Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '09

 
Kategori
Futbol
 

Aşk herşeyi affeder mi?

Aşk herşeyi affeder mi?
 

Bedensel engelimden dolayı hiç deplasman deneyimi yaş(a)yamadım malesef. Dış saha maçlarına gitmenin ne kadar özlemini çeksem de, gocunmamışımdır asla "Neden gidemiyorum" diye. Mabedimizde oynanan maçlarda bazı hava muhalefetlerine gülümseyerek yerimi alıp, bu özlemime antibiyotik tedavisi uygulamış sayarım kendimi bir yerde. Gittiğim her maç Tanrı'dan bir lütuf, her hangi bir nedenden ötürü gidemediklerim ise ömrümden yıllar araklar tabiri caizse.

Süper ötesi ligimiz ile Fortis Kupası evliliğinden nur topu gibi bir fikstür doğdu ikiz kenar üçgeni anımsatan. Bir hafta içinde tam üç kez mabed yollarına düşüleceğinin müjdecisiydi bu üçgen. "İkiz kenar" diye tabir edişim; alınan çift yumurta ikizi beraberlikler ve tek galibiyetten ötürüdür sevgili okur.

Hafta içindeki tek golle kazanılan, hatta Roberto'nun oyunun son bölümlerinde kaptanlık pazubandımızı ilk kez taktığı Bursaspor maçımızın skoru tribünlere yetmese de, ortaya konulan ılıman futbol "Aşk herşeyi affeder mi?" sorusuna kibrit çakacak gibiydi. Ne de olsa Bursa'ya avantajlı gidilecekti. Ama öncesinde bu yazıda bolca kulağı çınlatılan üçgenin son kenarı çizilmeliydi. Bunun için de ligimizde taş gibi sağlam soyadlı iki teknik direktörden biri olan Nurullah Sağlam'ın takımı Gaziantepspor ile bir maç oynamak gerekiyordu. Ligin ilk haftasında artık kronikleşen hastalığımız yüzünden, karıncalığa soyunan rakibe, Ağustos böceği efeliğiyle 3 puan adeta hibe edildiğinden, rövanş olarak bakılıyordu bu maça tarafımızca. Öyle ki; ucuz kalemşörlerce kıyaslanır hale gelmişti rakibin Brezilya'lıları ile bizim sambacı karamellerimiz.

Aslında kötü de başlamadı takımımız oyuna. Stoper olmasına rağmen okçuyla aynı gol averajına sahip olan altın saçlı Lugano biraz şanslı olsa, gol perdesini ardına kadar aralayıp hem takımımıza skor avantajını getirecek, hem de okçunun burun farkıyla önüne geçerek ilginç bir başarıya imzasını atacaktı. İstatistik mühendisleri için bulunmaz bir nimetti bu şüphesizki. Düşünsenize; bir takımın stoperi, "La liga gol kralı" kokartlı forvetinden daha çok gol atmış olsun. Akıllara zarar öyle değil mi? Zaten meşin yuvarlak okçunun karizmasını kurtarırcasına kalecide kaldı Lugano'nun şutunda.

Gribal enfeksiyona esir düşen Gökhan Gönül'ün son anda kadrodan veto edilişi, çarşıdaki hesabın evdekiyle inatlaşmasına yol açmıştı. Trabzon maçında sakatlandığı için bir kaç hafta formasından uzak kalacak olan Edu'nun yerine düşünülen Önder Turacı, acilen sağ şeride çekilip, yerini çakmak gözlü Yasin Çakmak'a bırakmış oldu mecburen. Bu durumdan faydalanmasını iyi bilen rakip, üzerimize sıkça gelmeye başladı. Nurullah Hoca belli ki takımımızı iyi etüt ederek ezberletmiş öğrencilerine. Akınlarından her dönüşlerinde alan savunmasını başarıyla uygulayarak, başlayan ataklarımızın olgunlaşmalarına fırsat vermeden yerinde müdahalelerle noktayı koymasını bildiler.

79'uncu dakikada oyuna girip, beklendik bir şekilde topu rakibine atarak 82'de yediğimiz golün kaldırım mühendisi olan Josico, kırptığım gözümü açmama fırsat vermeden sakatlanıp oyundan çıkarak 10 kişi oynamamıza neden oldu geriye kalan dakikaları. Benden Josico hakkında üç kelam etmemi isteseniz; "Girdi, golü yedirdi ve çıktı" derim.

Skora ve kendi futboluna itirazı olan kaptan Alex, Kazım'ın adrese teslim ortasını, Semih'in kendisine servis etmesini iyi değerlendirerek adına ve kaptanlık sıfatına yakışan bir vuruşla su alan gemisini yüzeyde tutmayı başardı. Tam manasıyla olmasa da "Gemisini kurtaran kaptan" dememizde bir sakınca yok sanırım Alex için.

1-1 biten maçın ardından yönetimimiz aleyhine bağıran bir tutam seyirciyi ve kendi başkanlarını şikayet etme gafletinde bulunup "Bizi kurtarın" içerikli açıklama yapanları kınayarak sözü hocamıza getirmek istiyorum. Aragones yöresinde hava durumu yine aynıydı; "Aldığımız 1 puan iyidir."

Geldiği 2003-2004 sezonundan beri formamız altında 100'üncü maçına çıkaarak "Dalya" diyen bir başka oyuncumuz da Selçuk Şahin... Hem oyunda kaldığın süre boyunca sergilemiş olduğun pozitif futbolundan, hem de "Dalya" diyenler kervanına adını yazdırdığın için tebrik ediyorum seni Selçuk Şahin... Daha nice dalyalara...

 
Toplam blog
: 130
: 740
Kayıt tarihi
: 05.12.07
 
 

İlk önce şunu belirteyim; yürüme engelliyim fakat hayata pamuk ipliği ile değil, LACİVERT YÜREĞİM..