- Kategori
- Deneme
Aydınlar, aydınlığı karartıyorlar

Türk aydınları zekidir,bilgilidir,fay hatlarını dikiş ile tutturmasını iyi bilir.
İnsan derisi ile kapalı şerefli bir mücadelenin bozulmayan meyvesidir. Bir ülke, aydın insanlarının katkılarıyla aydınlığa ulaşır. Toplumu derinden üzen olayları sadece seyreden, acıları yüreklerinde hissetmeyen aydınlar o ülkedeki bulutlu, boranlı günlerin müsebbibidir.
Atatürk’ün dediği gibi ( Türk Gencinin El Kitabı ) “Devlet ve fert birbirinin muarızı değil, birbirinin tamamlayıcısıdır. Yönetenlerin icraatları menfi olup da millet itiraz etmez ve iktidarı düşürmezse bütün kusur ve kabahatlere katılmış demektir” Milletin itiraz edebilmesi için de kendine yol gösterenlere, durumdan haberdar edeceklere ( aydınlara ) ihtiyaç vardır.
Bu ülkede asıl konuşmaları gereken Türk aydınlarının, susmaları nedeniyle ” korkakların çağdaşlık yansımaları” görülmektedir. Yoksa bu aziz vatanda kimse “ salyangoz bile satmaya cesaret edemez" Devlet korunması ve yüceltilmesi gereken kutsal bir müessesedir.
Çiçero “ Bütün cemiyet şekilleri içinde devletten daha mukaddes olanı yoktur” der. Türk toplumu da bu nedenle devleti daima “ baba “ olarak algılamıştır. Peki, bu devlet baba bir iki çocuğunu ipekli kumaşlarla giydirirken, diğer çocuklarını çorap ve mendil ile kandırıyor ise, evlatlar arasında ayırım yapan vicdansız ve merhametsiz baba olur mu?
Aydın insanlar toplumu bilgilendirmeli, bildiklerini topluma anlatmalı. Toplumu aydınlatmayan bizim ülke aydınları etrafı ten ile kaplı içi görünmeyen çürük meyveler gibidir. Demokrat insan başkasının hakkına saldırı yapıldığında dahi karşı koyabilen insandır.
Nizâm'ül- Mülk, Siyasetname adlı eserinde “Sultanların en iyisi ilim ehli ile oturup kalkan sultanlardır. Âlimlerin en kötüsü sultanlar ile oturup kalkandır” der.
Demek ki bir toplumda aydın var ise ve gerekli özeni görüyorsa o toplum gelişir, o toplum için ilerlemenin hududu yoktur. Eğer ilim adına dalkavukluk yapılıyor, âlimler ilmini, bilgisini başka maksatların, başka iradelerin emrine bırakmış ise böyle bir toplumun geleceğinden korkulur.
Devlet, siyaset, hukuk hepsi insan içindir. Kaba kuvvete dayalı, eli sopalı, iki gözü kör, iki kulağı sağır siyasetle ülke sorunları hal edilmez. Yaradılış gayesini bilen, uzağı iyi gören, toplumun sesini iyi işiten, sosyal dinamikleri güçlü, vicdan ve merhamet duyguları ile yoğrulmuş siyaset sorunları hal eder, çözüm üretir, mesafe alır.
Devleti yönetenler millete verdikleri sözleri yerine getirmeli. Toplumu aldatan yöneticiler ülke yönetimine katkı sağlayamazlar. Sözlerini yerine getirmeyen yöneticiler yeniden milletin huzuruna çıkmamalı.
Devlet siyasette sevgiye, hoş görüye ve güvene önem vermeli. Devlet milletiyle daima barışık olmalı, Devlet milletine güvenmeli, millet devletine güvenmeli.
Demokrasi bir yaşam biçimidir, zorla güzellik olmaz. İnsanlara baskıyla, tehditle bir şey kabul ettirilemeyeceği artık bilinmeli. Ülkeye acilen demokrasi gömleği giydirilmeli.
Gelişmiş, sanayileşmiş, zengin olmuş ilerlemiş ülkelerle, gelişmemiş, sanayileşmemiş, geri kalmış ülkeler arasındaki nedenlerin çok iyi analiz edilmesi gerekir. İşte o analizin içinden katıksız, saf demokrasi çıkar.
Hukukun kuvvetinin bittiği yerde, kuvvetin hukuku başlar ki devlet hukuk devleti olmaktan çıkar, hüküm eden devlet haline gelir.
Ünlü düşünür Aristoteles “ Özgürlük ve güven insanlar üzerindeki hâkimiyetin insanlara değil, sadece hukuka tevdi edilmesiyle gerçekleşebilir” der.
Aydın şartlanmış kafa taşımayanlara verilecek bir sıfattır. Bildiğini iyi bilen, buna rağmen bildiklerinin yanlış olabileceğini, noksan olabileceğini düşünülebilen ve bunu samimiyetle dürüstlükle kabul edebilen, içinde yaşadığı topluma karşı sorumlu olduğunu bilen ve hadiseler karşısında susmayan, susturulmayan kişidir.
Topluma karşı sorumluluğunu yerine getirmemenin hiçbir izahı olamaz, bir aydın için olsa, olsa korkaklık olur.
Tarih bu tür insanlığın yüz karası aydınların topluma yaşattığı sıkıntılarla doludur. Bizim ülkenin aydınları nerede, neden toplumu aydınlatma görevlerini yapmıyorlar. Neden bildiklerini saklıyorlar, kimden ve niçin korkuyorlar.
Ülkemize demokrasinin tohumlarının ekilmemesine sadece siyasetçiler değil, tüm bilim, ilim sahibi aydınların da payı büyüktür.
Ey Türk aydınları, bildiklerinizi, gördüklerinizi, duyduklarınızı ülke insanları yararına paylaşmayınız. Küpte sirke yapınız, esasa giderken beraberinizde götürünüz.
Ne yazık ki ülkemde bilen, gören, duyan aydınlar var diye, miskal de zerre kadar sevinmiyorum.
Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.
Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN