Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '08

 
Kategori
Futbol
 

Arda Turan ve yorgun futbolcular

Arda Turan ve yorgun futbolcular
 

Belediye maçında kalp ritmi yükselen Arda hepimizi korkuttu. Yirmili yaşlarda genç bir sporcunun fiziksel ve zihinsel olarak yorgun olduğunu açıklaması futbol ve futbolcu kavramları üzerine tekrar düşünmemizi gerektiriyor. İlk soru şu: Futbolcu kimdir?

Bu soruya doğru yanıt verebilmek için profesyonel olarak futbol oynamak, ya da profesyonel olarak futbol oynamış birinin yakınında olmak gerekir. Futbolla ilişkisi sadece mahalle maçlarında oynamak ve futbolu izlemek olan birinin, işin özünü kaçırabileceğini düşünüyorum.

Yakın akrabalarından biri süper lig seviyesindeki futbol yaşantısına bir müddet önce nokta koymuş, kendisi de üniversite yıllarına kadar, genç amatör takımlar düzeyinde futbol oynamış ve sonrasında eğitim hayatını tercih etmiş biri olarak, futbolcu kimdir sorusunun çok da kolay bir cevabı olmadığını söyleyebilirim. En doğru yanıt şu olabilir: Futbolcu sadece sahaya çıkıp oynayan kişi değildir.

Kendi hayatınızı bir düşünün. Çocukluk, ilk gençlik, gençlik ve olgunluk dönemlerinize ne şartlarda, hangi süreçlerden geçerek girdiğinizi düşünün. Futbolun o yıllar içinde hayatınızda ne kadar yer aldığını kendinize sorun. Bizler gerek okul gerekse meslek yaşamlarımızda sahip olduğumuz kimlikleri yaşarken, futbola bakışımız hep oyun ve eğlence düzeyinde olmuştur. Her birimiz gerek okulda, gerek iş yerinde, gerekse de evdeki “ciddi” hayatlarımızdan sıkıldığımızda futbola kaçar, ona sığınırız. Neticede, bizler için ana fikir eğlencedir.

Futbolcu ise aslında futboldan kaçan kişidir. Biz ne yapıyorsak, onlar da tersini yapar. Bir genç adam düşünün; yirmili yaşlarında ve profesyonel futbol oyuncusu. Onun bir günü şöyle geçer: Sabah kalkar kahvaltının ardından idmana çıkar, çoğumuzun yarım saatte yığılıp kalacağı zorlu bir tempoyu en az bir buçuk iki saat sürdür. Duş ve ardından dinlenme süreci, ardından tekrar bir idman. Bu tempo hafta boyunca devam eder. Hafta içi ve hafta sonu maçları...Bu tempo bir süre sonra öylesine bıkkınlık verir ki, artık düşünmez sadece koşarsınız. Oyunun güzelliği yerini doğru pas atmaya, pres yapmaya, hocanın söylediklerini uygulamaya bırakır. Bir futbolcu için eğlenceyle başlayan serüven, yorucu, stresli bir yolculuk halini alır.

Oynanan futbolun seviyesi yükseldikçe işler daha da zorlaşır. İşin içine giren Avrupa kupası ve milli maçlarla neredeyse her iki günde bir maç yapar hale gelir futbolcular. Onların eğlencesi futbol olmaktan çıkalı çok olmuştur. Kendilerine vakit ayırdıklarında da, onları profesyonel olmamakla suçlarız. Oysa bizler mesai saatlerimiz dışında ne istersek yapabiliriz. Futbolcunun mesaisi ise neredeyse hiç bitmez.

Deplasmanlar, uzun kamplar, yasaklar, özlemler, yüksek beklentiler, yakın çevrenin maddi ve manevi baskısını kaldırmak genç insanlar için hiç de kolay değildir. Kazanmak, kazandığını hazmetmek zor iştir. Hangimizin üç kuruş parayı bulunca yürüyüşü bile değişmez bu ülkede?

Bu yazıyı okuyanlar haklı olarak, o kadar parayı biz mi kazanıyoruz diyebilirler. Haklıdırlar, bazı futbolcular bizlerin bir ömür kazanamayacağı parayı resmen çocuk yaşlarda kazanıyorlar. Ama erken yaşlarda elde ettikleri maddi başarı, onların üstün insan fiziğine ve psikolojisine de sahip olacakları anlamına gelmiyor. Herkes gibi onların da yardıma ihtiyaçları var.

Herhangi bir şirketin üst düzey müdürlük pozisyonuna, yıllar süren eğitim ve iş hayatı sonunda ulaşan bir yönetici bile, tüm deneyimine rağmen, stresten yakınmaktan geri durmazken, futbolcu dediğimiz kişi benzer streslerle henüz gencecik bir insanken karşılaşır. O da, tıpkı kurt yöneticiler gibi bir takım insanların beklentilerini karşılamak, kazanmak ve kazandırmak zorundadır. Nice yöneticinin elde edemediği paraları banka hesabında görmek, onunla başa çıkmak, doğru olanı yapmak yardımsız başarılabilir mi? Bunu başaranlar tarihe geçerken, kaybedenler yok olup gidiyor.

Türk futbolu erkenden kayıp giden yıldızlarla doludur. Fenerbahçeli Tarık, Beşiktaşlı Oktay, Galatasaraylı Berkant son dönemde hatırladıklarım.

İngiltere’ye gidip, profesyonel anlamda kendini kurtaran Tuncay Şanlı’dan sonra, ligimizin tek gerçek yerli yıldızı olan Arda Turan’ın harcanmaması için, futbolun yöneticilerini acilen göreve çağırıyorum.

 
Toplam blog
: 47
: 991
Kayıt tarihi
: 10.10.08
 
 

1980 İstanbul doğumluyum. Boğaziçi Üniversitesi'nde felsefe ardından Yıldız Teknik Üniversitesi'nde ..