- Kategori
- Gündelik Yaşam
Ne bu şimdi? Boyalı kuşum ben!

Bugünlerde kendimi boyalı bir kuş gibi hissediyorum. Ama Bulutsuzluk Özlemi’nin boyalı kuşu gibi değil. Jerzy Kosinski’nin boyalı kuşu gibi. Boyalı olduğu ve dolayısıyla farklı olduğu için diğer kuşların hışmına uğrayan, gagalanan, bu yüzden uçamayan, yaralı halde ulu orta terk edilen kanadı kırık bir kuş gibi. Böyle olmama seçeneğim varken, yine de öyleyim. Yazar kendi romanının karakterlerine ne isterse onu yaptırır. Sonuçta ben de kendi romanımın karakteriyim.
Yaya olarak kırmızı ışıkta beklerken sağıma soluma mutlaka bakarım. Merak işte. Bir kaç saniye içerisinde, kırmızı ışık yanıyor olduğu halde, onu bekleyenlerin sayıları azalmaya başlar; 10 kişi, 9, 8 7 derken 5 sn sonra bir tek ben kalmışımdır ulu orta, yapa yalnız. Nasıl yaparlar da beni terk ederler. Dedim ya, ben bir boyalı kuşum.
Sevdiğim bir grubun sevdiğim hareketli parçasını dinlediğimde duyduğum heyecanı yaşadığım başka anlar yok mudur? Evet vardır. Sevdiğim başka bir grubun hareketli bir parçasını dinlediğim anlar bunlardan biridir.
Tavlada 6-6 her zaman kapı almaz. Arada farklı zarlar da istemek gerekir.
Satrançta rok herhangi bir anda yapılmaz. Uygun anı bilmek gerekir.
Ben de herkes gibi öğle yemeği yerim. Hem de lokantada. Gittiğim yer bellidir. Genelde 12.00 - 13.00 arasında boş bir masaya oturum. Dolu olacak değil ya. İnsanlar çoğalıp yemeklerini yemeğe başlarlar. Eee ne var bunda diyorsunuz. Ben de öyle diyorum. Ama sonra yemek üstü keyif anları başlar. Sigara - çay veya sigara -kahve o anın aksesuarlarıdır. Ben bir masada yemeğimi yemeğe çalışırken, duman suyuma, yemeğime, nefesime katılmış bir zehir gibi burnuma, genzime ulaşır. Herkes ortamın keyfini çıkarırken , ben çabucak yemeğimi bitirir ve lokantadan ayrılırım. Arada kalkıp onların masalarına oturup (affederiniz) güzelce bir gaz çıkarsam diye düşünmüyor değilim. Sonuçta gazım sigara dumanından daha az zehirlidir. Hatta zararsızdır. Ben bir kahramanım bunu biliyorum, yapmıyorum çünkü kostümüm yok. Her seferinde vazgeçiyorum. Bir boyalı kuşum ben.
Umudumu yitirdiğim anlarda kızıma bakıyorum.
Evde telaş var bugünlerde. Okullar açıldı, kızım okula gidecek. Ama telaş sadece bu değil. Kızım milliyet blog için bir yazı yazdı. Dört gözle bekliyoruz. Sayın editörler hamili yakınımdır.
Yerler kaygansa kurumasını bekleyiniz.
Bloglara bakıyorum; “vay be insanlar be güzel yazılar yazıyor” diyorum. “En sevdiğim duygu kıskançlıktır” diyebilirim ama ben gerçekten kıskanç biri değilim. Ben bir boyalı kuşum.
Ben boyalı kuşu okuyorum sanırım ondan çok etkilendim.
Bugünlerde msn’yi açmıyorum.