Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

14 Aralık '10

 
Kategori
Sinema
 

Av Mevsimi

Av Mevsimi
 

Antropolog Hasan... Bizden biri...


Özellikle bir Yavuz Turgul veya Şener Şen fanı değilim. Bu filme beni çekenin ne olduğunu bilmiyorum. Hele ki çok şişirilmiş “….Beş Minare” gibi bir filmin yarattığı hayal kırıklığı ertesi daha uzunca bir süre Türk filmi izlemeyebilirdim aslında… Ama belki hakkında okuduğum pek çok eleştiri sayesinde izleme arzusu duymam iyi sonuç verdi. Filmi çok beğendim. Bunu da yazmak istedim, küçük de olsa bir katkı vermektir amacım… Negatif görüş verenleri dinlemeyip kendi yargımızı oluşturmamız gereği de teyit edilmiş oldu.

Film görsel olarak genel bir bütünlük taşıyor. Başladığı görsel atmosfer hiç bozulmadan devam etti ve bitti. Bazan bunu söylemek gereği bile doğuyor, çok dağınık görsel yapımlara da maruz kaldığımız için… Uğur İçbak, ismini bildiğimiz görüntü yönetmenlerinden biri zaten, bu filmde de mesleki bilgisini çok başarılı uygulamış. Zihinde kalan soluk gri tonlamalardan oluşan kadrajlar konunun ruhuna cuk oturmuş. Açılış sahnesindeki derin orman içindeki akarsu bu tonlamalarla epey etkileyiciydi. Çekimler öylesine başarılıydı ki, “ülkemizin neresinde böyle bir doğa parçası var acaba!?” diye düşünmeden edemedik.
Kabul, hiç görmediğimiz bir yenilik değil. Bu türün epey filminde defalarca izleyegeldiğimiz bir ortam yaratılmış. Esrarengiz, soğuk, renksiz, loş bir orman... O meş’um ortamda bir genç kız kolu bulunuyor. “Suç Yeri İnceleme” ile film bir cinayete açılım yapıyor. Konu genel havası ve içeriği ile özellikle CNBC-E ve CSI dizileri izleyicilerine aşina gelecek. Bana en çok hatırlattığı ise “Seven” olacaktı. “Seven” daki konunun aynısı olduğu filan düşünülmesin. Ama pek çok unsurda o film akla gelecektir, ister istemez… Filmin loş ortamı, tecrübeli polisle çömez yardımcısı ya da yardımcıları arasındaki ilişki… Bir de zihinde bıraktığı acı tat… Aslında sadece o da değil, son zamanlarda Tom Cruise’un karısı Katie Holmes’un göğüsleri göründü diye internet ortamından kaldırtmaya çalıştığı The Gift (bizde 3. Göz ismiyle oynamış) isimli film de epey ilham vermiş diyeceğim.

Konu dağınık bir “puzzle” ın başarılı bir şekilde biraraya getirilmesiyle oluşuyor. Puzzle oldukça geniş ve parçaları oldukça küçük, ama işte bunu bütünleyebildiği için, bence film başarılı olmuş. Ana mecra cinayetin çözümlenmesi iken yap-bozun parçaları arasında karakterlerin her birinin durumlarının çözümü de genele katkı verecek şekilde tasarlanabilmiş. Bu bizde pek yapılamayan bir özellik… Idris, Battal, Asiye, Ferman gibi değişik isimlerin verildiği karakterlerin her birinin kendi içsel dramını da algılatmakta hiç sorun yaşanmamış. Özellikle şahısların dramlarının ortaya konduğu sahnelerde hem oyuncuların olağanüstü katkısı hem de çok net yapılan karakter çizimleri sayesinde tema, derinlik kazandıkça kazanmış.
Filmin süresi alıştığımızdan uzundu. Buna rağmen başından sonuna gerilim sürdü. Sadece ana konunun değil, yan karakterlerin de durumlarının gelişimini merak ettirerek üstelik… İçerik oluşumundaki bazı söylemler de dikkat çekiciydi:
-Durumlara farklı bakış açıları getirebilmek…
-Avcının avına duyacağı ya da duymayacağı merhamet…
….gibi.

Karakterlerin kendi dünyalarındaki olguların eylemlerine yansıtılmasında da cümle bütünlüğü sağlanabilmiş. İdris, mesela başına gelenler ve kendisinin bunlara tepkisiyle gerçekçi ve negatif bir tiplemeydi. Bir çırpıda içinde bulunduğu toplumun kadına bakış açısını ve kendi açmazını dile getirebiliyordu. Öte yandan son derece başarılı oyuncu Okan Yalabık’ın “Hasan”ı seyircinin en kolay empati geliştirebileceği kişiydi. Polisiye olaylar karşısındaki hali, “sıradan”ın haliydi…
Doğrusu, okuduğum eleştirilerden birinde Çetin Tekindor’a “Devlet Tiyatrosu etkisinden çıkmalı” yakıştırmasını da hiç yerinde bulmadım. Filmin en başarılı aktörüydü, bana gore, ki buna Şener Şen de dahil.

Filmin zengin karakter tablosunda, zengin bir cast yer almış. Çoğuna dizilerden aşina olduğumuz oyuncular genel gidişat içerisinde uyumlu ve sürükleyici malzemelere dönüşmüşler.

Sonuç olarak, dikkat gerektiren, şaşırtıcı ve ürkütücü unsurları biraraya getirebilen, sonuçta dilde acı bir lezzet arayan izleyicilere hitap edebilecek bir yapım ortaya çıkmış. O izleyicilerdenseniz tavsiye edilir.

Son not: Hayde şarkısını Kazım Koyuncu'dan dinleyiniz... Bu filmdeki sadece coşkulu bir sahne...!

 
Toplam blog
: 93
: 1712
Kayıt tarihi
: 12.12.06
 
 

Ununu elemiş, eleğini henüz asmamış bir ''Mimar''ım. Hep özel sektörde çalıştım. Yoğun çalışma yılla..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara