Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '12

 
Kategori
Anılar
 

Aşkı katleden olaylar…

Aşkı katleden olaylar…
 

27 Şubat / İzmir Fuarı yeni evliler Necibe Culduz ve Avni Culduz


Biliriz, aşk kısa ömürlüdür; yaşlanmaya tahammülü yoktur.

Ansızın değil; adım adım uzaklaşır. Yerini her zaman boş bırakmaz.

İyi saatine denk gelirse; yerini, akrabalarına ya da arkadaşlarına devreder.

Sevgi saygı alışkanlık: Çılgın aşkın yerini doldurmaya çalışırlar.

Evrende: Her an doğan ölen; aşklardan birine çok küçük yaşlarda şahit oldum. Şanslı mıydım? Bugün dahi bu soruyu net olarak yanıtlayamam.

Kısa bir süre süren şahitliğim esnasında farkında olmadan aşılandım.

Aşk virüsünün acımasız yıpratmalarına karşın bağışıklık kazanmış oldum. Kalbimin kapılarını ardına kadar açmadan; zırh denen ne varsa üzerime geçirdim. Kendimce önlemler aldım. Faydasını gördüm mü?

Bakış açısına bağlı. Hiç olmazsa yerlerde sürünmedim.

Sürünme süresini ayakta geçirdim.  

Şahit olmakla; kulaktan dolma öykülerin arasında tabii ki bir fark olacaktır. Ben kulaktan dolma ile başlamak istiyorum.

Orta boylu; hassas bünyeli, duygusal Süleyman Sırrı Uzuntaş( Beni kucağına alıp bağrına bastığı anları maalesef hatırlayamıyorum. Allah Rahmet eylesin) sağlıklı narin genç kızla evlenir. Boyu boyuna uygun becerikli eşi on beş on altı yaşlarındadır.

 Naciye Hanım: On yedi yaşında anne olur. Annem Necibe’yi; kucağına aldıktan sonra gelişmesi hızlanır boylu poslu alımlı bir kadın olur.

Süleyman dedem: Düz iskarpinlerle bile ona tepeden bakan karısının yanında yürümekten pek mutlu olmaz. Birkaç adım önden yürümesi Naciye Hanım’ı üzer. Ufacık ayrıntılardan enerjisini kaybetmeye meyilli aşk incinmiş olur.

Necibe’nin; önce bir kız daha sonra bir erkek kardeşi olur.

Süleyman dede: İlk göz ağrısının gözünün içine bakar. Onun yeri bir başkadır. Bebekliğinde, tecrübesiz gencecik annenin ihmalkârlığı sonucunda bir omuzu, boynunun bir kısmı yanar.

Genç anne: Yeni ayaklanmış Necibe bebeğin yaramazlığından yakınır ama savunması pek geçerli olamaz.

Boy pos meselesinden sonra talihsiz kaza: Atalarımın aşklarını ne denli etkilemiş olabilir bilemiyorum. Kulaktan dolma bilgilerle; yorum yapmak haksızlık olur.

Şahit olduğum aşkın kahramanlarıyla; aynı evde yaşadığım yılları unutmam mümkün olmadı.

Annesi gibi on yedi yaşında anne olan annem: Evlenmeden önce elini sıcak sudan soğuk suya sokmamış; çok başarılı bir talebe kendisine ve iki kardeşine göz kulak olan bakıcıları Pervin Ana (onu şahsen tanımak bana nasip oldu) sayesinde ev işlerinde de tecrübesiz.

Gelin gittiği evde bekâr üç görümce ve kayınvalide ve peş peşe gelen bebekler. Gündüzü gecesi belli olmayan asayiş görevlisi çok yakışıklı suçsuz bir eş; suçsuz çünkü ona gelen aşk mektuplarını okumayan bilemez. Tarafsız olmaya çalışırsam yüzde kırk oranla suçlu sayılabilir diyebilirim. Nedenlerine gelince ev adresi yerine bir posta kutusu kiralayabilirdi. Ruj izi taşıyan çamaşırlarını anasına yıkatabilirdi.

Ya da en kolay yolu seçer; karısına sadık kalabilirdi.

Zorlukları seven biri için kolay yollar ilgi çekmezmiş.

Dolu dolu yaşadıkları; on üç yılı “kaçamaklar” bitiremedi.

On üç yıl sonra onları ölüm ayırdı.

Uzun zaman sonra; parça parça perdelerini kaldıran belleğimin; bana sunduğu sahneleri izlerken; kulaklarımda çınlayan diyalogları dinlerken; ebeveynimin aşkı karşısında dilim tutuluyor.

Büyükmüş, derinmiş diyorum.

Ardından o serin mantık renkli sahneleri karartmaya yelteniyor.

“ Aşk virüsü ile ihanet virüsünü karşı karşıya getiriyor”

Belleğin düğmesine istemeye, istemeye dokunuyorum.

Şimdi her nerde olurlarsa olsunlar; umarım mutludurlar diyerek sararmış sayfaları kapatıyorum.

27 Ocak 2012 Cuma

Alev Meisel/ Berlin  

 

 

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..