Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bu sabah katlandıklarım!!!

Bu sabah katlandıklarım!!!
 

Bir hafta önce kontörlü hattımla kullanmak için 2. el bir telefon almıştım. Satıcı, üç gün içinde bir problem çıkarsa servise yollayacağına ve servis ücreti almayacağına dair söz verdi. Ve beklenen son; telefon gerçekten ikinci ya da dördüncü gün değil de üçüncü gün açılmaz oldu. Satıcıyı aradığımda ' Üç gün içinde arıza yaparsa...' dediğini hatırlattım ve böyle bir raslantının bana tuhaf geldiğini söyledim. Telefonu hemen götürmemi söyledi, cumartesi gününden önce götüremeyeceğimi söylediğimde de zorla razı oldu.

Bugün götürmek için evden çıktım. Telefoncu Antalya'nın en işlek caddesindeydi. Otobüsten inmek için ayağımı uzattığımda kovalar dolusu köpüklü ve kirli bir suyun duraktan yola doğru aktığını gördüm. Su, telefoncuların bulunduğu apartmandan geliyordu, merdivenleri temizliyorlarmış meğer. (!) Cambaz gibi yürüyerek telefoncuya ulaştım. Tabii bu köpük seline sebep olan insana laf söylememek için kendimi zor tutarak...

Satıcı beni tanıdı ve telefonu bırakmamı söyledi. Ben de kendisine 2. el almakla hata yaptığımı, üzerine para verip yeni bir telefon almak istediğimi söyledim. Sen misin bunu söyleyen? Bana servise yollayacağını söylemiş ama, geri alırım dememiş. Ben de ' Geri verip paramı istemiyorum ki, aksine üzerine para verip yeni bir telefon alacağımı söylüyorum ' dedim. Bugüne kadar hiçbir 2. el telefonu geri almamışmış beyefendi. Köpüklere ses çıkartmayan ben, satıcıya da çıkartmazsam kendimi aptal gibi hissedeceğimi biliyordum. ' Siz ne demek istiyorsunuz? ' demişim kendimi tutamayarak. Telefonu geri almasını söylememiştim, ' Bana arızalı telefonu bile bile mi sattınız? ' gibisinden bir şeyi ise asla söylememişim. Mağdur olan benim, ters konuşan satıcı!

Son bir hamle yaptım sözle; ' Bakın ' dedim, ' bu telefonu alıp servise verin, ben de sizden yeni bir telefon alayım, aradaki farkı ödeyerek. Yok, kabul etmem diyorsanız sattığınız telefonu masanızın üstüne bırakır çıkarım ' dedim. Satıcının tavrı hemen değişti, vitrinden hangi telefonu istiyorsam göstermemi istedi. Sonuçta yeni bir telefon alarak, PTT'ye gitmek üzere çıktım mağazadan. Yürüyen merdivenin altındaki büfeden sigara alan bir genç, paketi açıp selefonu bir yana, sarı, parlak koruyucu kâğıdı diğer yana fırlattı. Tam merdivenin önüne gelmiştim ki, başka bir genç merdivene adım attığı anda basamakların üstüne okkalı bir tükrük savurdu.

Ara yola doğru yürüyüp PTT'ye geldim, sıra numaramı aldım ve beklemeye başladım. Hafta sonları sadece iki vezne çalışır ve bekleyen de azdır. 10 kişi kadardık bekleyen ve o anda tek vezne çalışıyordu. Sıra numaram 119'du. 118 yandı ve kimse gelmeyince 119'a geçti görevli bayan. Tam sıra numaramı uzatırken genç bir adam havale kâğıdıyla birlikte 118 sıra numaralı kâğıdını uzattı. Görevli kâğıda bakıp eksik yazdığını, tamamlaması gerektiğini söyledi ve bana seslendi ' Sizi alayım ' diye. 5 ayrı işlemim vardı yaptırmam gereken. Ben hiç fatura taşımam, hizmet numaralarının tümü ezberimdedir. İşlemim yapılırken söylerim numaraları. Bunun kendileri için çok büyük bir kolaylık olduğunu söylemiştir daima işlemlerimi yapanlar.

Hizmet numaralarını söyleyeceğim anda sol yanımda bir turist belirdi ve para transferini nasıl yapacağını sormaya başladı. Görevli bayan anlamayınca rehber geldi tercüme etmeye. O sırada arkamda bir bayan belirdi ve USD'ının hazır olup olmadığını sordu. Kâbus henüz bitmemişti, tehlikenin büyüğü sağ yanımda başrole soyunuyordu! Benden yaklaşık 10 yaş kadar büyük bir adam elinde 120 sıra numarası , kolunu bankoya dayadı. Kuşatmaya alınmıştım'

Görevli bayan benden özür diledi ve USD bekleyen bayana parasını uzattı. Solumdaki yabancı adam kendi kendine konuşmaya devam ediyordu ve sağımdaki adamın bana 20 santim mesafede, bankoya uzanmış kıllı kolunu görmekten canım iyice sıkılmaya başlamıştı. İşlemlerimin toplam tutarını söyledi görevli bayan. O sırada Bay Kıllı Kol işlemimin bitmek üzere olduğunu görerek iyice bankoya yanaştı. Gençlerin deyimiyle koptuğum andı o an!

Görevli bayana ' Etrafım böyle kuşatılmışken paramı çıkarıp saymak beni rahatsız ediyor ' deyiverdim. Bay Kıllı Kol homurdandı, dönüp baktığımda da ' Kendinize özel bir vezne tutun ' dedi. Görevli bayan sinirlenip benim haklı olduğumu, geride beklemesi gerektiğini söyledi. Pişkin pişkin 120 sıra numaralı kâğıdı gösterdi adam. Bayan, henüz o numarayı çağırmadığını söylemesine rağmen inatla gitmedi ve bana bir kez daha söylendi. Artık kopmak ne kelime, tepem atmıştı resmen. Çünkü ' Kartınızın numarasını almayız, merak etmeyin ' gibisinden sözlerdi söylediği. Görevli bayanın da tepesi attı ve sesini yükseltti. Hemen güvenlik görevlisi geldi duruma el koymak için. Ne mümkün! Adam bir adım bile geri gitmedi. Görevli bayan son çığlığını attı ' Akşam olunca sizin gibi anlayışsızlar yüzünden kasam açık veriyor' dedi.

Peki ben çığlık attım mı? Ne çığlıklar atasım var ama, atamıyorum her zaman. Çünkü bu tür iki ayaklı canlıların şerrinden korkan diğer insanlar hep susuyor. Bana destek olan bir avuç insanla da neyi düzeltebiliriz, bilemiyorum!

 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..