Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Arka pencere

Arka pencere
 

Penceremi güneşe açıyorum bu sabah. Birbirimize gülümsüyoruz. Sonra bahçeye bakıyorum. Kayısı ağacının kuru cılız kollarında açmış bir kaç kayısı çiçeğini görüyorum. Hemen yanındaki kırmızı erik ağacının, kayısı ağacına nispet yaparcasına çıkardığı yemyeşil yaprakları ve beyaz çiçekleriyle göz kamaştırdıgını görüyorum. Çimenlerin üzerinde sarı papatyalar... mis gibi bahar kokusu içimi kabartıyor mutlanıyorum.

Sonra; gözüm hemen bitişik komşunun penceresine kayıyor. Beni sessizce izleyen bir çift göz görüyorum ansızın.. şaşırıyorum... çekilip gitsem mi ne yapsam karar veremiyorum bir an.

Gülümsüyorum hafifçe ve başımla beraber selam veriyorum "merhaba nasılsınız? diye soruyorum. Hiç hareket etmeden yüzüme öylece bakıyor. Bir anlam veremiyorum... Elinin pencerenin kulpuna gidip açmasını ve selamıma karşılık vermesini boşuna bekliyorum galiba.

İkimiz de sessiz ve kımıltısız birbirimizi süzüyoruz bir an. Aramızda çok kısa bir mesafe var... ya da; bir sıçrama hamlesi kadar yeterli bir boşluk...

" Ne tuhaf kadın" diyorum içimden. Ayıplıyorum onu. Altmış, altmışbeş yaşlarında kısa saçlı ve güzelce yana doğru henüz taranmış fakat bembeyaz.. yüzünde ise görmüş geçirmiş.. asil bir ifade var. daha önce hiç karşılaşmadım. Belli ki misafir.

Benimle karşılaşmak sanki onu rahatsız etmiş gibi görünüyor olsa da; çekilmiyor pencerenin önünden. Gözleri bana kayıyor ara sıra.. bir hareket bekliyorum ondan ama hala "tık" yok!

Gözlerini ara sıra gökyüzüne çeviriyor. Uçan kargalara ağaç dallarına konan serçelere, bahçede gezinen siyah beyaz renkli kediye bakıyor. Kedi; serçenin ağaca kondugunu görünce kurnazca ağaca tırmanıyor usul usul.. sanki yakalayabilecekmiş gibi. Aynı anda kuş havalanıp gidiyor.

Gülüyorum... aynı anda camdaki sessiz dostuma bakıyorum.. o hala kımıltısız...

Tekrar göz göze geliyoruz. şaşırıyorum bu kez.. gözlerinde bir gülümseme seziyorum sanki. Hani insanın yüzü alabildiğine gülmezken, gözleri gülümser ya, bir ışıltı gelir oturur ya gözbebeklerine.. işte öyle birşey...

Bir insan bu kadar hüzünlüyken, nasıl bu kadar güzel ve asil bir duruş sergileyebilir?

Dudakları mühürlenmiş gibi.. hiç açılmamacasına.. sanki birine küsmüş de, sırtını dönmüş..

Evin arka penceresinde oturacak kadar küsmüş hem de.

Ön tarafta hayat akıyorken..

Arka pencereye sığınmak, medet ummak?

Tam camı kapatıp pencereden çekilmek üzere iken.... birden yanında her sabah yaptıgı yürüyüşten dönerken merhabalaştığım sessiz arkadaşıma oldukça benzeyen uzunca boylu komşumu görüyorum...

Gülümseyerek camı açıyor yavaşça... " günaydın nasılsınız" diyor... teşekkür ediyorum... "ablam" diyor gururla omuzuna dokunarak.. bu hafta geldi.. " öyle mi hoş gelmiş.. selamlaştık zaten" diyorum..

- Ablam biraz rahatsızlık geçirdi "diyor usulca..

Sessiz dostuma bakıyorum.. ama o bizden çok uzakta. Çok üzülüyorum. "öyle mi? geçmiş olsun, çok üzüldüm.." diyorum.

- Felç geçirdi geçen ay, yalnız yaşıyordu aldım yanıma getirdim.. konuşamıyor pek.. ama çok iyi allah şükür. kendi işini görebilecek kadar işte." diyerek kocaman gülümsüyor ve ablasına sarılıyor sımsıkı.. sessiz arkadaşım, sadece tek eliyle sarılarak karşılık veriyor kardeşine.

Boğazıma bişey gelip oturuyor. Neden bana karşılık vermeyişini anlıyor ve onu "tuhaf" buldugum için kendimden utanıyorum. Camdan çekilmek istiyorum. Fakat komşum anlatmaya devam ediyor ısrarla..

- Hiçbirşeyi yoktu.. ansızın.. pat! diye.. anlayamadık neden? öyle çok çok da tansiyon problemi de yoktu ama..

- Çok geçmiş olsun, çok üzüldüm" diyorum tekrar..

Suskunluk....

Görüşmek üzere" diyor, ve çekiliyorum pencereden.. o da penceresini kapatıyor.

Sessiz arkadaşım bugün yine pencerede..
Dudakları kilitlenmiş gibi yine
Açılmamacasına.

Ve yine

Arka penceredeki hayatları izliyor...

Yokuştan inip çıkanlara, uçan kargalara, serçelere, bahçede gezinen kedilere bakıyor sürekli.. ben ona perdenin arkasından bakıyorum bu kez gizlice. "Keşke yapabileceğim birşey olsa..." diye iç geçiriyorum. Derman olabilsem, mutluluk verebilsem, paylaşabilsem keşke.

Her yaşam, her insan bir tecrübe..

Gördükçe, yaşadıkça öğreniyor insan.

Artık hiçbir şey için net konuşmuyorum.. bir yere çağrılmışsam eğer, eskisi gibi hemen atlamıyorum, "inşallah gelebilirim" diyorum..

Ne zaman bir mutluluk görsem etrafımdaki insanlarda "inşallah daim olsun" diyorum. Biliyorum mutluluk uçucu, ansızın yok oluveren bir serap gibi.. her vakit her şekilde elimizden kayıp gidiveriyor. Korkuyorum.

Bazen çok gülmekten bile korkuyor, susuyorum... peşinden bir uğursuzluğun geleceğini mutluluğu mat edeceğini sanıyorum.. hani derler ya; "çok gülen çok ağlar"mış... o hesap.

Eskiden izlediğim ( hala izliyorum) acıklı Türk filmlerindeki gibi mutlu sonla bitmiyor artık hayat hikaayeleri. Hayat bir yerini hep kırık bırakıyor.. bir iz bırakıyor sende hatırası olsun diye... ki; unutmayasın "mutsuzluğun da var olduğunu...

Önümde uzanan denize bakıyorum uzun uzun.. ne kadar huzur verici bir dinginlik. Nasıl da yaşama arzusu uyandırıyor insanın içinde...

Ferahlamak için ellerime döktüğüm limon kolonyasını kokluyorum deri derin.. ve ellerimde ansızın kayboluşuna bakıyorum.

Ne olursa olsun, ne yaşarsa yaşasın... "İnsan hep arka pencerede yaşayamaz" diyorum.
 

 
Toplam blog
: 319
: 1390
Kayıt tarihi
: 29.10.06
 
 

"Ben; hiç yalnız kalmadım... Kalabalık bi ailede yere atılan yataklarda Yan yana, baş başa, el el..