Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '13

 
Kategori
Futbol
 

Aykut, dün de “Kocaman”dı, bugün de öyle...

Aykut, dün de “Kocaman”dı, bugün de öyle...
 

“Ben onu sevmiyorum.”
“Niye?”
“İşte...”


Bir çocuktan duyacağınız, “niye”si “işte”yle sınırlı bir yanıt. Üç noktadan sonra gelecek “niye”ler neler olabilir?

“O, bana kızdı!..”
“O, alma, dedi.”
“O, dokunma, dedi.”


Dedi de dedi... Çocuk bu, kırılmış işte, der geçersiniz. Ama çocuksu tavır takınan, ama söylemiyle “heybetli” olan “büyük”lere ne demeli?

Onlara bir şey dememeli; onların niye öyle davrandıkları üzerinde durmalı, “niyet”lerini cümlelere dökmeli:

“Aykut Kocaman’ı sevmiyorum.”
“Niye?”
“O, teknik adam değil!”
“Nasıl olur?”
“Verdiği taktikten, tercihlerinden belli. Yemek seçer gibi futbolcu seçiyor!”


“Tercihler” kuşkusuz, önce kadroya alınan/ alınmayanlar, sonra sahaya sürülen onbir, sonradan görev verilen/ verilmeyen yedekler...

Futbolcuları maçlara hazırlayan, kimin ne yapacağı/ yapamayacağını bilmesi gereken ben mi, sen mi, o mu?

Maç öncesi, Aykut Kocaman adına kurduğumuz onbir, uygulanmasını istediğimiz diziliş olmadı diye, kızmanın/ köpürmenin anlamı var mı?

Yok!..

Aykut Kocaman’a göre de yok:

“Yazanlar da çizenler de seyredenler de futbolcuyu montaj malzemesi gibi görüyor. Onu çıkar bunu tak gibi. Ama aslında öyle değil. Futbolcular genç, yetenekli, beklentileri hayalleri olan zengin ve şöhretli kişiler. Bu insanların duygularını yok sayarak, onu çıkar bunu koy diye montaj malzemesi gibi görmek bu işi en olumsuzluğa götüren taraf olur.”

*****

Farklı olmak için farklı “yorum”lar yapmak, bir yaratıcılık mı, yoksa kendini beğenme hastalığı mı?

Sonuca/ skora bakarak, yapılan değişikliklerden giderek, ahkam kesmek kolay.

Son dakikada gelen/ giden 3 puanları nasıl değerlendireceğiz?

Bu başarı/ başarısızlık acaba kimin?

Biliyorum, “kimin”, bakış açısına göre değişecek.

Fenerbahçe kazanır, “kafaya takanlar”ın havası bir başka:

“Aykut Kocaman’a rağmen...”

“Şu, şu harika oynadı...”


Fenerbahçe, berabere kalır/ yitirir, “kafa” aynı:

“Aykut Kocaman, şöyle böyle...”

Her durumda Aykut Kocaman’ı “haksız” görenleri,  ölümcül hastalığı olanı da Bakırköy’e gönderen Adli Tıp’a sevk etmeli. Bakarsınız, gerçek bir “tanı” konur.

*****

Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi’nde çeyrek finale kaldı.

(Denecek/ler belli: Bu, futbolcuların başarısı... Genç Salih Uçan’ın... Mehmet Topal sakatlanmasaydı, Salih Uçan sahada olmayacak, o gölü atamayacaktı.)

Ya kalmasaydı?

Aykut Kocaman da kalmamalıydı; hemen istifa etmeliydi!

“Aykut Kocaman’ı sevmiyorum.”
“Niye?”
 “Gençlere yer vermiyor.”
“Son olarak, Antalya’da onbirde Salih Uçan’a yer verdi ya...”
“Mecburiyetten...”


Aykut Kocaman ya da bir başkasına “İstifa etmeli” diyenlerin aklına niye kendilerinin istifa etmeleri gelmez? Öngörülerinin boşa çıktığını görenler, okur/ izleyici karşısında güvenilmez duruma düştüklerini düşünerek, “Benden adam olmaz!” deme yiğitliğini niye göstermezler?

Soru işte!

Bilinir ki, en zor soru, yanıtı bilinen soru/lar sormaktır.

Ama biz, yanıtı da kolay bir soru soralım:

Aykut Kocaman, nasıl biri?

Aykut, dün de “Kocaman”dı, bugün de “Kocaman”...

 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutc@ttmail.com





 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..