Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

Tekirdağ/çorluda ikamet ediyor.

 
 
Her şey gençlikte değerli, ihtiyarlık para etmiyor; yaşlılara itibar kazandıracak şeyler yapmalıyız

Yaşlanmak bir dağa tırmanmaya benzer, zirveye yaklaştıkça nefesiniz daralır ama bakış açınız genişler – (İngmar Bergman) - o bahsettiğiniz cahil insanlar elbet yaşlanacak, torunları yine başladı bozuk plak diyecek. Çünkü anlatacakları çok az şey olacak. Bilirsiniz, insanlar yaşlandıkça geçmişini çok fazla tekrar eder. Bir yaşlıya ne teyze, ne amca denmesi, ne de koluna girilip karşıdan karşıya geçirilmesi koyar. Bana göre yaşlıyı en fazla kale alınmamak kahreder. İnsanların anlatmaya değecek geçmişi olmalı, at gözlüklerini atmalı. Dağın yamacında gözlerini kapatmamalı… saygılarımla…

01 Ağustos 2013 06:23
Mutsuzlar mutlulara karşı, yol haritası başarının arşı

En üzgün anında seni teselli etmeye gelen insanlar bile aslında seni değil kendilerini teselli ederler. Senin yanışına değil, onların keyfini kaçırışına üzülürler. O yüzden, riyakâr insanları çevrenizden uzak tutmalısınız. Bununla ilgili şöyle bir öykü var. Bir gün Nasrettin hoca ağaçtan düşer oflayıp puflarken ahali yanına gider… Ne oldu derdin nedir gibisinden soru yağmuruna tutarlar. Bana ağaçtan düşen bir adam bulunuz, siz beni anlayamazsınız der. Bir de, iki mutsuz insan çözüm bulamaz gibisinden kesin bir yargıya katılamıyorum. Yaptığınız eleştiri, kendisiyle yüzleşmekten korkan insanlar için geçerli. Mutluluk ve keder gelişim göstermediği müddetçe yerinizde sayıyorsunuz demektir. Evli çiftler görürüm bazen… Otuz yıl bile geçmiş olsa kelimesi kelimesine aynı kavgayı ederler, tartışmaları bile gelişim göstermez. Önemli olan gelişim gösterebilmekte… Sürekli pozitif düşünceyi kendine fısıldayan birey de bir yerde mutsuzluk kâbusu görür. Her durum karşıtıyla var olur. Sürekli mutlu olmalıyım pozitif düşünmeliyim diyen insan zaten mutsuzdur. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar, Sürçü lisan ettiysem af ola, saygılarımla…

01 Ağustos 2013 05:34
Blog yazmak, blok okumak.

Sanırım Bukowski şöyle bir laf etmiş… Kolay anlatılabilecek bir şeyi anlaşılmaz hale getirene entelektüel, zor olanı kolay anlatıma dönüştürene aydın denir… Bazen öyle yazılara denk geliyorum ki ardından bu düşünce aklıma geliyor. Metinin uzunluğu veya kısalığından ziyade yazılan metinin içeriği önemli. Yazılan metinin içeriği yazarın bilgisiyle doğru orantılıdır. Yazdıklarımı yayınlamayalı uzun zaman oldu. Yayınladıklarımı imha ettim. Bazen (ki) ekini bile doğru şekilde kullanamam. Bunu bildiğim halde niye insanlara eziyet edeyim diye düşündüm. Derviş misali defterime yazmayı tercih ediyorum. Malesef sosyal medya büyük bir çöp yığını içinden kaliteyi ayırt etmek güç... Okumaya değer yazıları cımbızla çekiyoruz. Saygılar...

31 Temmuz 2013 05:57
 
Toplam blog
: 0
:
Kayıt tarihi
: 08.08.11