Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Azıcık kırmızı, kahverengi , mavi...

Azıcık kırmızı, kahverengi , mavi...
 

her an gidecekmiş gibi tedirgin, yan dönüp gagasını göğsüne saplıyor..






Balkon demirinde bir kuş oturuyordu..
Azıcık kırmızı,
kahverengi, mavi..
İnsana güvenmeyen kuşların bilgeliği ile,
Her an gidecekmiş gibi tedirgin.
yan dönüp gagasını göğsüne saplıyor..
İnce bir ses çıkıyor o an içinden sanki ona ait olmayan..
Bir inilti gibi..

Bakışları kirpiklerine takılıyormuş gibi bir duygu çırpınıyor kadının gözlerinde... Dağılıp bölünerek konuşuyor..

Azıcık kırmızı, kahverengi mavi kuşu izliyor o da benim gibi..
Yine öyle dimdik eskisi gibi.. yine öyle mağrur ve vakur..

Boynu uzayıp kısalıyor kuşun. O ürkek yan gaga titremesi..

-Öldürdüğüm o zavallı kuşların sızısı hala içimde" diyor bana dudakları.. sanki günah çıkartyormuşcasına çıkıyor sesi.

- o yıllar o kadar uzak ki" diyorum, elini tutarak öpüyorum, saçlarını okşuyorum..

Mavi, kahverengi kuş uçup gidiyor balkon demirinden o anda..
Bir kanat çığlığı kopuyor havada,
Kapanıp açılıyor kadının gözleri..

Gözlerini kısarak bakıyor havaya kuşun ardından.. derinleşmiş göz çizgileri..
Sonra bana dönüp;

"Hep sen hatırlayacak değilsin ya herşeyi, hani annem patlıcan kızartırken mutfagımızın perdesi tutuşmuştu?
Ağlıyor..

Ama hatırlamıyorum..

Mor ateşi sıçradı göğsüme,
Annemin sızısı gibi kokuyorsun.
Patlıcan çiçeği gözyaşın senin...

"Dün gece rüyamda gördüm onu..gözümde yaşlarla uyandım birdenbire, kalbim nasıl, nasıl çarpıyordu biliyor musun?..
"ben de görüyorum hep"
dedim, sadece...

Bir hapishanede, görüş gününde gibiydik. Söyleyeceklerimiz ne varsa söylemeliydik.. gardiyanımız içeride uyuyordu.. Anahtarı cebinden gizlice almıştık..

Zaman fışkırmaz demesin kimse..fışkırır.. Kuş cıvıltıları gibi.
Zaman kendi içinde sessizce bizim için bölündükçe bölünüyordu..

Bir rüzgar esip geçti denize doğru,
Denize takıldı gözlerimiz...

Peşpeşe geçen balıkçı motorları boğdu sözlerimizi.. geçip giderken.. ardından "V" şeklinde bıraktığı izleri takip ettik sessizce..
Aklımıza geleni anlatıyorduk birbirimize. İçtiği sigaraların izmaritlerini balkon kenarındaki çiçeklerin topraklarına saplıyordu "yenisi çıkar mı ki? dedi hınzırca gülerek.

"Çok sigara içmeye başlamışsın" dedim..
Derin derin nefes aldı..

" Soluk dediğin nedir ki? dünyanın nefesini çek içine bir gün o da tükenecek...

Sonra, kuşu aradı gözleri. "nereye gitti gördün mü" dedi... umursamadım..

" ne kadar çok O'na benzemişsin" dedim. İçeride uyuyan gardiyanımızı göstererek.. "O'nun sözleri, O'nun davranışları.. O'nun alışkanlıkları.. Sen, sen değilsin artık değişmişsin... farkında mısın? Çok sigara içmekten dudak kenarlarında çizgiler oluşan dudaklarını büzerek...

" kendimden çok şey kaybettim, hani derler ya, üzüm misali...
"ben artık "O "oldum.. ama "O" ben olamadı..
"ikimiz "bir" olamadık.." gözleri doldu...

Kalktım, balkondan içeriye girdim. Mutfağa yöneldim. O da uyuyan gardiyanını uyandırmadan anahtarını yeniden cebine koymaya yöneldi..

Balkon demirinde oturan,
Azıcık kırmızı, kahverengi mavi kuş gibi olmuştu..
Gagasını hep kendine kendine saplıyordu...

Mutluluk ..

Kadının gözlerinde bir kanat çığlığı gibiydi...





Resim: Fotokritik
 
Toplam blog
: 319
: 1390
Kayıt tarihi
: 29.10.06
 
 

"Ben; hiç yalnız kalmadım... Kalabalık bi ailede yere atılan yataklarda Yan yana, baş başa, el el..