Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Eylül '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Asfalt Necla

Asfalt Necla
 

Her sabah, saat 8.30’da fabrikanın kenarındaki anayolun kıyısında beklerdi kısa beyaz çorapları ile Asfalt Necla..

Nakliye kamyonlarının fabrikadan yük alıp-boşaltıp çıktıkları büyük kapılardan birinin hemen yanında rastlardım ona, işe giderken.

Yaşı olmayan kadınlardandı. Belki 40, belki 45 ya da 50…Boyası akmış, sarımtrak bakımsız saçları, çiçekli eteği, uzun hırkasının renkleri, modeli zaman zaman değişse de, değişmeyen tek şey çoraplarıydı. Kısa beyaz çorapları. Tüm bakımsızlığına, insanın içini acıtacak derbederliğine rağmen, çorapları gözalacak kadar beyaz olurdu hep.

Sadece uzun yol kamyoncuları ile iş yapardı “ Asfalt Necla “.

Sabah 8.30 ‘da başlardı mesaiye, hiç şaşmadan ve yağmur, kar , çamur demeden. Sadıktı işine, kolu pazubentli eski zaman memurları kadar.

O şehri anayola bağlayan yolun bir tarafı deniz , bir tarafı ormandı alabildiğine. Meşe, kayın, çam ormanları uzanırdı, sırtını Karadenizin geçit vermez dağlarına dayayan yolun bir kenarında.

Karadenizin orman toprağını eğreltiler, orman gülleri , sarmaşıklar ve kır çiçekleri kaplar mevsimine göre. Sanki doğal bir yorgan gibi sarıp sarmalar toprağı.

Asfalt Neclanın mekanı, işte bu dağlar , bu ormanlardı.

Evinde hiç iş tutmazdı Necla.

Sabahları fabrikanın önünde başlayan mesaisi, gün içinde sahil yolunun değişik kesimlerinde sürüp giderdi akşamın indiği saatlere dek.

Çoğunlukla yolun en manzaralı , en ağaçlık, gölgeli ,yağmurun tutmadığı kesimleri tercih ederdi, beklemek için. Olur olmaz saatlerde, havalarda Necla’yı bir ağacın altında çöküvermiş görürdüm, ta uzaklardan gözümü alan kısa bembeyaz çorapları ile.

Bazen bir kamyoncunun yanaştığına ve konuştuklarına tanık olurdum. Pazarlık safhası, kısa sürerdi sanırım. Oraya vardığımda Necla kamyona binip uzaklaşmış olurdu çoğu zaman.

Bazen kaybolurdu Asfalt Necla ortadan. Günlerce görünmez olurdu, ne fabrika önlerinde ne de sahil yollarında…Merak eder, onun için endişelenirdim o zamanlar. Hani hep görmeye alıştığınız mahallenin bakkalını, postacısını, sütçüsünü… göremezsiniz de ,bir boşluk hissedersiniz hayatınızda…Ben de öyle bir duygu yaşardım işte o anlarda…

Şehirle bütünleşmiş , simgelerinden biri haline gelmişti sanki.

O ortadan kaybolduğu zamanlarda, ya yaptığı işin ücretini vermemek için fena halde dövüldüğünü ya da işi sırasında kötü muameleye maruz kaldığını duyar, içim yanardı Necla için.

Hiç arkadaşı, dostu, pezevengi bile yoktu Neclanın. Bir başına meydan okurdu hayata…

İki çocuğu vardı, söylentilere göre okul çağında. Biri kız, diğeri oğlan.

Her akşam gün batımı ile birlikte dönerdi evine mutlaka. Mahalle bakkalına uğrayıp, ekmeğini alırdı.

Ekmeğe elini sürmez,mutlaka poşete koydurup öyle tutardı..

Ekmek kavgasındaki Necla için, her şeyden kutsaldı ekmeği...

Kimse nereden geldiğini, kim olduğunu ve hikayesini bilmezdi kısa beyaz çoraplı Asfalt Neclanın …




Blognot:
* Bu ülkede 6 kadın sığınma evi, 68 adet de devlet eli işletilen genelev bulunmaktadır.

*http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=45243- " Anadolu'da bir kızım var, öğretmen olacak" projemizin bloğu

 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..