Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk bünyede ne gibi değişikliklere sebep olur?

Aşk bünyede ne gibi değişikliklere sebep olur?
 

Şairler şairi Rimbaud, aşk arayışını, "hem ruhta hem de bedende bulunan bir hakikatin arayışı" olarak tarif eder.

Aşk insanı "aşkınlaştırır"... Âşık insan, ötekinin hakikatini keşfeder. "Aşkın kendinden başka hiçbir şeye benzemezliği, yalnızca kendi hakikatimizi ötekine yansıtması ve sonunda ötekini ancak kendi gözümüzle gördürmesi değildir; ötekinin hakikatinin bize sirayet etmesine yol açmasıdır da" [1] diyor Edgar Morin nefis "Aşk, Şiir, Bilgelik" adlı kitabında...

Çünkü "aşk", ihtiyacı yansıtmak ile aşık olmanın hallerine girmek arasında ince bir ipte yürür. Bu nedenle Morin'in dediği gibi "Aşkın meselesi, o karşılıklı aidiyete bağlıdır: Bize ait olana ait olmak..."

Okuduğum bir yazı da, kişinin yaşadığı değişiklikleri anlatıyor:

"Aşık olunca yüzünüz aydınlanır, gözlerinizin içi güler. İşten güçten de hayır gelmez. Aşık olduğunuz 1 kilometre uzaktan anlaşılır. Zira aşk, varlığını açıkça belli eder. Nasıl mı?

Güne her zamankinden daha erken başlarsınız. Sanki kendinizi günler boyu uyumuş gibi hisseder ve gayet formda olursunuz.

Gözlerinizin içi gülmeye başlar, yanaklarınız pembeleşir, güzelleşirsiniz. Sizi gören "şıp" diye aşık olduğunuzu anlar. Unutmayın ki, müzik kadar aşk da ruhun gıdasıdır.

Bir anda alış-veriş delisi oluverirsiniz. Ama bu tam bir çılgınlık aşamasındadır. Yepyeni giysiler, kokular ve makyaj malzemeleri alınır. Farklı bir tarzın deneme çalışmaları da başlamıştır. Dolaptakilerin ise pabucu çoktan dama atılır.

Önceleri gözünüze çarpmayan ya da çarptığı halde aldırış etmediğiniz kilolarınız ve can düşmanınız selülitler, baş derdiniz olur çıkar. Her daim ayna karşısında, onlardan nasıl kurtulacağınızı düşünürsünüz. Ve paranızın büyük bir kısmını kremlere ve spor merkezlerine bağışlarsınız.

Patlamış mısır, cips ve kola. Bir anda hayatınızın vazgeçilmezleri arasına girer çünkü aşk sayesinde atıştırmalarınız had safhaya çıkmıştır.

İş güç hak getire! Sorumluluklar kendini bir anda "top on" listesinin alt sıralarında bulur. Patronunuzun imalı lafları bile dikkatinizi çekmez. Varsa yoksa "O" dur. Ee, ne de olsa listenin başına yerleşmiştir.

Sizi görenler nedensiz sırıtmalarınıza ve ağzınızın artık kulaklarınıza yapışmasına, herkese hatta hoşlanmadığınız insanlara bile sevgi dolu davranmanıza bir mana veremezler. Hâlbuki siz yeni aşkınız sayesinde dünyanın en mutlu insanısınızdır. Varsın sizi anlamasınlar.

Paranoyak olup çıkarsınız. Yemeden içmeden ha bire, onun hakkında sürekli ya beni aldatıyorsa, bugün hiç aramadı, ya başına bir şey geldiyse gibi paranoyalar üretir, sizin yanınızda olmadığı zamanları kendinize işkence saatleri haline getirirsiniz.

Onunla geçen süre, nedense su gibi akıp geçer. Onu her gün görmek için bilumum yalanlara başvurup, en yakın arkadaşınızı bile ekebilirsiniz.

Kalp atışlarınız bir türlü normale dönmez. Hele onu görünce, adrenalin miktarınız maksimum noktalara sıçrar. Elleriniz titrer, midenize kramplar girer." [2]

Ama aşkın özelliği yalnız içinizde meydana gelen değişiklikler değildir bence.

Aşkın asıl trajedisi içinde yatar: Kendini ve ötekini anlamak...

Aşk bir yandan kendini anlatırken, bir yandan da anlaşılmak ister. Âşıklar da öyle...

Kendini aşan, "aşkınlaşan" âşık, kendi hakikatini de başkalaşmadan geçerek bulur!...


[1] Edgar Morin, "Aşk, Şiir, Bilgelik", Om Yay, 1999.
[2] http://www.hurriyet.com.tr/kadin/6730626.asp?gid=159
 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..