- Kategori
- Aşk - Evlilik
Aşk ve deniz...

Yaşanmamış duyguları anlatamaz insan. Bir başkasının duygularına ortak olmak istese de başaramaz. Aşk tek kişilik bir duygudur, paylaşılamaz…
Zamanı geriye alamıyor insan, yaşadıklarını yok sayamıyor. Yaşadıklarının izlerini ruhundan silemiyor. Bir kısır döngü bu, içinden çıkmak zor. Yeni bir başlangıç, beyaz bir sayfa, temiz bir ruh… Ne kadar istense de geriye verilmiyor.
Anıları unutmak ister çoğu zaman insan. Yaralarını sarmak, artık bir daha yara almamak ister. Korkar, çekinir, içine kapanır ama gene de yaşar. Hep kötü müdür anılar? Tabi ki hayır. Güzel anılar da vardır. Hatırlandıkça keyiflenen, insanın içini ısıtan…
Zaman geriye alamadığımız tek varlığımız. Demek ki biz hiçbir şeyi geriye alamayız…
Gözlerimi kapattığımda bir tepenin üstünde yalınayak yürüğümü görüyorum. Açık bir gökyüzü ve maviliği büyüleyici. Rüzgara karışan albatros seslerini duyunca şaşırıyorum… Denizin tuzlu kokusu geliyor burnuma. Gözlerimi biraz daha ileriye sürüklüyorum: karşımda uçsuz bucaksız bir derya. Aşağıya atlasam, albatroslar beni yakalar ve o geniş kanatlarıyla denize bırakırlar mı dersin… Ruhumun huzur bulduğu bu resmin içinde bana arkadaşlık ederler mi? Saatlerce bu manzaraya bakmak, onu unutmamamı sağlar mı sence? Yoksa kıymeti bilinmemiş her güzel anım gibi bu da mı hafızamdan silinir?
Sıcak bir kahvenin kokusu beni kendime getirdi. Tam istediğim gibi; sütlü ve yumuşak… Sevgiliyi en çok bunun için seviyorum. Uykumdan uyansam da beni yeni bir rüyanın kollarına attığı için… İnsan uyurken yalnızlığını hissetmiyor da uykudan uyanınca onu bekleyen sıcacık iki kol ona yalnızlığını unutturuyor. Aşk her ne kadar tek kişilik bir duyguysa da sevgi iki kişinin arasında yaşanan bir paylaşım oluyor. Buz tutmuş bir kalbe ancak sevgi ile sızılır. Çünkü aşk ağırdır… Bu ağırlığı bir kere tadan bir daha tatmaya korkar ve sevgiye sığınır.