Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Avuçlarımız ayışığı dolu

Avuçlarımız ayışığı dolu
 

Nihal, günlerdir yaşadığı karabasana benzer ruh sıkıntısından kurtulmak için ani bir kararla yerinden kalktı, gidip telefonun altındaki çekmeceyi çekip bir kalem aldı. Sonra tekrar oturma odasına döndü ve okuduğu romanın arasına koyduğu; günlerdir Suat'a bir şeyler yazmak için beklettiği kâğıdı özenle eline aldı, masa lambasını yaktı ve bir sandalye çekip oturdu. Radyoyu açtı ardından.

Karar vermişti sonunda; Suat'ın yanına gidecekti tekrar, ama kalıp kalmamakta kararsızdı her zamanki gibi. Oysa öyle istiyordu ki O'nunla kalmayı. Mantığı her zaman galip geliyor, gecenin bir saatinde evinin yolunu tutuyordu gene. Suat ' Kal! ' demiyordu. İstiyordu ki Nihal kalmayı kendi istesin. Umutla o günü bekliyordu Suat; Nihal'in kendisine içini dökmesini ve kalmaya karar vermesini.

Nihal, ailesinin kendisi için uygun gördüğü adamla evlenmek istemiyordu. Ama kimseyi kırmamak adına ses de çıkaramıyordu. Ailesi Suat'tan da haberdardı. Suat yaklaşık bir yıldır işsiz olduğu için sıcak bakmıyorlar, Nihal'in yeni kısmetini kızlarının hiç maddi sıkıntı çekmeyeceğini düşünerek kaçırmak istemiyorlardı. Hem Ahmet de kötü çocuk değildi ki. Nihal nasıl olsa Suat'ı unutur, zaman içinde Ahmet'e alışırdı. Ailesinin anlamak istemediği bir şey vardı, ki bu Nihal için evlilikteki en önemli birleştirici güçtü; karmaşık, hatta kaos içinde, ama olağanüstü güzel bir ruh. Böyle bir ruha ilk kez Suat'ta rastlamıştı Nihal. Ömrü boyunca o ruhun kaosu içinde savrulmaya hazırdı.

Kâğıda kalemi dokundurdu Nihal ve Suat'la konuşur gibi yazmaya başladı. Eve dönerken kapıda eline sıkıştıracaktı bu kâğıdı. Eğer Suat, kendisi eve dönmeden okuyup da ararsa ve ' Sormana bile gerek yoktu ' derse, bir an bile düşünmeden kollarına koşacaktı.

şimdi ben gideceğim ya geç oldu diye
bir parçamı da burada bırakacağımı biliyorsun
en çok sen bilebilirsin zaten bunu
ve gidip yalnızlığıma sarılacağımı da bilirsin
belki de cigaramın dumanına sararım sevdiklerimi
hani ayışığı ve bulut da varsa
değme keyfime
hele hele bir de hale varsa
meleklerin elele tutuştuğundan hani
onu da bilirsin, bilirim
uyumak için yatmak mı
kaçış için yattığımı biliyorsun
çünkü sen de kaçanlardansın
oysa ayışığında otayacağımız ne çok gönül yaramız var
en başta ruhumuzu yıkamalıyız ayışığında
sonra da avuçlarımızı gökyüzüne doğru açıp ışık doldurmalıyız içlerine
hani gün gelir birileri karartırsa ruhumuzu, lazım olur sakladığımız aydınlık
ne dersin?
benimle ayışığı avına çıkmak ister misin bu gece?
ve bu gece
bu gece
en çok bu gece
yüreğine sığınmama izin verir misin?
kaç kırıntı kaldı ki sana anlatmadığım anılar demetinden
onları da anlatırım yüreğine sığdırırsan beni
ha
sığar mıyım, bilemem
bilirim, büyük gönüllüsündür
ama ben sadece sevinçlerimi, anılarımı alıp gelmeyeceğim ki sana
aklına gelmeyen pek çok hüznü ve gönül yarasını da takacağım peşime
bana katlanabilecek misin sahi?
katlanmanı ister miyim, onu da bilmiyorum
sana ait neyim var ki örselenmiş yüreğimden başka
şu anda ne çalıyor, biliyor musun
kimseye etmem şikayet / ağlarım ben halime
kim duydu ki sesimi, bunu çalıyor şu anda
titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime diyor kadın
ben geçmişime bakınca da titriyorum
içim titriyor yalnızlıktan
yalnızlık
yalın olma hali
kim ister ki yalın olmayı
yalın olma arzusu yalandır inanma
yalnız ve mutlu olmaz, olamaz insan
iki yavru kedi gibi sokulmak ister diğerinin sıcaklığına
ne dersin?
sığınayım mı bu gece yüreğine?
hem avuçlarımız ayışığı dolu
başka ne gerekir ki mutlu olmamız için?

 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..