Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '11

 
Kategori
Spor
 

Arda'nın formasının rengi sarı kırmızıdır.

Arda'nın formasının rengi sarı kırmızıdır.
 

Arda’nın Pazar akşamı servis edilen görüntüleri dünün en önemli konusuydu Galatasaray adına ve Manisaspor maçının önüne geçmişti. İşin ilginç tarafı son birkaç aydır gündemin neden ısrarla Arda Turan üzerine yoğunlaştırılıyor oluşudur.

Arda Turan ile ilgili haberlerin veya görüntülerin Galatasaray’ın içinden servis ediliyor olduğunun birçok kişi farkında olmalıdır. Son forma yorumlarının olduğu görüntüler çok net olarak görülüyor ki biz bize diyecekleri samimi bir ortamda çekilmiştir. Genç futbolcu duygu ve düşüncelerini böylesi rahat bir şekilde dile getirirken kuşkusuz zamanı geldiğinde bunların kendisi aleyhine servis edileceğini hiç bilmiyordu.

Haberin kamuoyuna sunum şeklinin de çok provokasyona çok açık olduğu da bir başka gerçekliktir.

Bütün bu olup bitenlerden çıkan birkaç sonuç vardır.

Galatasaray iyi yönetilmiyordur.

Galatasaray’ın içinde bir takım çıkar çatışmaları vardır ve bu uğurda Arda Turan gibi bir oyuncu bile harcanabilmektedir.

Bu görüntüler Galatasaray’ın şampiyonluk yarışı içindeyken ortaya çıkmış olsaydı kuşkusuz böylesi net tespitlerde yapmamız kolay olmazdı; ancak kulübün ve futbol takımının içinde bulunduğu kaotik yapıya bakarak böylesi bir servisten Galatasaray dışında hiç kimsenin bir çıkar sağlamayacağı sonucu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Forma alınabilen ve satılabilen bir nesne değildir.

Futbol ne kadar endüstrileşirse endüstrileşsin futbolcunun giydiği forma kulübün tarihini, gücünü ve anlamını temsil eder. Bu forma üzerinden para kazanmaya çalışırken temsil ettiği bütün bu değerleri bir kenara atarsanız o zaman onun sahip olduğu ruhu da yitirirsiniz.

Futbolun F harfinin noktası ile ilgisi olmayan moda tasarımcılarına teslim ettiğiniz forma dizaynı eninde sonunda onların ruh dünyalarını yansıtacaktır. Bu dünyanın futbolun gerçekleri ve dünyası ile örtüşmesi mümkün değildir. Çünkü arada çok önemli bir frekans farkı vardır.

Bütün bu duruma sebebiyet veren yine eninde sonunda yönetim anlayışıdır.

Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor’un formaları bellidir. Bu formaları taraftarı benimsemiş, kabullenmiştir. Bir sezonluk, sadece para kazanmak adına dizayn edilmiş, üzerine arma dikildiği için forma diye anılan şeye saygı duymuyor diye üstelik o formadan güç alan bir futbolcuyu suçlamak yerine o kumaş parçasını forma diye yutturmaya çalışanların yaptığı şeye odaklanmamız, sorgulamamız gerekir.

Sıradan bir takım taraftarı bile tuttuğu takımın formasını sırtına geçirirken neler hissettiğini bir an için anlamaya çalışırsak ne demek istediğimiz netleşecektir. Zaten bu satırları okuyan futbolsevere bu duyguyu anlatmaya çalışmak bile gereksiz bir çabadır.

Temel mesele o formanın ne anlam ifade ettiğini anlayamayacakların bu duygusal ilişkiyi hayatları boyunca bir kere bile hissedemeyecek olmalarından kaynaklanmaktadır.

Arda’nın durduğu yer ve duruş şekli olması gerektiği gibidir.

İşte o Arda dün Manisaspor karşısında parçalı formasını sırtına geçirerek Galatasaray ruhunu sahaya yansıtmıştır.

Attığı ikinci goldeki yalnızlığı belki de bütün bu olup biten sürecin en anlamlı yanıtını sunmuştur.

Serbest vuruş yapıldığı sırada topun başında olması gerekirken hem takım arkadaşlarından hem de diğer futbolculardan en uzak noktada duruyordu. Sabri, kaleye gönderme denemesinin nafile olmasından sonra o topu işte o yalnızlık içindeki Arda’ya şişirip, bir anlamda kaptanın futbolcu kimliğini ortaya koyması için bir fırsat yaratıyordu.

Arda, ligimizde forma giyen birçok futbolcunun olamayacağı kadar soğukkanlılıkla ilk hamlede topu kaleciden kurtardıktan sonra kafasıyla güzel bir gole imza atarken kendisini meze yapmak isteyenlere de anlamlı bir gönderme yapıyordu.

Sonra da taraftarına gidip “benim formamın rengi sarı kırmızıdır arkadaş” diye armasını öpüyordu.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..