- Kategori
- Öykü
Aşk gölgede yalnızdır (Altıncı Bölüm)

“Hayvansın”
Kapatıyor. Plüton’da yalnızdı. Gezegenlikten attılar. O da dışlandı. Bir de numara verdiler. Yanlış hatırlamıyorsam yüz otuz dört bin bilmem kaç. Yürüyorum. Hey gidi Plüton hey. Bir zamanlar gezegendin sende. Sıkıysa dünyayı atın gezegenlikten. İsterseniz bi de numara verin. İşte yüz elli dört bin bilmem kaç. Nerede yaşıyorsun? Yüz elli dört bin…
Fabrikada üç işçi toplantı salonunda mesai saatinde porno film izlerken yakalandıydı. Anında şutladılar. Porno yasak.
Genel müdür ne yapıyordur şimdi. Porno seyretmediği zaman model uçak yapıyordur. Cornflakes yiyecek parası varsa hala cebinde, mesut mutlu yaşamını sürdürüyordur.
Bir keresinde arabayla bir köpeğe çarptım. Birdenbire önüme çıktı köpek. Sonra bayağı öteye savurmuş araba köpeği. Ölmüştü. Polis geldi. İyi ki arabanın altına girmemiş dedi, yoksa devirirdi arabayı. Hala rüyama girer o köpek. Boş ver. “Bir köpeğin araştırmaları Kafka ya da bir savaşın tasviri”
Hangi savaşın?
“Şato’daki kadastrocu olsaydım keşke”
Ne iş yapıyorsunuz?
Kadastrocuyum
Nasıl kulağa hoş geliyor değil mi?
Boş ver fırıldak olmayan her iş kutsaldır. Dünyada durak vardı da biz mi durmadık, ya da müzikteki gibi es vardı da biz mi susmadık. Boş ver. Fırıldak olmayan her aşk kutsaldır. Bir sevgilim olsa Plüton’un Dünya etrafında döndüğü gibi dönerim. Pervane olurum onun için.
Dönmekte döneklik midir? Yoksa dönmekle döneklik arasında bir fark var mı? Boş ver. Aşk yoksullar içindir. Zenginler aşık olmaz satın alır. En güzel aşklar yoksulların yüreğinde doğar. Zenginler sadece paraya boğar.
Canım sigara çekti. Önümdeki adam inşallah yarım atar sigarayı. Kotikçiliğe bayılıyorum. İki nefes çektim mi keyfim yerine geliyor. Adamı kollayıp duruyorum. Sigarayı ha attı ha atacak. Atsana şu sigarayı, sağlığa zararlı değil mi? Neyse ki telefonu çalıyor. Telefona bakmak için atıyor sigarayı.
Yaşasın!
Derin bir nefes çekiyorum. Oh dünya varmış. Esra geliyor aklıma. Zengin kocanın güzel karısı. Kocasının tepesinde saç kalmamış, ama parası var. Beni görüyor. Kırk yılın başı takım elbise giymişim, kravat takmışım. Adamdan sayıyor beni. O ne bakışlar öyle? Utanmasa içime düşecek. Kızarıp bozarıyorum. Alışık değilim böyle şeylere. Yanımda bir fotokopi makinesi olsa hemen benden bir fotokopi çektirip vereceğim. Al bunu. Yorganın altında saklarsın kel kocanla sevişirken. Koca beni sevmiyor, pis pis bakmaya başlıyor. Benim suçum ne reis. Senin karın bakıyor. Ne yapayım yani yerin dibine mi gireyim. O kadar sıkılıyorum ki, resmin tamamını göremiyorum. Sarı saçlar… Yeşil gözler… Çilli bir yüz… Nasıl da yakışıyor çiller. Tanrı özene bezene çilemiş. Bir an önce çıkıp gitmem lazım. Gitmeye yelteniyorum. Ardımdan bir şeyler söylüyor. Geriye dönmem… Dönmekte döneklik midir? Zoraki dönüyorum. Onun yerine kocaya bakıyorum. Koca da bana bakıyor. Aslan koca. Hadi ez beni ez paranla. Sigara bitiyor.
Sonra eşofmanlar spor ayakkabılarıyla görüyorum. Koca nerde ki? Hemen tanıyor beni. Laf atıyor. Ayaküstü bir şeyler geveliyorum. Şimdi koca gelecek, koca gelecek. Geri de kalmıştır o, nefes nefesedir. Orasından burasından ter fışkırıyordur. Hadi havlusunu ver.
“Siz de koşar mısınız?”
“Niye biri mi kovalıyor?”
“Hah, hah, haaa! Spor için.”
“Haaa spor için öyle yaaa!”
İyide ben açım. Karnımı doyurmam lazım.
“Yok diyorum ben yamaç paraşütü yapıyorum”
“Ay çok heyecanlı. Ama siz titriyorsunuz.”
Açlıktan olacak.
“Aaaa bilmiyor musunuz diyorum. Yamaç paraşütü yapanlarda sıklıkla görülen bir arızadır bu.”
“Dişi istif!”
Tamam, ben kadastrocuyum. Kafka’ya da selam söyleyin.
“Dava”
Tutuklasınlar beni suçsuz yere. Suçum nedir? Aşk tutkunuyum. Mikroskopla arıyorum aşkı.