- Kategori
- Kitap
Ayakları yere basan ruhsallık
AYAKLARI YERE BASAN RUHSALLIK
Nedir “ ayakları yere basmak “ deyiminin anlamı? Sözlük anlamını aynen aktarıyorum: Hayal kurmaktan vazgeçip gerçekçi bir tutuma yönelmek.
Ne zor gelir bana bu! Yeşilçam film tarzı ile büyü, üstüne 12 Eylül gençliği ile olgunluğa adım at, böylesine çılgın bir teknoloji çağı ile yaşlılığa doğru ilerle ve bütün bunları gerçekçi bir tutumla yoğur; ama dikkat et bu arada “ katı bir gerçeklilik “ duygusuna da kendini kaptırma. Yoksa suratsız bir yaşlı kadın olur, herkesi çevrenden kaçırırsın. Aman Tanrım; ne paradoks!
Bende bu düşünceleri uyandıran şey, bu aralar okumaya çalıştığım bir kitap. Elimdeki kitap, Orhan Pamuk’ un “ Masumiyet Müzesi “. Zor ilerliyorum. Çünkü roman kahramanlarıyla özdeşleşirken yorgun düşüyorum. Baktım kitabın biteceği yok, bari bir yazı yazayım dedim yine ondan yola çıkarak. Ne yazacağımı bilemedim. Edebiyat eleştirmenliğine soyunmadan ya da toplumbilimci bir tavır sergilemeden ne yazabilirim diye düşünürken birden bir anı canlandı zihnimde.
Yıllar yıllar önce katıldığım bir etkinlikteki konuşmacının konu başlığı “ ayakları yere basan ruhsallıktı”.
Bir hevesle gitmiştim, zihnimdeki bir sürü soyut kavramla ilgili yanıt bulacağım diye. Ne yazık ki umduğum yanıtları duyamamış, hayal kırıklığı yaşamıştım. Sorular kısmında da bunu dillendirince yanıt iyice şaşırtmıştı beni: “ Ne yapayım konuya bir yerlerden girmek zorundaydım. “ demişti konuşmacı “ anlatılmaz yaşanır “ savını destekleyici.
Ben de ondan yola çıkarak baktım ki kitapla ilgili habire geçmişe gitmekten yoruldum; bari bir yazı yazayım da kafam biraz dağılsın dedim. Yani mesaj iletmek kaygısı taşımadan “ kaba oyalanmalar “ yaşayım istedim sözcüklerle. Kitaptan alıntıdır “ kaba oyalanmalar “. Onunla ilgili bir paragrafı alıntılayarak bitiriyorum yazımı. Ben de size hayal kırıklığı yaşattıysam, af ola!
“ Hayat sanki benden uzaklaşmış, o güne kadar hissettiğim gücünü ve rengini kaybetmiş, eşyalar bir zamanlar hissettiğim ( ve hissettiğimin de ne yazık ki farkına varmadığım ) güçlerini ve hakikiliklerini yitirmişlerdi. Yıllar sonra kendimi kitaplara verdiğim zaman, o günlerde hissettiğim sıradanlığı ve bayağılığı en iyi ifade eden satırları Fransız şair Gerard de Nerval’ in bir kitabında okudum. En sonunda aşk acısından kendini asan şair, hayatının aşkını sonuna kadar kaybettiğini anladıktan sonra, “ Aurelia “ adlı kitabının bir sayfasında, bundan sonra hayatın kendisine yalnızca “ kaba oyalanmalar “ bıraktığını söyler. “