- Kategori
- Öykü
Baba
Sabahın beşinde ben uyurken işe gittiğin için erken göremezdim seni. Hayatın çalışmakla geçmişti. Pazarları bile dükkândaydın. Neyiniz varsa Girit’te bırakmak zorunda kaldığınız için yoksullaşmış bir şekilde geldiniz Anadolu’ya. Bütün göçmenler gibi çok çalışkandın ve çalışmak zorundaydın baba. Gecenin on ikisinde işten geldiğin için ben yine uykudaydım ve seni yine göremeyecektim. Seni ancak seninle çalıştığım zamanlarda görebiliyordum. Motor gibi kendini çalışmaya kaptırmıştın ve bu durumdan hiç şikâyetçi değildin baba.
Tam bir halk adamıydın. Her kesimden insan gelirdi yanına. Çiftçi, köylü, memur, emekli, esnaf, doktor, mühendis, bürokrat, denizci, imam, sanatçı, öğretmen, hamal, boyacı...Zengin, yoksul, orta halli…Çocuk, yaşlı kadın, ihtiyar adam, özürlü, aç, tok, eski mahkûm, dilenci…
En iyi yoğurtçusuydun Söke’nin. “Yoğurtçu Ali” denilince çoluk, çocuk, yaşlı, genç, hepsi tanırdı seni. Kuşadası, Selçuk, Bağarası ve çevre köylerden bile gelirlerdi meşhur yoğurdunu yemeye insanlar. Belki de yanlış söyledim. Türkiye’nin, hatta dünyanın en iyi yoğurtçusuydun. Senin yaptığın yoğurttan güzelini şimdiye kadar hiç yemedim. Ama, bana yoğurt mayalamasını öğretmeye hiç yanaşmadın. Kimbilir belki de okumamı istiyordun.
Ağır karavanaları bizim için taşıdın. Büyük süt kazanını bizim için karıştırdın. İsler, alevler içersinde bizim için yandın, kavruldun. Saatlerce bizim için ayakta durdun. Odunları bizim için taşıdın. Yemeğini bile bizim için ayakta yedin. Bizim için alın teri döktün, emek sarfettin, yoruldun, bizim için uykusuz kaldın. Bizim için masaları sildin, yerleri süpürdün, bulaşıkları yıkadın, çöpleri döktün. Bizim için yaşadın, bizim için para kazandın.
Yüzlerce yoksul insanın karnını doyurdun. Fakir babası oldun. Hiçbir dilenciyi geri çevirmedin. Karıncayı bile incitmekten çekindin. Yapılan haksızlıklara aldırmadın. Hazreti Eyüp sabrı vardı sende. Hep ürettin, hiç israf etmedin, kimseye boyun eğmedin, hep kendi ayaklarının üzerinde durdun.
Anneni, babanı hep baktın. Memleket için, devlet için dört yıllık askerlik yaptın. Neşeli olduğunda “Yaşasın Cumhuriyet!” diye bağırırdın. Ermeni tehcirinden sık sık bahsedilen bu dünyada Adalardaki, Mora’daki, Balkanlar'daki, Ortadoğu'daki Türk soykırımlarından bahsetmek istemedin. Acılarını içine gömdün. Hiç sigara içmedin, hovardalık yapmadın, kafayı çekmedin, kumar oynamadın, helal kazandın, haram yemedin, Tanrıya şükrettin, ailene ve sülâlene karşı görevlerini yerine getirdin.
Dükkânına Türkü de Kürtü de geldi, Rumu da, Çerkezi de, Arnavutu'da, Gürcüsü de , Boşnağı da, Yahudisi'de, Romanı'da, Arabı'da, Ermenisi de geldi. Yerlisi de, muhaciri de, turisti de, Pomağı da, Lâzı da, Yörüğü de, sağcısı da, solcusu da, sünnisi de, alevisi de, mevlevisi de, bektaşisi de, müslümanı da, hristiyanı da, musevisi de, Giritlisi de, Kıbrıslısı da, Rodoslusu da, Moralısı da geldi.
En güzel sıcak süt senin dükkânında yenildi. En iyi peksimet, en lezzetli yumurta, en tatlı tahin, en diri turşu, en nefis peynir senin dükkânında tadıldı. En organik kahvaltı senin dükkânında yapıldı. Balın şahaneydi, şurubun şahaneydi, kaymağın, lorun, çökeleğin, pekmezin hepsi de doğaldı.
Sen de doğaldın. Kimseye yalan söylemez, kimseyi aldatmazdın. Kimsenin hakkını yemezdin. Batakçılık bilmezdin. Dedikodu yapmazdın. Kadına el kaldırmaz, çocuk dövmez, kimseye sövmezdin.
İlkokul üçüncü sınıfa giderken depremden okulun yıkıldı, okuyamadın. Çıraklık yaptın, kalfalık yaptın, usta oldun, esnaf oldun, feleğin çemberinden geçtin. Okuyamadın ama bizi okuttun, yemedin ama bize yedirdin, giymedin ama bizi giydirdin. Şu anda dünyada değilsin ama biz hâlâ senin sayende geçiniyoruz.
Senin hakkını ödeyebilmek mümkün mü baba?