestlik, alternatifli yaşam  o kadar arttı ki zamanla bütün keşifler de  bitti, birçok manevi değer tüketildi;  şimdi insanlar "gerçek" bir ilişki, aşk peşinde… Aranılan aşk veya gerçek, tatminkar bir ilişki ise  önce kişinin  kendine karşı dürüst olması gerekir. “Ben gerçekten bir ilişki istiyor muyum? Bir ilişkide aslında gerçekte  ne istiyorum? Ben  nasıl bir insan istiyorum? Ben aradığım nitelikteki ilişkiye hazır mıyım?Aradığım özellikler bende var mı? Karşı tarafa ne verebilirim? O bana ne verebilir?”

Kimi zaman hepimizin yaşadığı bir kısır döngü vardır: hep aynı tipteki insanları, aynı modeldeki ilişki yapısını kendimize çekmek. Kimisini düzeltmeye çalışırız, kimisini kendi standartlarımıza getirmeye, kimi zaman da işte bana da düşen buymuş diyerek keyif almadığımız bir ilişkiyi kabullenmeye… Bir ilişki sürekli kendinden vererek, duygusal ihtiyaçlardan vazgeçerek, hep bir şekilde dürterek değil, karşılıklı beslenerek şekillenir.

Peki, aynı acıyı tekrar, tekrar yaşamaya gerek var mı? Bir ilişkiyi başlatmak veya ayakta tutmak için hele ki karşı tarafın pek de bir çabası yok ise; kendinden bu kadar çok vermeye? Bir ilişki sevgi, güven ve sorumluluk ile beslenmiyor ise ve en önemlisi siz duygusal olarak besletilmiyorsanız esas yıpratıcı olan bu…

Aslında belki de her şey ilk başlangıçtaki davranış şekillerinden kaynaklanıyor. İlişkinin başında bazı standartlar koyulmadığı zaman ileriki kısımlarında karşı taraf diğerinin çizgisini, sınırlarını çok daha rahat geçmeye başlıyor. Başta standartlarınızı belirlemez iseniz ilişkinin devamında o standartları oturtabilmek için boğuşup dururken bulursunuz kendinizi. Kısaca sağlam temeller…

Mesela kimi zaman hoş bir sohbetle bir ilişki başlayabilir. Başlayan bir ilişkinin devamı nasıl kaliteli bir şekilde sürdürülebilecek? Karşı taraf sizin gereksinimlerinizi karşılamaya hazır mı? Değerlerinize saygı duyabilecek mi? Kendi içinde o kişi bir bütün mü yoksa özgüvensizlikleri, zayıflıkları mı var? En önemlisi karşı taraf size bir ilişki bağlamında ne sunmaya hevesli? Önce bunları kişinin bir şeylere balıklama dalmadan çok iyi analiz etmesi gerekir. Bu noktada aceleci davranmamak lazım. Bu kişi benim için doğru mu; burada seçim yapmanın önemi devreye giriyor.

Özellikle biz kadınlar, erkeklerin başta peşinden koşarken bir anda neden geri çekildiğini anlayabilmek için kendimizi sorgular dururuz. Göz ardı ettiğimiz bir durum vardır; bazı kurallar her devirde geçerlidir. Eğer erkeğin size saygı duymasını istiyorsanız biraz sabır ve biraz da kurallar…

Biri ile tanıştığımızda kimi zaman duygusal açlıktan, kimi zaman sabırsızlıktan, kimi zaman kaybetme korkusundan karşı tarafın bir anda üzerine düşmeye başlarız. Halbuki buradaki niyet tamamen iyidir fakat strateji yanlıştır. Bir satranç oyunu gibi düşünmek lazım. Bir hamle yap, sonra geri çekil bırak karşıdaki hamle yapsın; sen bu arada bir sonraki hamleni düşün. Bu sırada da o senin hamleni merak etsin. Baştan kazanacağını bilmek mi, keşfederek oynaması mı keyif ve merak uyandırır?

Bir erkek eğer ilgi duyuyorsa bir şekilde arar. Belki bir gün, belki üç gün, belki bir hafta  sonra. Kadınlar için erkeklere göre her zaman ilişki önceliklidir. Ama bir erkek için çoğunlukla işi, kendisi önceliklidir. Kısaca doğası gereği davranır.

Bu durumda neden hala aramadı ya da bana neden cevap vermedi diye hayıflanıp, zamanınızı boşa harcamaya, bir de kendinizi yıpratmaya gerek var mı? Serbest bırakın ve kendi hayatınıza devam edin. Peşinden koşmak, o aramadan aramak erkeğin duygularını tarttığı süreçte özgür olmadığını, baskı altında olduğunu  hissettirebilir. Sabırlı, olun, kendinizle oyalanın ve sizi aramamasının sebeplerini sadece kendinize yüklemeyin. Eğer uzun zaman aramıyorsa da iyi dileklerinizle gönderin, gitsin, siz de yaşamın tadını çıkarın.  Aza razı olmak değil isteğimiz…

Ya da belki aklı karışmıştır, bir süre kendini geri çekmek istemiştir; bırakın düşünceleri ile duyguları ile baş başa kalsın. Dönecek ise döner zaten. Bu süreçte kendinize bir söz verin ve onu aramayın. Gerçekleri görün ve durumu iyi değerlendirin. Kendinize yapabileceğiniz en iyi iyilik sizin değerinizi alçaltabilecek her tür sabotajcıdan kendinizi uzak tutmaktır.

En önemli kurallardan birisi; asla karşınızdaki erkeğe annelik yapmayın. Bu konuya başka bir yazıda detaylı değineceğim.

Bir ilişkiye girmek için beklentiye girerek bunu yapmak hayal kırıklıklarını getiriyor sadece. Bir ilişkide beklentileri yok etmek için kadının ya da erkeğin bilinçaltından öncelikle korkularını silmesi gerekiyor.

Bir erkek örneğin çok çapkınsa ya ölüm korkusu vardır ya da yetersizlik, başarısızlık korkusu, özgüven eksikliği vardır. Tek kadından ilgi görmek ona yetmez, ilgi görmediği zaman da egosunu besleyemez.

Kendinize güvenin, güçlü kişiliğinizi her şartta koruyun. Eğer geçmişten gelen kalıplar var ise çoğunlukla da bu kalıplar bu yeni ilişki başlangıcında da tetiklenir. Kaybetme, terk edilme, değersiz hissettirilme, aldatılma vb. korkular özellikle de kişinin bilinçaltında kodlanmış ise; bilinçaltı hemen kendini korumaya alıverir. Malum bilinçaltı olumlu ya da olumsuz ayırmaz.

Devamı bir sonraki yazıda…

 

Yeşim BUYURGAN

Yaşam ve İlişki Koçu

 

 

 

 
Toplam blog
: 92
: 4767
Kayıt tarihi
: 10.11.10
 
 

İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü'nden Kimyager olarak mezun olmuştur. 1996-1997 yılları ..