Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '07

 
Kategori
Anılar
 

Azimle okuyanın mükafatı

Hepimiz Türkiye’nin değişik liselerinden gelmiş hatırladığım kadarı ile topu topu 22 kişiydik. O kadar çok zaman oldu ki yanılıyor da olabilirim! Belki de bu sayı az dır, belki de fazladır diyebilirim. O senenin ÖYS sınav kitapçığının bölümümüz için verdiği kontenjan 50 olmasına rağmen benim girdiğim bölüme nedense ilgi duyulmamaktaydı.

Benim bildiğim kadarı ile bölümümüz Türkiye’de üç büyük üniversitede var. Ankara, İstanbul ve Ege Üniversitelerinin Fen Fakülteleri kapsamı içinde bulunan bir bölümdür Astronomi ve Uzay Bilimleri. Her biri 50 adet öğrenci alındığını hesaplanacak olunursa toplam 150 öğrenci yalnız bu bölümde okuyacak demektir.

Kontenjan dolmadığı halde o sene bizler Rafetler, İbrahimler, Mustafalar, Hüsnüler, Selimler, Canlar, İsmailler, Nerimanlar, Tanerler, Fikretler, Hamdiler, Enginler ve burada hafızamı yokladığım halde çıkartamadığım birkaç isim daha aynı çatı altında buluşuyorduk o 22 kişi ile. Bazılarımız okuldan ayrıldı. Bazılarımızda mezun olup Türkiye’nin çeşitli illerinde ki okullara öğretmen oldular. Ben ise zannedersem İsmail’le birlikte bölümümüzden mezun olamadım anlayacağınız. Malumunuz ben bir kızın kurbanı oldum ve kendimi yaktım diyebilirim anlayacağınız.

Astronomi ve Uzay Bilimleri Evrenin derinliklerini araştıran bir bilim dalıdır. Yıldızlar ve onların oluşturdukları galaksilerle birlikte Güneş Sistemimi ve içinde Güneş, gezegenimiz Dünya ile birlikte diğer gezegenler ve uyduları. Uydumuz Ay ve onunla meydana gelen Ay ve Güneş tutulmaları bölümümüzün konularını kapsar.

Meteorlar ve kuyruklu yıldızlar nedir ne değildir? Gök taşlar dünyamıza yaklaşıyorlar mı? Ya da düşerler mi? Bunların cevaplarını bu bölümü okudukça cevabını kendiniz bulursunuz zaten. Bununla birlikte yıldızların parlaklıkların ne olduğunu açıklamak ve bize olan uzaklıkları ışık yılı cinsinden hesaplamakta bize düşer.

Hatta bazen bizi merak konusu olan UFO’lar bazen de önümüzde hareket ettiklerini şahit bile olmuşsuzdur. Hatta bazen de fotoğraf makineleri ile resim çektiklerini biliyorum. Hatta daha sonralarında girmiş olduğum bir firmada muhasebe müdürü bir yaz sabahı güneşin doğuş saatlerine yakın gökyüzünde bir parlak cisim görür ve bu parlak cismin UFO olabileceğini aklına getirip elinden düşürmediği kamerası ile video çekimi yapar. İlginçtir o cisim hiç hareket etmeden orada durmaktadır. Ben onlara Venüs gezegeni, diğer bir adıyla halk diliyle çoban yıldızı olabileceğini söylediğimde inanmamışlardı. O zaman da onları araştırmaları için teşvikte bulundum. Kısa bir süre sonra yaptıkları araştırmalar neticesinde benim haklı olduğum doğrulanmış oldu.

Bu bölümde okuyabilmeniz için çok iyi derecede fizik ve matematik bilmeniz gerekecektir. En önemlisi yıldızları incelemek için ışık’ı Fizik bölümünden , uzaklıkları ölçmek ve gök cisimlerin konumlarını hesaplayabilmek içinde Matematik bölümünden yan dersler alırdık.

Bu bölümden mezun olanlar astronom unvanı alırlar ve bizim zamanımız da mezun olanlar genelde ilköğretim okullarında 6, 7 ve 8. sınıflara matematik veya fen öğretmeni olmuşlardır.

Bölümümden atıldığım 1986 yılının başından bu yana tam tamına 21 yıl geçti. Bu geçen yıllar içinde de arkadaşlarımla görüştüğüm oldu zaman zaman . Görüştüğüm arkadaşlarımın arasında olan Mustafa ile telefonla da olsa görüşürdük hatta bundan birkaç yıl önce ailecek birbirimize bile gidip geldik. Mustafa Balçova da ikâmet etmekte ve orada ki bir okulda öğretmendir kendisi.

Arada sırada bölüme de uğrarım. Orada bulunan çok değerli hocalarıma uğrar hal hatırlarını sorarım. Bir ara zannedersem 2005 yılının Ocak ayı idi. Bölümü ziyaret ederken, hocalarımın odalarını tek tek dolaşırken birden karşıma sınıf arkadaşım İbrahim çıkmıştı. Böylece İbrahim’le de görüşmüş oldum. Çok zaman oldu İbrahim’i görmeyeli. O, Işıkkent’in arkalarına düşen tepenin zirvesinde ki bölümümüze ait rasathanede uzmandır kendisi. Ona bisikletimle oraya çıkacağımı ve yanına geleceğimi söylediğim de şaşırdı. ‘’Gelebilirmişsin bisikletinle’’ dedi, bende ‘’Evet’’ dedim. Ertesi günüde yanına vardım gerçektende şaşırdı. Çünkü epey dik yokuşluydu oraları ve dönüşte topraklı yolda iniş te zor oldu. Birde ondan 1. sanayide çalışan Rafet’in adresini aldım. Rafet mezun olup öğretmen olmayan arkadaşlardan biri. Onu da aradım. İzmir’de 1. Sanayi sitede bir firmada çalışıyor.

Can ise mahalle arkadaşım aynı zamanda. Her zaman onunla da görüşürdüm. Son görüştüğümde de Bodruma taşındığını ve orada bir okulda öğretmen olduğunu söyledi.

Diğerleri de öğretmen olduklarını ve değişik illerde oradaki çocukları yetiştirdiklerini duydum.

Ama içimizde öyle bir arkadaşımız vardı ki burada ondan bahsetmeden geçemeyeceğim. Sınıfımızın en kısa boyuydu. İzmir’e geldiğinde parası ve pulu yoktu. Belki de sınıfımızın en fakir olan arkadaşımızdı. Ama kendisini çok severdik. Çünkü bize hiç zararı olmazdı. Nereye gidersek onu yanımızdan ayrılmazdık ve onun masraflarını biz arkadaşları olarak bölüşerek karşılardık. Öğrencilik yıllarında onun cebinde parası olduğunu hiç sanmıyorum ve insanlığı ile herkesin gönlünde taht kurmuş biri olarak okumaya çalışıyordu. Bizde ona yardım ediyorduk.

Yıllar sonra İzmir’e gelip bir sohbetinde bize nasıl okuduğunu anlattı. Birinci sınıfta yurtta kaldığı ilk yıllarında akşam yemekleri olarak bir öğün yemek yediğini, bir öğün yemek için yetmeyeceğini de o dönemlerde yurtta akşam yemeği verenin söylediğini ve akşamları kantinde çalışarak orada karnını istediği gibi doyurduğunu anlattığında bana da ibret oluyordu. Öyle ki o sınıfımızın en uzunu bendim o ise en kısası idi, ben ise futbol maçlarına tutkuluydum ve koyu Fenerbahçe taraftarıydım o ise futbolu hiç sevmez ve de hiçte takım tutmazdı. Ben ise babama okuyacağım diye tüm masrafları yaptırdım ve üniversiteyi öyle kazandım ve de babam okuyacağım diye bana güvendi ve masraftan kaçınmadı halbuki o parasız pulsuz bütün zorlukları yenerek bazen de arkadaşların ‘’ne olacak bizim yaptığımız yemeklerden sende faydalan’’ diyerek onun okumasını sağlamışlardır. O bütün zorluklara karşı okuma arzusu ile okuldan atılsa bile 1992 yılında kep giyerek mezun oldu. Ben ise koskoca bir hiç oldum. Herhalde bende okuma tutkunu olsaydım onunla bölümümüzün en kısası ile uzunu ya da başka bir deyimle noktalı ve virgülü mezun olmuş olurdu. Ben onu bu azimden dolayı zaten çoktan tebrik etmiştim. Ama o beni tebrik edemedi. Daha henüz okuduğum okuldan mezun olamadım ki tebrik etsin.

Buna rağmen o benim en yakın dostum. Mezun olduktan sonra başvurduğu öğretmen isteği kabul olduktan sonra Güney doğudaki bir köye öğretmen olarak atanmış. Ben onu kaybettim sanıyordum ve vefakâr arkadaşım telefonla beni aradı. Hal hatırımı sordu. Adıyaman’da ki Gerger kasabasına bağlı Yenibardak köyüne öğretmen olarak atandığını söyledi. Bir de evlenmiş. Telefonla kendisini tebrik ettim.

Aradan yıllar yılları kovaladı, saçlarına ak düşmüş vaziyette İzmir’e çıkageldi. İzmir’de bir hafta boyunca kaldı bende ise bir gece. Onu en iyi bir şekilde evimde konuk ettim. Yemekte eskilerden bahsettik.

Aynı zamanda kendisini geliştirerek bilgisayar uzmanı olmuş ve benim bilgisayar almamı ve de öğrenmemi o sağladı. Tabii Internet aracılığı ile. Eğer ben Milliyet gazetesinde Blog yazıyorsam biraz da onunda katkısı var diyorum. Yazılarımı okuyor ve benim yazmam için teşvik ediyor.

Bugünlerde ise onunla Messenger'dan hemen hemen her gece görüşüyorum ve onu çok seviyorum.

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..